Ruşen Çakır
Ruşen Çakır
ALINTI YAZAR
TÜM YAZILARI

Nasıl oldu da 6’ya 5 oldu?

GİRİŞ 01.08.2008 GÜNCELLEME 01.08.2008 YAZARLAR

her ne kadar kamuoyunda genel olarak belli bir sempatiyle karşılanmış olsa da bu kararın açık bir toplumsal zemini olduğu söylenemez. Yani AYM üyelerinin, toplumdaki belli bir uzlaşma arayışı ve bu yoldaki çabalara bakarak değil -çünkü böyle bir şeyin olduğu pek söylemez- böyle bir uzlaşma ihtiyacından hareketle ve esas olarak ona bir zemin hazırlamak için böylesi çokanlamlı bir kararı oluşturduklarını söyleyebiliriz.
Dolayısıyla bu karar AYM için çok riskli. Eğer siyasi aktörler AYM Başkanı Haşim Kılıç’ın sıkıntılı bir yüz ifadesiyle verdiği uzlaşma mesajlarını kaale almaz ve bildikleri gibi hareket etmeye devam ederlerse bütün bunların sonucunda bugünkünden daha vahim bir siyasi kriz içerisine yuvarlanırsak, işte o zaman AYM töhmet altında kalabilir. Nitekim Erdoğan ve Baykal’ın ilk açıklamalarına baktığımızda, AYM’nin mesajlarının adreslerine ulaşmadığı, ulaşsa bile tam olarak anlaşılmadığına dair nice ipucu bulabiliriz. AKP’liler “hele bir gerekçeli karar açıklansın” diyerek zaman kazanmaya çalışıyorlar ancak “biz zaten hiçbir zaman laikliğe aykırı eylemlerin odağı olmadık ki” diyerek Sacit Adalı dahil 10 AYM üyesinin oylarını kendilerine yönelik bir haksızlık olarak değerlendiriyorlar. CHP’lilerde sadece bu 10 oyun içeriğine bakıp, AYM’nin neden partiyi kapatma noktasına gelmediği üzerine kafa yormaya yanaşmıyorlar.

Devlet adamı olarak Erdoğan

Eğer bir “toplumsal uzlaşma”nın imkanlarını tartışacaksak öncelikle AKP ile CHP, dolayısıyla Erdoğan ile Baykal arasındaki (olmayan) ilişkileri masaya yatırmakta yarar var. Aslında daha dava açıldığı andan itibaren yegane çıkış noktasının, bu iki partinin aralarında belli bir diyalog ve uyum oluşturmalarıyla mümkün olduğu görülüyordu. Fakat AKP’nin köşeye sıkıştığını düşünen Baykal Erdoğan’ın kendisine gelmesi ve bir bakıma biat etmesini bekledi. Erdoğan ise birkaç cılız çağrı dışında çok da ısrarcı olmadı.
Peki neden? Son ana kadar Erdoğan’ın kapanma pahasına Baykal’a gitmek istemediğini düşündüm. Filmi geriye sarıp birtakım ayrıntılara daha dikkatli bakınca yanılmış olduğumu görüyorum. Anladığım kadarıyla AKP Lideri Baykal’a gitmedi, zira bizim dışarıdan sandığımız kadar ona muhtaç değildi. Baykal ile zaman kaybetmek yerine ısrarla dışa dönük olarak ılımlı bir strateji izledi, ancak bu arada çok yönlü ve derin bir kulis faaliyeti yürüttü.
Ve daha ilk andan itibaren o örtük stratejinin temelinde “6’ya 5” gibi o sihirli formülün (yani salt çoğunluk tarafından odak olarak görülmekle birlikte nitelikli çoğunluk oluşmadığı için kapatılmama) yattığını bugünden net olarak görebiliyorum. Bu noktada 21 Mayıs günü Vatan’da çıkan “Sihirli formül 6’ya 5 mi?” başlıklı yazımı hatırlatmak istiyorum. O yazının girişinde de söz ettiğim gibi, 20 Mayıs günü Başbakan Erdoğan’a yakın bir isim, benim kapatılma şıkkına kesin gibi bakmam üzerine şöyle demişti: “Yine de Mahkeme’den nitelikli çoğunluk çıkmama ihtimalini yabana atma derim.” Aradan yaklaşık bir ay geçtikten sonra aynı kişiyle bir başka ortamda karşılaşma imkanım oldu. Bu sefer AKP’nin kapatılmayacağından çok daha emindi. Buna gerekçe olarak önce AKP kapatılırsa Güneydoğu’nun PKK’ya kaptırılacağı, AB sürecinin rafa kalkacağı, ekonominin çok kötüye gideceği gibi bildik argümanları sıraladı. Ancak ardından Erdoğan’ın “tam bir devlet adamı” olduğunu çoktan kanıtlamış olduğunu söyledi ve buna örnek olarak Şemdinli sürecini gösterdi.

