Cemaat ve AKP: Hangisi daha sivil, hangisi daha siyasi?
Onun en şanslı olduğu konulardan biri de, medyada kendisini etkili bir şekilde eleştiren kişilerin fazlasıyla sabırsız olmaları. Bu sabırsızlığa, Erdoğan'a kalkan olmayı kendilerine misyon edinmiş kalem erbabının fazlasıyla provokatif saldırıları eklenince, sözünü ettiğimiz kişilerin eleştirilerinin dozunun hızla arttığına ve buna paralel olarak etkilerinin azaldığına tanık oluyoruz. Çünkü bu yazarların dertlerinin üzüm yemek (ülkenin sorunlarının çözümü) değil de bağcı dövmek (Erdoğan'ın tasfiyesi) olduğu algısı yaratılıyor. Hâl böyle olunca, bu kişilerin Erdoğan'ı sevenler nezdinde pek bir itibarları kalmıyor.
Bu durum görünüşte ve kısa vadede Erdoğan'ın lehine olabilir ancak orta ve uzun vadede Türkiye‘nin, buna bağlı olarak Erdoğan'ın da aleyhinedir. Örneğin Kürt sorunu ve çözüm süreci üzerine tartışmanın her geçen gün daha da kısırlaşmasında Hasan Cemal ve Cengiz Çandar gibi isimlerin; hükümetin, daha doğrusu Başbakan'ın kara listesinde olmalarının payı yüksek.
Zaman'dan üç yazar
Cemaat-hükümet savaşının alenileşmesiyle birlikte AKP'nin tavan ve tabanı nezdinde etkileri azalanlar kervanına yeni isimler eklendi. Bu yazıda onlardan üçünü ve cemaat-AKP ilişkilerinden hareketle başlatmak istedikleri siyasi İslam/sivil İslam karşılaştırmasını esas alan tartışmalarını ele almak istiyorum.
Üçü de Zaman Gazetesi‘nde yazıyor. İkisi ülkücü hareket kökenli Ahmet Turan Alkan ile Mümtazer Türköne, diğeri İslamcı bir isim olan Ali Bulaç.
Kuşkusuz kimi zaman farklı, hatta yer yer karşıt argümanlara sahip olsalar da üç yazar da kabaca Gülen cemaatini “sivil İslam“, AKP'yi de
“siyasi İslam“ olarak okuyor ve “sivil” olanın “siyasi” olana üstün gelmesini bir tür kaçınılmaz bir durum olarak öngörüyorlar. (Bu yaptığım özetteki muhtemel hatalardan dolayı şimdiden kendilerinden özür dilerim.)
Ruşen Çakır - Vatan