Cuntacıların psikolojisi
Cunta kelimesi internet ortamında şöyle tarif ediliyor. ’Devlet yönetimini zorla ele geçiren, genellikle ordu kökenli ve destekli bir kaç kişilik yönetici, baskıcı gruptur. Böyle bir yönetimde, cunta kendisini yasaların ve anayasanın üzerinde tanımlayarak, toplumda geçerli olan hak ve özgürlükleri yok etmeye çalışır.’(1)
Cunta kelimesinin böyle bir anlamı varken ve aynı zamanda şu sıralar bu kelimenin popüler olmaya başlamasıyla birlikte cuntacıların nasıl insanlar oldukları daha bir önem kazanmıştır. Özellikle “Cuntacıların Psikolojisi” böylesine farklı düşünme şekli ve eylem yapma becerisi gösterdikleri için incelenmeye değerdir. Bu makalede kişiler ve kurumlar kesinlikle hedef alınmamakta sadece geçmişte bilinen ve yaşanan gerçeklerden yola çıkılarak psikolojik bir analiz yapılmaktadır.Şu anda zaten ülkemizde cunta devri kapanmıştır ve cuntacıların çoğu yaşamamaktadır.
Her şeyden önce belirtmek gerekir ki toplumda geçerli olan hak ve özgürlükleri yok etmeye çalışmak çok ciddi bir ruh sağlığı bozukluğunun göstergesidir. İnsanların hak ve özgürlükleri hava ve su gibi onların en temel ihtiyaçlarıdır. Temel hak ve özgürlükler kapsamında değerlendirildiğinde insanların elde ettiği haklarından mahrum bırakılması asla kabul edilemez. Cuntacıların eylemlerinde; ülkede kaos çıkarmak suretiyle tüm toplumun, ülke insanlarının hemen hepsinin hak ve özgürlüklerine engel olmak fiili vardır ki bu durum hakikaten affedilemeyecek kadar ağır ciddi bir suçtur.
Sağlıklı insan; diğer insanların özgürlüklerini arttırmayı ister ve bu anlamda herkese ve kuruma yardımcı olmaya çalışır. Parlamenter Demokrasinin dolayısıyla siyasetçilerin yapmaya çalıştığı budur. Karşınızda bulunana özgürlük tanıdığınızda ona ve kendinize güvendiğinizi, değer verdiğinizi, ruhsal ve zihinsel boyutta kendinizle barışık olduğunuzu göstermiş olursunuz. Özgürlükleri kısıtlamak ve insanları çeşitli sınıflara ayırarak onları ötekileştirmek hastalıklı bir zihnin ürünüdür. Ruh hallerinin sağlığı; davranışın temelde olumlu veya olumsuz olmasını ortaya çıkaran en önemli kriterdir. Her insan, kurum, ülke, millet bulunduğu ruh halini temsil eder. Davranışları, konuşmaları, giyim kuşamıyla her canlı kendisi hakkında birçok delil ortaya koyar.
Bireylere, yürürlükte olan kanunlara, topluma ve vatanın bölünmez bütünlüğüne karşı işlenen tüm suçların arka planında hastalıklı ruh halinin varlığı bilinmektedir. Suçlu psikolojisini kuşkusuz en iyi bilenler emniyet görevlileridir. Cezaevleri genellikle kendisini kontrol edemeyip suç işleyen veya işlemek zorunda kalan insanlarla doludur. Bu insanlar yaptıklarının suç olduğunu idrakten yoksundurlar. Duygusal körlük ve akılsal atalete maruz kalmışlardır. Suçun fiilini ve kendileri gibi suçlu olanları övmekten çekinmezler. Böyle davranırlarken maalesef doğru yaptıklarını düşünürler.
