50 binde Sorento - GALERİ
GİRİŞ 03.09.2009
GÜNCELLEME 03.09.2009
YAZARLAR
Henüz 2010’da çıkacak modeli hakkında yeni yeni malumatlar edinirken, bildiğimiz ve yollarda sıkça karşılaştığımız Sorento’yu emekliliğine az kala son kez görüp, yâd etmek istedik.
Yolda yürürken ya da trafikte seyrederken kafanızı her kaldırdığınızda bir Sorento ya da Kia Sportaje ile karşılaşabiliyorsunuz. Hoş sınıfının en çok satan modeli olmak öyle kolay değil. Bunun birkaç nedeni var.
Öncelikle pazara ilk giren SUV’lardan biri olması. Fiyatının ekonomik olması. Tam da Türk insanının karakterine uygun olarak sunmuş olduğu zengin donanım ve tabiî ki bütün bunlara ek olarak zihinlerde bırakmış olduğu kalite hissi.
Sorento isminin güçlü bir marka imajına dönüşmemiş olması şaşırtıcı doğrusu. İlk olması hasebiyle kendisinden sonra gelen SUV ya da crossoverların haliyle kendi ismiyle anılmasını sağlayabilirdi. Zira biz millet olarak ki bu dünyanın her yerinde böyledir. O halde insanlık olarak diyebiliriz. Bir ürün devamında kaç değişik marka tarafından üretilirse üretilsin, o ürünü daima ilk kez piyasaya sunulan markanın adıyla anarız. Örneğin bütün kâğıt mendillerin Selpak ya da tüm set üstü ocakların Aygaz olarak anılması gibi. Yani düşünsenize bir Chevrolet bayiine gidip Captiva’yı incelerken satış sorumlusuna şu Sorento’nun fiyatı ne kadar gibi bir soru yöneltildiğini. Fakat bunun Cadillac dışında kalıplaşmış bir örneği nedense yoktur. Ürettiği boylu boyunca otomobillerden olsa gerek günümüzde birçok limuzin Cadillac olarak anılır. Bilmiyorum belki ilk limuzini de Cadillac üretmiştir.
Espri bir yana, çoğu Türk tüketicisi! (Dikkat edin “ihtiyaç sahibi” değil tüketici diyorum. Kapitalist sitemde maalesef böyle) otomobil satın alırken, önce otomobilin dış görünüşüne, sonra fiyatına, yakıt tüketimine ve ardından da ihtiyaçlarını karşılayıp karşılayamayacağına bakıyor. Sıralama genel olarak böyle.
Sorento dışarıdan bakıldığında en azından “güzel araba” ya da “kötü araba” söylemiyle vücut bulan imaj sorununu ortadan kaldırıyor. Bu ilk artısı.
Fiyat olarak da benzerlerine fark atacak konfor özelliklerine rağmen makul düzeyde.
İhtiyaçları karşılama bakımından ise eksiği değil fazlası olan bir otomobil. Örneğin navigasyon, DVD oynatıcılı TV ve MP3 çalar özelliği Türk müşterisi için kurnazca düşünülmüş cazibe unsurları. Kontak açıldığında otomatik olarak açılan çubuk anten sayesinde yerel vericileri gören açık alanlarda karasal yayını olan 20’ye yakın TV’yi net bir şekilde izleyebiliyorsunuz. Fakat sürüş esnasında maç özeti vs. gibi tehlikeli olabilecek yayınları seyretmemekte fayda var. Koltuk kafalıklarına yerleştirilmiş 6.5’’LCD ekranlar arkada seyahat eden yolcular için müthiş bir ayrıcalık. Fakat öndeki ekranın devre dışı bırakılamaması nedeniyle sürücünün dikkatini dağıtması da olası.
Tercih noktalarının önemli ayaklarından biriyse yakıt tüketimi demiştik. Sorento’nun bu konuda fazla bir cazibesi olmamalı. Katalogunda şehir içi tüketimi 10.2 litre olarak gösteriliyor. Bu tüketim değerini hangi koşullarda elde etiklerini merak ettim. Zira 80 litrelik devasa depo ile daha 500 km. kat etmemişken benzin lambası yanıverdi. Hesaplamalarım sonucu bir kilometrede 65 kuruş gibi bir rakam elde ettim. Bu da ortalama 100 km’de 15 litreye yakın tüketim anlamına geliyor.
Eğer, İki ton ağırlığında, 170 beygir, 2.5 litre hacimli bir otomobile bineceğim, geniş olsun biraz da yüksekten bakayım diyorsanız takdir sizin elbette.
Sorento kullanışlı iç mekânı, ekstra konfor özellikleriyle ihtiyaçlarınızı büyük ölçüde karşılar nitelikte bir SUV. Örneğin sürücü kapısı iç paneli üzerine yerleştirilmiş bagaj ve yakıt deposu kapağı açma düğmeleri oldukça pratik bir kullanım sağlıyor. TV-DVD ve artık sınıfında standart hale gelen cruze control yani hız sabitleyici ise cabası.
Navigasyon haricinde dikiz aynasının altına yerleştirilmiş pusula ise hangi yönde seyrettiğinizi gösteriyor. Hoş İstanbul koca bir metropol.
Sorento’nun eksiği park sensörü. Fazlası ise aşırı rahatsız eden motor gürültüsü.
Aracın arazi performansını deneme şansım olmadı. Fakat bu konuda hakkında negatif bir yorum da duymadım.
2007 model ve 50 bindeki Sorento bana mısın demiyor. Devamlı testteki bir otomobilin bu kadar güçlü ve sağlam durması tesadüf değil elbette. Tek bir parçasından ne bir gıcırtı ne bir ses ne de gürültü duymanız mümkün.
2002’de piyasaya çıktığında safkan 4X4’ler dışında kendisiyle aynı sınıfta bir otomobil yoktu. Benzerleri 2004’ten sonra yaygınlaşmaya başladığında ise üst üste tam beş yıl tahtını kimseye bırakmadı ve bugüne kadar 15 binden fazla sattı.
Bu bir rekor elbette.
197 beygir, 2.2 litre turbo dizel motoru ve 4.7 metre uzunluğuyla daha da iyileştirilerek 2010’da karşımıza çıkacak olan Yeni Sorento ise, Seul’den sonra şimdi de Frankfurt Otomobil Fuarı’nda sergilenecek.
YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL