Yahudi psikolojisi II
Yahudi ruh hali; din merkezli azınlık psikolojisinden beslenir. Bu psikolojiye üstün ırk, seçilmiş millet anlayışı ciddi bir sinerji kazandırır.
Bu besleyici kaynakla birlikte ortaya çıkan yüksek ivmenin meydana getirdiği haz; sadece Yahudiler için değil tüm milletler için zehirlidir. Çünkü karşınızdakine bu açıdan bakmaya başladığınızda evrensel doğrulardan kendinizi ayrıştırmaya başlar ‘biz ve ötekiler’ kavramlarının hayatınıza egemen olmasını sağlarsınız. Son yıllarda moda haline gelen ve daha çok ‘Kürt Sorunu’ hakkında yapılan değerlendirmelerde kullanılan“ötekileştirme” kavramı milletler bağlamında düşünüldüğünde en çok Yahudilere uymaktadır. Dünyada kendisini diğer milletlerden ve devletlerden ayrıştırmayı başarmış ve bunu hakikaten ciddi ve önemli oranda belli bir disiplinle yapmayı becermiş yegane millet Yahudilerdir.
Din merkezli bir hayat algılayışı, çoğu kez sağlıklı ve tutarlı bir yaşam felsefesini ortaya çıkarsa da hiçte azımsanmayacak oranlarda kimi zaman aşırılıkların neden olduğu zararları da meydana getirmekte oldukça mahirdir. Dinle bağlantılı psikolojik özellikler tüm dünyada statik değil dinamik özellikler barındırır. Bu yüzden aşırılıkları ifade etmek için yobaz!
diye adlandırılan yaklaşıma sahip insanlar her din içinde bulunurlar. Tüm din mensupları araştırıldığında bu tip katı tutum ve davranış içinde bulunanların özellikle Yahudilerin içinden çıktığı rahatlıkla görülür. Her ne kadar Yahudilerin ateist oldukları değerlendirmeleri yapılıyor olsa da durum öyle değildir. Çoğunluğu Allah(cc)’a inanır. Allah’a inanç noktasında bir kısmının son derece tutarsız ve bağnaz yaklaşımlarının olması da doğaldır. Müslümanlar içinden de aynı şekilde olanların varlığını inkar edemeyiz.
Gazze saldırıları olurken sınıra askeri personel ve tank birlikleri gönderen İsrail onlarla beraber din adamları gönderdi. Askerlerin dini vazifelerini tankların içinde ve hemen yanlarında yapmalarına imkan tanıdı. Dua yaparlarken çekilen fotoğraflar basına yansıdı. Şu anda günümüz dünyasında hiçbir milletin askerlerinin yanlarında din adamlarıyla birlikte savaşa gittikleri görülmez. Bu durumun doğru veya yanlış olduğu ayrı bir tartışma konusu olsa da Yahudilerin yaşadıkları gerçek budur.
Burada İsrail’in diğer devletlerden farklı yaklaşımı dikkatlerden kaçmamaktadır. Bu yüzden Yahudi Psikolojisi kavramı üzerinde düşünüp farklı yorumlar ortaya koyarken dinin belirleyici bir unsur olmadığını asla söyleyemeyiz. Diğer yandan evrensel bir gerçek olarak dinin, her zaman bütün milletlerin psikolojisinde önemli ve ayrıcalıklı bir yere sahip olduğunu ifade etmek mümkündür.Yahudi psikolojisini sadece bu açıdan değerlendirmek Yahudilere yapılan bir haksızlık olacaktır. Çünkü onların ruh halleri ve bunun davranışlara yansımış şekilleri çok renkli ve sayısız çeşitlikte örnekler ortaya koyar.
Genellikle karşılaşılan tüm olaylar ve bu olayların ortaya çıkardığı sonuçlar; coğrafya, sürgünler, ezilmişlikler, işgaller insanları ve çoğunlukla milletleri sertlik yanlısı yaparlar. Örneğin Afganistan yerel halkının ülkelerini işgal edenlerle yaptıkları savaşta yumuşak olmaları beklenemez. Fizikteki etki tepki prensibine göre milletlerde kendilerine yapılan saldırılara karşı bireysel tepkilere oranla daha fazla ve dengesi kaçan karşılıklar verirler.
Bu karşılıklar çoğunlukla diğer milletler tarafından doğru bulunmazlar. Taliban hareketinin Afganistan’da, El Kaide örgütünün dünya üzerinde yaptığı terör eylemleri, sağduyuya sahip hangi Müslüman tarafından onaylanılabilir? Amerika’ya yapılan 11 Eylül saldırısını hangimiz meşru görebiliriz? Aynı şey Irak halkı içinde geçerlidir. Onlarda kendi ülkelerindeki işgalci güçlere karşı ölçüsüz ve dengesiz bir güç gösterisinde bulunarak şimdi eleştirilen Yahudilerin sertlik yanlısı uygulamalarından farklı bir şey yapmamaktadırlar.