Tıpkı genel suçlu profili gibi cuntacılarda yapmış oldukları kanunsuz eylemlerini ‘kendilerine göre’ haklı gerekçelerle desteklemektedirler. Bu gerekçelere göre onlar kendilerince vatanı kurtarmaya! çalışmaktadırlar. Sanki vatan düşmanlar tarafından işgal edilmiştir. Cuntacılara göre; halk her bakımdan perişan olup inlemeye başlamış ve geleceklerinden adeta kaygı duyar olmuştur. Aslında geleceğinden kaygı duymaya başlayan kendileridir. Özgürlükler ve yükselen demokratik değerlerin kendilerine şimdiye kadar tanınmış ayrıcalığa son vereceğini düşünürler. Böylelikle onlar; vatanı kurtarmak, bozuk düzeni, kokuşmuş sistemi, ayrımcılığı, adaletsizliği, irticayı ve pek çok hatalı dengeyi akıllarınca değiştirmeye yeni bir sistem ve düzen kurmaya kendilerini adarlar. Bunun için önce kargaşa ortamı oluşturur sonra bu durumdan kendilerine vazife çıkarırlar.
Toplumun nasıl düşündüğü, geniş halk kesimlerinin neler hissettiği onlar için önemsizdir. Zira halktan ve sıradan insanlar onlara göre aşağılık varlıklardır. Hatta halk onlara göre hayvanlar gibi güdülen, doğruyu eğriden ayırt edemeyen, eğitim düzeyi eksik, fakir ve muhtaçtır. Onlara göre halk; bir kuru ekmeğe veya bir torba kömüre oyunu satacak kadar zavallıdır. Bu düşünceleri nedeniyle halka karşı çok sinirlidirler. Bir köylünün oyuyla kendi oylarının eşit olması onlar için kabul edilebilecek bir şey değildir. Dolayısıyla halk her türlü baskıya, itilip kakılmaya, hor görülmeye, psikolojik olarak sindirilmeye ve silikleştirilmeye mahkum edilmelidir. Bu bağlamda cuntacıların zorba olduğunu söylemek mümkündür.
İktidar seçmenlerinin kendilerini destekleyenlere göre çok kalabalık olması, seçimlerle yönetimleri hiçbir zaman değiştiremeyeceklerine inanmaları cuntacıların yasal olmayan yollara müracaat etmelerinin en önemli sebebidir. Evet cuntacılar işte tam da bu noktada doğru düşünmektedirler. Onlar politik sahnede kendileri gibi düşünenlerin hiçbir zaman iktidar olamayacaklarını bilirler. Fakat bu doğru bilgi onları yanlış yöne sevk etmekten alıkoymaz. Bizatihi bu durum onları, tek çıkış yolu gördükleri kanunsuz yöntemlere sevk eder.
Cunta meraklılarının ilişkiler ağı ve yaptıkları suçlar ortaya saçıldıkça davranış ve konuşmaları kontrolden çıkar. Böylelikle sürekli ciddi hatalar yapmaya başlarlar. Kin, nefret ve öfke her yanlarını kuşatmıştır. Çevrelerindeki insanlardan kuşkulanmaya, kimseye güvenmemeye başlamışlardır. Herkesten şüphelenerek obsesif bozukluklar göstermeleri doğaldır. Hedef gördükleri insanların sosyal ve özel yaşamlarına dair tüm bilgilere ulaşmak isterler. Bu yüzden özellikle fişleme ve insanların özel bilgilerini dosyalama alışkanlığına sahiplerdir.
Cunta yönetimi hevesinde olanlar genellikle sosyal demokrat, milliyetçi ve özellikle ulusalcı düşündüklerini söylerler. Eski İttihat Terakki Cemiyeti mensuplarına benzer düşünce yapıları ve davranış yaklaşımları vardır. Çete tipi veya İtalyan Galadyo benzeri örgütlenme yapısına sahiplerdir. Sosyal demokrasiyi ve milliyetçiliği gerçek manada kavrayamamışlardır. Dünya sosyalistleri ülkemizde kendilerini temsil ettiklerini söyleyen kesim nedeniyle utanç duymaktadırlar. Manevi değerlere olan bakışları tutarlı değildir. Muhafazakar insanları kolayca irticacı yaftasıyla damgalayabilirler. Avrupa Birliği tarzındaki bir demokrasi anlayışını sakat bulurlar. Bu yüzden AB’ye Türkiye’nin girmesine karşıdırlar. Kavramlar onların kafasında adeta tersyüz olmuştur.
