Ne mutlu barış için çalışanlara!
Burada, işadamı İshak Alaton’un, medyanın, “tartışılacak öneriler” şeklinde sunduğu konuşmasının aslan payına sahip olduğu muhakkaktır.
İshak Bey‘i az buçuk tanıyanlar için “Ayrılmak isteyip istemedikleri Kürtlere sorulsun” veya “Öcalan’ın ev hapsi fikrine alışmak lazım” gibi çıkışlarda şaşılacak fazla bir şey yok. O her zaman, en yakınındakilerin sert tepkilerini, hatta aforoz edilmeyi göze alarak, varolan statükoya karşı radikal ama büyük kısmı bir süre sonra doğrulanmış öneriler getirmiş, sıradışı bir işadamı oldu.
Ben Alaton’un konuşmasındaki şu sözleri de çok önemsedim:
“Barış kelimesi gerekli gereksiz kullanılarak hakikatan çok yıprandı. Yıllarca propagandaya kurban edildi ve böylece algı karışıklığı da yarattı. Ne yazık ki bir taraf için her barış çabası, savaşın devamı gibi algılanıyor. İki taraf da barış derken savaşın galibi olduğunu söylüyor. Eğer bir taraf, barış derken diğer taraf onu elleri tetikte tutmak olarak algılıyorsa, mevcut olandan da daha tehlikeli bir duruma işaret ediliyor.” “Barış” kavramının yıpratılması, daha doğrusu içinin boşaltılmasında başrol oyuncusunun Kürt siyasi hareketi olduğunu kabul etmek şart. Örneğin söz konusu hareketin, 1 Eylül Dünya Barış Günü gibi vesilelerle “barış” adına düzenlediği etkinliklerde hakim olan “savaşçı” üslup öteden beri beni çok rahatsız etmiştir. Aynı şekilde PKK’nın değişik zamanlarda aldığı “ateşkes” veya “eylemsizlik” kararlarında 1 Eylül’ü başlangıç ya da bitiş tarihi olarak saptaması da bana yadırgatıcı gelmiştir.
Köşe yazısının tamamını okumak için bu linki kullanabilirsiniz