Yalnız arada çok önemli bir fark vardır.Bu farkı ortaya koymazsak tüm düşüncelerimizin dayandığı haklı gerekçeler ortadan kalkar. İsrail şu andaki topraklarda sanki Filistinliler tarafından işgale uğramış gibi tepki vermektedir. Oysa ki işgale uğrayan taraf kendisi değil Filistinlilerdir. Onlar o toprakların ilk sahipleri değillerdir. Sonradan gelmişler ve orada müjdelenmiş ikinci ve/fakat son iktidarlarını kurmuşlardır.
Müslümanlar uzun yıllardır dünyanın farklı coğrafyalarında defalarca haksızlıklara ve çeşitli zulümlere maruz kalmalarına rağmen hiçbir zaman Yahudilerin vermiş oldukları sert tepkilerde bulunmamışlardır. Bu durum kuvvetle muhtemelen Müslümanların inançlarının kendileri için verdiği telkinden kaynaklanmaktadır. Günümüz dünyasında haksızlıkların bu kadar ayyuka çıktığı bir dönemde artık pek çok Müslüman bu tutumun sağlıklı olmadığını ve Müslümanların korkak aciz varlıklar olduklarını iddia etmeye başlamışlardır.
Şahin diye adlandırılan ve hemen her olayda, ülke yönetimlerinde bu tarz yaklaşımı savunan gruplar son yıllarda politik arenada söz sahibi olmaya başlamışlardır.Maalesef dünyanın sonunu getirecek medeniyetler çatışması ve dünya savaşları bu şahinlerin aldığı cesur kararlar sonrasında ortaya çıkacaktır. Zira şahinler çoğunlukla akıllarıyla değil fakat hemen her koşulda duygularıyla bir fırtına gibi esmeleri gerektiği düşüncesinden hareket etmektedirler. Onlar dünyayı yakın zaman içinde gerçek bir kaosa sürükleyeceklerdir. Unutulmamalıdır ki Amerika’nın kendi içinde dağılma sürecini de Yahudilerin güdümünde olan bu şahinler dört yıl içinde başlatacaklardır.O sürecin baş aktörü Müslümanların çok şey bekledikleri fakat maalesef büyük bir şok yaşayacakları Hüseyin Barak Obama’dır.
Yahudiler geçmişte yaşadıkları ezilmişlik ve sürgün hayatının intikamını alma ve dünyada kendilerini diğer insanlardan ve milletlerden üstün görme hatasına barizce düşmüş yegane millettir. Bu üstün görme durumu ırkçılık düzeylerine kadar varmış ve hatta bir çok kere karşılaşılan örneklerde olduğu gibi ırkçılık halini bile aşma boyutlarına varmıştır. Her milletin milliyetçisi kuşkusuz vardır. Bu duygu sağlıklı bir zihinle değerlendirildiğinde son derece doğal insani bir duygudur. Her insanın kendi milletini sevmesi normal kabul edilmelidir. Masumca milletini sevmekle başlayıp milli karakteri benimsemekle devam eden ve ilerleyen süreçte ırkçılık batağına saplanmayla son bulan psikoloji, son yıllarda dünya insanlığının en sık ve topluca içine düşmüş oldukları hastalıklı bir ruh halidir.
“Acaba bir milleti başkalarından ayıran, millet hayatında devamlı olan bazı özellikler ve bu özelliklerin sentezinden meydana gelen bir “millî karakter” var mı? Bu konuda “ırk peşin hükmü”ne dayalı karakter tasniflerinin hep yanlış olduğu ve insanlar tarafından pratik gayelerle yapıldığı öne sürülmektedir.” (1) Milli karakterin olması doğaldır. Milli karakter daha çok sosyal çevrenin, kültürün etkisiyle şekillenir ve insanların birbirlerini taklit etmeleriyle derin köklere sahip olmaya başlar. Asıl ciddi olan tehlike bu milli karakterin diğer insanlarla ve milletlerle olan ilişkileri bozmasına fırsat vermektir. Örneğin Hitlerin Yahudileri fırınlarda yakmayı, İsrail’in hasta taşıyan ambulanslara ve doktorlara saldırıyı meşru bir hak görmesi gibi .
“İlmî plânda millî karakter üzerine yapılan araştırmaların da siyasal endişelerle başlayıp sürdüğü belirtilmekte ve bu alanda ilk araştırıcı olarak bilinen Fransız Gustave Le Bon şöyle değerlendirilmektedir:
“Le Bon, ‘Kalabalıkların Psikolojisi’ adlı eserini yazarken tamamen siyasî endişelerden hareket etmiş, bu yüzden millî karakter üzerine söyledikleri de birer peşin hükümden ibaret kalmıştır”(2) Milletlerin psikolojisi kavramını düşünür ve yazarken peşin hükümler vermenin cazibesinden kurtulmanın kolay olmadığı ortadadır. Çünkü hepimiz bir dine ve bir millete mensubuz.Yazdıklarımızda söylediklerimizde kendimize benzeyenlerden yana olmamız normal gibi gelebilir.Fakat yanlış yapan kardeşimiz ve yakın akrabamız dahi olsa adaletle ve en doğru şekilde karar verebilmek şerefli insanların yapacağı bir davranıştır.Bu değerlendirmelerin yaşanmış tarihsel gerçekler, bilimsel veriler doğrultusunda ve objektif davranarak yapma kudreti göstermek yazarlığın, yapılan mesleğin ve insan kimliğinin namusu kadar önemlidir.
Yahudi dost ve tanıdıklarımızın tepki göstererek yazdıklarımıza karşı e-posta zincirlerinden, site üyeliklerinden istifa edip ayrılmak istemelerini saygıyla karşılamanın yanında bu tavırlarının ne kadar da yanlı ve hazımsız olduklarını ifade etmek için bir referans kabul ettiğimi belirtmek isterim. Çünkü dünyanın gözü önünde kendi insanları böylesine bir zulüm yaparken halkı Müslüman olan bir ülkede hem de usturuplu bir şekilde Yahudilerin psikolojini açıklamaya çalışan bir yazara bu tarz tepki göstermenin sadece bağnazlıkla açıklanabileceğini düşünüyorum.
(1) Güngör, Erol, Kültür Değişmesi ve Milliyetçilik, İstanbul 1984, s. 122.
(2) Güngör, age, s. 123-4. http://kutuphane.uludag.edu.tr/Univder/PDF/ilh/2000-9(9)/htmpdf/M-14.pdf
-
Fatih Sultan 16 yıl önce Şikayet EtYanlislar. Sayin Yazar Beyin yazmis oldugu yahudi felsefesi gercekten cok güzel. fakat halan daha 11. eylül olaylarini "müslümanlarin" veya el kaidaya yüklüyorsa, o zaman kendisine acilen "Zeitgeist" altinda 2 saatlik gercek belgeler ile kanitlanmis olan dokümentar filmi izlemesinis tavsiye ederim. tabiki diger arkadaslarinda bunu izlemesinde fayda vardir. Selamlarimi sunarimBeğen
-
furkan esen 16 yıl önce Şikayet Etyahudiler. sayın hocama değerli yorumları için teşekkürler gerçekten gerek yahudilerin mevcut ruh hallerini gerek dünya politakasın da şahin diye bilinen politikacıların politik duruşları ve bu duruşun meydana getirebileceği olumsuz neticeler konusun daki tespitleri için.Beğen
-
As Tarhan 16 yıl önce Şikayet EtYahudi insanı. Günahtan veya suçtan beslenen pişman olmak yerine azılı katiller gibi öldürdükçe öldüren bir psikolojiye sahip bir terminatör,kanla beslenen ve kartopu misali büyüyen drakulamı acaba? İnsanlık ligine hoş geldin inşallah? Veya daha hoş gelemedinmi? daha karar veremedinmi?Öldürmeye devammı yoksa?4000 yıl geçti üzerinden..ben ilk yirmi yılda öğrendim insanlığı..Sadece mantıkmı beyninin içindeki sevgiye yer yokmu? hep dört işlemmi yaparsın?Karar verirken.Beğen
-
Mehmed Mustafa 16 yıl önce Şikayet Et"Siyonizm hareketi"ndeki ateizm. Hocam izahlarınız için teşekkür ederiz. Yahudiler değil ama İsrail Devletini kurmak ve yükseltmek için 19. yüzyıldan beri mücadele eden "Siyonist" önderler ateisttirler. Dindar siyonizm sonradan ortaya çıkmış ve İsrail devleti için bunlar beraber çalışmışlardır. Bence siyonizmdeki bu ateizm de görmezden gelinmemeli. İsrail evet dinci bir devlettir denebilir, çünkü Yahudi halkının dini hislerini kullanır. Ama sonuçta laik bir devlettir, Musa şeriatı devleti filan değildir. Umarım bu yorumum yayınlanır.Beğen
-
OĞUZHAN ACAR 16 yıl önce Şikayet Etİsrail için Son'un Başlangıcı. İsrail Devleti'nin kuruluşunu deklare eden David Ben Gurion'a "Bu kadar Arap devletin içinde düşmanları İsrail ne zamana kadar ayakta kalabilir?" diye sorulduğunda şöyle demişti: "Girdiği ilk savaşı kaybedene kadar!" 2006 Lübnan savaşına kadar İsrail hiç yenilmedi, ama Hizbullaha yenildi. 2006 İsrail için sonun başlangıcıdır...Beğen