Yukarıdan aşağıya uzlaşma

Özetle muhatabım, AKP liderinin siyasi arenada, ana muhalefet nezdinde bulamadığı meşruiyet ve konsensüse devletin diğer etkili kurumlarında ulaşmış olduğuna ve bu nedenle kapatmanın bir “devlet politikası” olamayacağına beni ikna etmeye çalıştı. Anlattıklarını çok önemsedim ama tam olarak aklımın yatmış olduğunu da söyleyemem. Zira bana göre “6’ya 5” sihirliydi sihirli olmasına ancak gerçekleştirilmesi de çok zor bir formüldü. Olsa olsa “Allah’ın işi” olurdu. Ne var ki uluslar arası finans çevrelerinin karar arifesindeki raporu, Vatan Ankara Temsilcisi Bilal Çetin’in karar günü çıkan yazısı ve duyduğumuz başka şeyler Ankara’da ne zamandır ince ince bu formülün inşa edilmekte olduğunu bize kanıtladı. Bunun detaylarının usta gazeteciler tarafından çok geçmeden ortaya çıkarılacağını umup bundan sonra neler olabileceğine bakmak yerinde olur. AKP devlet içinde bir tür örtük uzlaşma sayesinde kapatılmaktan kurtulmuş olabilir ancak bunu bir an önce yukarıdan aşağıya indirmesi, işin içine toplumu da katması şart.
CHP ve lideri Baykal, pekala yanlışlığı kanıtlanmış stratejilerde ayak direyebilirler. O zaman Erdoğan (ve AKP) doğrudan kendisine oy vermemiş ve kendisinden korkan toplumsal kesimlerle diyalog mekanizmaları geliştirmeli ve onların endişelerini gidermek için somut, inandırıcı ve kalıcı adımlar atmalıdır. Aksi takdirde toplumsal gerilim, kısa bir aradan sonra kaldığı yerden ve çok daha tehlikeli bir şekilde tırmanışa geçebilir.

rcakir@gazetevatan.com

Ruşen ÇAKIR - VATAN

YORUMLAR 12 TÜMÜ
  • emre altıparmak 17 yıl önce Şikayet Et
    benim anlamadığım şu. arkadaşlar herkes bu mahkeme kararını açıklamadan önce dava açıldığı günden itibaren (CHP zihniyeti hariç) herkes ortada bir haksızlık var bu dava siyasi bir tuzak gibi söylemler içinde olanlar bu gün sanki kapanması gereken bir parti affedilmiş gibi bir izlenim oluşturuyorlar. bunu bir türlü anlamadım
    Cevapla
  • YAŞAR 17 yıl önce Şikayet Et
    çoğunlukmu?yoksa azınlıkmı?. evet herkes birşeyler diyor vay efendim kuşkularımız var vay efendim şunlar var bunlar var pekide bunu diyenler %35 igeçmez peki %65 in sorunları ne olacak?neden baykal gibi düşünecek herkes oda kim?kendini padişahmı sanıyor?yada taraftarları?bu millete zülüm etmeyin yazık.hep geriye gidiyoruz.millet uzayda dolaşıyor biz halen sürünüyoruz.
    Cevapla
  • Sevde Zeynep 17 yıl önce Şikayet Et
    Uzlaşma!!. Anayasa mahkemesinin kararı açıkladığı gün karar öncesi NTV'de Yekta Güngör Özden "karar bu kadar kısa sürede açıklandığına göre siyasilere yasak gelmesi sözkonusu değil çünkü 70 kişinin tek tek ele alınması bu kadar sürede mümkün olmaz" diyordu. Bu yorum üzerine Ruşen Çakır "ele alınmadığını nereden biliyoruz" derken gözlerindeki o müthiş ışığı görmeliydiniz. Kapatma kararı çıksaydı en çok sevinecek isimlerden biriydi kendisi şimdi de AKP'ye akıl hocalığı yapmaya çalışıyor.
    Cevapla
  • Burcin Toprak 17 yıl önce Şikayet Et
    Guzel ulkemde %90 kadar vatandasimin ne orduyal ne M.Kemalle hic bir derdi yoktur!. Ki zaten butun kamu oyu yoklamalarinda orduay guven/inanc/saygi/sevgi/muhabbet en az %85 cogunlukla %90 cikar.Ee kim buna fasist diyen,cuntaci diyen,postal diyen,darbeci diyen,%10-12lik 1923 dusmani %10luk AZILI AZINLIKLAR ve %90i yurtsever olan Kurt Kardeslerimizin icinde yuvalanmis %2-3luk PKKcilar.Yetti galan yav,biz kalan ama sagci ama solcu buyuk cogunluk huzur istiyoruz,dusun artik yakamaizdan yoksa sizin icin fena olacak,yere be nedir cektigimiz 83 yildir sizden,ya sevin ya terkedin kardesim!
    Cevapla
  • hasan usta 17 yıl önce Şikayet Et
    önce mahkeme. anayasa mahkemesinin aldığı kararı tartışmadan önce, bizzat mahkemenin kendisini tartışmak zorundayız. bundan önce aldığı kararlar ile hukuk düzenimizi ciddi biçimde hırpalayan mahkemenin çağdaş hukuksal bir yapıya kavuşturulması gerekmektedir. türkiyede sadece siyaseti ve ekonomiyi düzelterek ilerleme sağlamak mümkün değildir. kurumların itiabrlarını öncelikle o kurumların çalışanları korumak zorundadır. baskıyı görünce hukuktan taviz veren bir mahkemeden hayır gelmez. bu kararı da baskı altında vermiştir.
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle