Madalyonun Öteki Yüzü
Yeni yüzyılla birlikte teknoloji akıl almaz bir biçimde gelişti. Bu, müthiş bir değişimi ve “kullan at” kültürünü de beraberinde getirdi. Her şey o kadar hızlı eskimeye başladı ki, üreten kesim bunun farkına vararak pazarlamaya çalıştığı ne varsa yenileme ve geliştirme ihtiyacı duymaya başladı.
Yaşadığımız öyle bir çağ ki, etrafımıza ve kendimize dönüp baktığımızda, aslında ihtiyaç gibi olmayan birçok şey ihtiyaç gibi hissedilmeye başlandı. Birçok yeni teknoloji, kendisiyle karşılaştığımızda dikkatimizi çekiyor ve satın alınma güdüsü oluşturuyor zihnimizde.
Bu, reklamın inanılmaz bir şekilde hayatımızın her anına ve hafızamızın her zerresine işlemiş olmasıyla birebir alakalı kuşkusuz.
Ürünlerini pazarlamak zorunda olanlar için müthiş bir kapital ortam oluşturuyor bu gelişim. Ve modern insan “eski-yeni” ikilemi arasında bocalayıp duruyor. İhtiyacı yoksa bile sosyal çevre gereği satın alma baskısı hissediyor.
Özgürce yazar, beğenmediklerimi de hiç çekinmeden eleştiririm
Bu köşede otomobilleri değerlendiriyorum. Yaptığım, yukarıda sözünü ettiğim duruma düşürmek değil okuyucuyu. Yeni otomobillerin reklamını yaparak onları cazip duruma getirmek değil amacım. Ya da herhangi bir markayı kollayarak bir kazanç elde etmek hiç değil. Olamaz da.
Genel olarak bu yazıları okuyan insanlarda, yazdığım otomobilin reklamını yaptığım, buradan da bir maddi kazanç elde ettiğim şeklinde bir kanı oluşuyor. Bu yazıyı kaleme almamın nedeni biraz da bu.
Emin olun otomobil sektörü içindeki hiçbir firma, bir karşılık umarak araçlarını editörlerin ya da yazarların eline teslim etmiyor. Ve bildiğim kadarıyla hiç bir editör de bu konuda bir beklenti içinde değil. Olması da zaten mümkün değil.
Bu yüzden yazılarımda taraflı olma zorunluluğum yok. Özgürce yazar, iyi taraflarını över, beğenmediklerimi de hiç çekinmeden eleştiririm. Önceki yazılarımdan da bu anlaşılabilir.
Aslında ne yapıyorum?
Ayrıca şunu da belirtmek isterim,
Otomobil yazarlığı geçimimi sağladığım bir meslek değil. Bunu sadece bir hobi olarak yaptığımı bilmenizi isterim.
Sektör içerisinde senelerdir yönetmen olarak çalışıyorum. Bugüne kadar birçok televizyon kanalında ve ajans bünyesinde sayısız televizyon programları hazırladım, reklam, tanıtım filmi ve belgesel çektim. Bunların son örneği TRT için çekmiş olduğum 7 bölümlük “Sultan II. Abdülhamit” belgeselidir.
Şimdi ağırlıklı olarak yapım, organizasyon ve PR üzerine çalıştığımız bir şirketim var. Zamanımın ve enerjimin yüzde seksenlik kısmını bu işe harcarım. Kalan zamanlarımda da diğerlerini halletmeye çalışırım.
Türk insanının tutkuyla bağlı olduğu iki şey
Şu açıdan bakıyorum meseleye. Sokaktan bir insan çevirin, ya da genel bir anket yapın. Türk insanının ailesi, çoluk çocuğundan sonra, tutkuyla bağlı olduğu iki şeyi sorun. İlk cevap futbol, ikincisi de otomobillerdir. Bu konuda bir araştırma yapıldı mı bilmiyorum ama öyle tahmin ediyorum.
Türkiye'de yaşayan ortalama bir insanın, başka önemli dertleri de vardır. Tuttuğu takımın başarısından, bindiği otomobilin modelinden ziyade, bu gündelik dertleriyle elbette daha fazla hemhaldır. Başta geçim derdi vardır, sonra gelecek kaygısı. Fakat yine de önce nasıl bir araba alacağımızı düşünmez miyiz? Onun haylini kurmaz mıyız? İhtiyacımızı karşılayan bir otomobilimiz varsa bile daha lüks, pahalı ve hızlı bir otomobilin hayalini daima kurmaz mıyız? Bu hayalin ekonomik standartlarımızla hiç ilgisi yoktur. Olamaz da zaten. Zira hayaldir.
İşte otomobil tutkusu, bu hayalin beslediği ve büyüttüğü bir duygudur aslında.
Bir de işin gerçek boyutu vardır. Bu da günümüzde zaruri bir ihtiyaç haline gelen otomobili satın almaya dönük girişimlerdir. Araştırma, kıyaslama, değerlendirme vs.
Esas olan doğru bilgilendirmeye çalışmak
Buradaki otomobil yazılarımla yapmaya çalıştığım da adına satın alma ya da hayalini kurma ne derseniz deyin, bu güdü ya da tutkuyla davranan okuyucularıma ön ayak olmak, onları doğru bilgilendirmeye çalışmak.
Reklâmın ve paranın esareti altına girmiş zihinleri, bir şeyleri cazip göstermeye çalışarak daha fazla bu döngünün içine sürüklemek değil.
Yeni bir sürüş deneyimiyle karşınızda olmak üzere…