Yerli ve Millî… İslâm Milleti!..
Anlatalım:
Yerli düşünce;
Basit bir mıntıkacılık eğilimi değil, bir medeniyet tasavvurudur.
Medeniyetimizin insanının kendini milletinden, memleketinden ve değer yargılarından mesul hissetmesidir.
Yerli düşüncenin esas nüvesi İslâm’dır. Bilgi zemini İslâm’ın kaynaklarıdır.
Bu topraklarda yerli düşünmek, Müslümanca düşünmek demektir. Yabancılaşmaya karşı durmak demektir. Frenk mukallitliği yapmamak, yaptırmamak demektir.
Yerli düşünce;
İrfanımızın ana damarıdır.
Medeniyetimizin zeminini oluşturan kök düşünce demektir.
Milletimizi ayakta tutan ruh ve mana bütünlüğünü ifade eder.
Yerli düşünce;
Bu topraklarda hâsıl olan bin yıllık birikimimizdir.
Bu coğrafyadaki hikâyemizdir, millî, tarih şuurumuzdur.
Tıpkı bir zincirin halkaları gibi bizi babamıza, babamızı Selim ve Süleyman Han’a, onları Selahattin Eyyubî, Sultan Alparslan, Gazali ve Ebu Hanife’ye; nihayetinde bu zincirin halkalarını sahabeye ve İki Cihan Serveri’ne bağlayan telakkidir.
Yerli düşünce;
Toprağımızın dertlerine, coğrafyamızın insanınasahip çıkma hassasiyetidir.
Ayasofya’nın yalnızlığını, çilesini üstlenmektir.
Kudüs’ün gözyaşını dindirmek, Gazze’nin, Halep’in çilesini sahiplenmektir.
Yerli ve millî düşünceyemensubiyetin omuzlarımıza yüklediği yükümlülük İ’lâ-yı kelimetullahtır.
İ’lâ-yı kelimetullah, Allah tarafından milletimize verilmiş bir görevdir. Bu görevi şerefle üstleniyor ve sahipleniyoruz.
MEDENİYET GÖRÜŞÜMÜZ
Medeniyetimiz, VAHİY temelli bir medeniyettir.
Medeniyet tasavvurumuzun özü ve mahiyeti İslâm’dır.
Değerler sistemimizin en üst basamağında ALLAH ve PEYGAMBER yer alır.
Cemiyet olarak ihtiyaç hissettiğimiz kudret medeniyet kodlarımızda ve millî kültür hazinemizde mevcuttur.
Düşmanlarımız ve işbirlikçilerinin bu ülkede ateş ettikleri yer ruhumuzun miraca ulaştığı yerdir, bizi biz yapan değerler manzumesidir.
Bu sebeple:
Düşman nereye ateş ederse orası birliğimizdir, karargâhımızdır.
Medeniyetimizi diriltmek vazifemizdir.
Kültür kodlarımıza dönmek vazifemizdir.
İç nizamımızı yapmak vazifemizdir.
Birliğimizi kurmak vazifemizdir.
Şehrimizi kurmak vazifemizdir.
Pazarımızı kurmak vazifemizdir.
İnsan ve coğrafyamızı sahiplenmek vazifemizdir.
Yılmayacağız, çabalayacağız, çalışacağız.
MİLLET GÖRÜŞÜMÜZ
Millet, haritalardaki sınırlarla çizili yerlerde yaşayan halktan ibaret değildir.
Millet fikri, ırk ve bölge esasına dayanmaz.
Bir ırkın değil, bir medeniyetin insanlarından oluşan topluluğa MİLLET denir.
İslâm medeniyetine mensup olan herkes tek halktır, tek millettir.
Medeniyetimizin sınırları içinde tek millet vardır. Biz bu yekûnun tamamına “İslâm Milleti” diyoruz.
“İslâm milleti”, “İslâm medeniyeti” ve “sıfır ırkçılık” prensibi vazgeçilmez temel görüşümüzdür.
Türkçe, Kürtçe, Arapça, Farsça ve Boşnakça gibi diller inanç ve medeniyet coğrafyamızın kültür dilleridir.
Bağdat, Halep, Şam, Kudüs, Saraybosna ve İslamabad en az Erzurum kadar, Konya kadar medeniyet şehirlerimizdir.
Anadolu toprakları tevhidin burcudur, hilalin mekânıdır, Müslümanların ana vatanıdır.
Sultan Fatih, Mehmet Akif, Bediüzzaman ve Muhammed İkbal aynı milletin fertleri, aynı dava ve gayenin davacılarıdır.
SİYASET VE DEMOKRASİ GÖRÜŞÜMÜZ
Siyasette tek belirleyici MİLLÎ İRADEDİR.
Milletin, ülkenin ve demokrasinin kazanımları her türlü menfaatin üzerindedir.
Millete istinad etmeyen siyasî maksatlı her türlü oluşumu reddediyoruz.
Millet iradesini hazmedemeyenler gaflet içindedir. Yakın tarihimizde darbelere teşebbüs edenler millete, vatana ve ülkeye ihanet etmişlerdir.
31 Mart hadisesi Ulu Hakan Sultan Abdülhamid Han’ın görevden alınmasına ve Osmanlı Cihan Devletinin dağılmasına yol açmıştır. Tek Parti dönemindeki politikalar ile devamında dönemler halinde meydana gelen askerî darbeler de millet iradesinin ayaklar altına alınarak Türkiye’nin en az bir asır geri bırakılmasına yol açmıştır.
Siyasî tarihimizdeki darbelerin tamamı ideolojik maksatlıdır, millete karşı yapılmıştır, bu yüzden insanımızın gönlünde karşılık bulmamıştır.
Demokrasiler tankla değil halkla gelişir, halkla kuvvet kazanır ve halkla denetlenir.
Türkiye’yi her türlü badireden çıkarmanın yolu millet kudretini artırmaktan geçer.
TÜRKİYE İÇİN HÜKÜMET SİSTEMİ GÖRÜŞÜMÜZ
Ülkemizdeki uygulanmakta olan “Parlamenter Hükümet Sistemi” hantal bir bürokratik işleyiştenöteye gidememiş ve Türkiye’yi zayıf bırakmıştır.
Mevcut sistem, zayıf koalisyonlara mahkûm olduğundan ülkeyi geri bırakmaktadır.
Koalisyonlu hükümetler Türkiye’nin reflekslerine ve gelecekteki ihtiyaçlarına cevap veremez.
Ülkemiz için yeni bir anayasanın yapılmasını elzem görüyoruz.
Türkiye’de istikrarın devamlılığı için yeni anayasada hükümet modeli olarak “Başkanlık Sistemi” öngörülmelidir.
Bugünkü Türkiye’nin reflekslerine ve Yarınki Türkiye’nin iddialarına ancak güçlü bir Başkanlık Sistemi ile cevap verilebilir.
(x) Hasan Can-Yerli Düşünce Derneği Manifestosu
-
Bedirhan 9 yıl önce Şikayet Et1980 Anayasası zaten bir Dış güç Tuzagıydı Amaç Türkiyeyi çıkmaza sokmaktıBeğen
-
Turgut 9 yıl önce Şikayet EtÇok güzelBeğen Toplam 1 beğeni