Siyasetin içinde olup da hala darbe özlemi duyanların çaresizlikle yoğrulmuş düşüncelerini anlamak kolay değildir. En ilginç ve anlaşılması zor cunta sempatizanları zaten siyasetin bizatihi içinde olanlardır. Siyasette başarılı olamıyorum. Karşımdaki rakibi mevcut demokratik uygulamalarla yenmem mümkün değil. Bunlara karşı o zaman tek seçeneğim kalıyor diye düşünürler. Bu seçenek ise hepimizin malumudur. Yaptıkları: Diğer partili cuntacılarla, saygın kurumlar içinden ikna ettikleri, sosyal olarak izole olmuş ve ruh sağlığı bozuk insanları kullanarak, özellikle eli kalem tutan ve bir gazete köşesini kapatarak istila etmiş adına yazar denilen ve/fakat yazarlığın yüz karası olan zavallılarla birlikte hareket edip ülkenin sosyal barışını ve güvenli ortamını tahrip ederek kaos ortamı oluşturmak
Kaos ortamı onlar için durumdan vazife çıkaracakları en şahane ortamdır. Yenilen güreşçiler güreşe doymazlar fakat yenilen cuntacı siyasiler sürekli minderden yani seçim atmosferinden kaçma telaşını gizliden gizliye sinsice yaşarlar Kaos ve ekonomik krizlerden gerçek anlamda nemalanmaları; cuntacıların iktidarı ele geçirmesiyle olur ki onlarda seçimle alt edemedikleri iktidarlardan kurtulmuş olurlar. Böylelikle halkın iktidarı yenik düşürülmüş, silikleşmiş halka rağmen halkın devrimi! gerçekleşmiştir Zaten cuntacılar devrimcidirler. Bir zamanların Dev-Sol ve Devrimci Gençlik örgütlerini en güzel manipüle edenlerde o zamanların cuntacılarıydı. (2)
Cuntacılarla birlikte olup darbe zeminini yaratmaya çalışmak Türklerin entrikalarla dolu siyasi geçmişlerinden ve ondan daha önemlisi başka milletlerle karışıp harmanlanmamış orijinal genlerinden köken alır. Cuntacılar; Türk milletinin İslam’ı kabulünden önceki Türklere çok benzerler.Totaliter yapı, kardeşinin başını bile kesen acımasız, baskıcı, intikamcı, uzlaşmaz ve maneviyatsız kişilik özellikleri aslında tarihimizin genlerimize kazıdığı izlerdir. Tarihimiz incelenecek olursa Orta Asya’da eski Türk boylarından başlayan kardeş kavgalarını, birbirleriyle didişmeleri en çok yaşayan milletin Türkler oldukları görülecektir. Osmanlı döneminde bile çeteleşmeler, iktidar kavgaları bu tarz ilişkilere neden olmuştur.(3)
Paylaşılması zor olan iktidar ve iktidarın nimetleri, yakaladıkları avları için kavga eden kutlar gibi Türkleri tarihimiz boyunca kardeş kavgalarına sürüklemiştir. Kurtçuluk veya kurtlara verdiğimiz tarihten gelen değer bizim onlara birazda benzerliğimizden geliyor olmasın. Bazı gerçekler çok acıdır. Türkler; Çinlilerle, Ruslarla ve çeşitli milletlerle birlik olarak maalesef kendi kardeşlerini kesmişlerdir. Sürekli birbirleriyle kavga etmeleri, dünyaya egemen olabilecek bir milletin şimdilerde kendi kendilerine engel koyma, iç kargaşa çıkarma çabalarıyla dünyaya adeta maskara olması onların ne kadar da farklı psikolojik özellikler taşıdıklarının iyice ve kapsamlı olarak sorgulanmasını gerekli kılmaktadır. Bu bağlamda Türklerin Psikolojisi(4) okunmaya değer bir çalışmadır.
Kısacası ve özetle cuntacıların ve cunta özlemi duyanların psikolojisi sağlıklı değildir. Obsesif, depresif, paranoyak ve uzlaşma tanımaz kişilik özelliklerine sahiplerdir. Ben ne dersem o olur tarzındaki düşünceleri ve empati yapmaktan uzak yanları en çok bilinenlerdir. Hep yada hiç şeklinde sarsılmaz ön kabulleri vardır. İş yaşamları disiplinlidir. Kendilerinden farklı düşünenler için maalesef yapmayacakları kötülük yoktur. Bu yüzden onlarla takışmak ve onları eleştirmek öyle kolay bir iş değildir. Şantaja başvurmak ve açık arayıp bulmak sonrada bunu ifşa etmek en güzel yaptıkları işlerdendir. Herkes onlardan kendi meslektaşları bile köşe bucak kaçmaya çalışırlar.
Faili meçhuller onların eseridir. Bazıları çok açık ve net kendileri gibi düşünmeyenleri basın aracılığıyla ölümle tehdit etme hatasına düşebilirler. Yada bu insanlar daha sık olarak olaylara hakim olanlara ve kendilerini tanıyanlara tehdit mesajları bırakabilirler. Bu kadar cesaretle yapmaya karar verdikleri birçok şeyi yaparken dizlerinin titrediğine tanık olunabilir. İntihar etmeye eğilimlidirler. Aslında onlar hem korkaktırlar ve hem de delice bir cesarete sahiplerdir. İki uç arasında ucu açık davranışları sergilemede yetenekleri yadsınamaz. Zeka düzeyleri yüksektir. Zihinleri üretkendir. Uç davranışlar sergilemeleri sıra dışı olmalarının bir tezahürüdür. Bu yapı aynı zamanda özellikle onların kolay manipüle edilmelerini de sağlar. Dolduruşa çok kolay gelirler. Özellikle yazılı ve görsel basının üstlerindeki etkisi çok fazladır. Bu yüzden basını kullanmak ve basın üzerinden psikolojik savaş politikaları yürütmek onların vazgeçemeyecekleri alışkanlıklarındandır.
Cuntacıların psikolojisi apayrı bir araştırma konusu olacak kadar geniştir. Bu makalemizin ilerleyen zamanlarda bu konuda çalışacaklar için bir başlangıç olması temennisiyle şimdilik bu kadar değerlendirmeyle yetinelim.
------------
(1) İnternet ortamı
(2) 68 Kuşağı Darbe Peşinde Koşan Bir Nesil, Prof.Dr.Mümtaz’er Türköne, Nesil Yayınları 5.Baskı 2008 İstanbul
(3) Büyük Osmanlı Projesi, Mustafa Armağan, Timaş Yayınları 2008 İstanbul
(4) Türklerin Psikolojisi, Doç. Dr. Erol Göka, Timaş Yayınları 2008 İstanbul
Recai YAHYAOĞLU / Haber 7
dryahyaoglu@hotmail.com
-
Ali Haydar 16 yıl önce Şikayet EtCuntacılık. 27 Mayıs tan başlayıp bugünlere kadar gelinmiş nice adına bayramlar ilan edilmiş liderlerini geniş kitleler halinde alkış tuttuğumuz ara rejimler yaşadık.Her devrin planlayıcısı finansörü,suikastçıları,hücreleri kamudan itina ile kaçırıldığı için pek farkına varılmadı.Bilinmiş bile plsa onlara hukuk adalet işletilmedi.Yaptıkları her icraatları tartışmasız doğru kabul edildi.Halbuki cunta öncesi yaşananlar ve sonrasında çıkardıkları çıka kavgalarında ne kadar canlar verilmiş,hesapsız kalmıştır.Beğen