Son 10 yılda Türkiyem'e Anne dokunuşu
...
Ülke yönetimi anlayışınız benimkine benzemiyor diye size saygısızlık yapmam asla... Ama öyle kulaktan dolma, kalpten uzak yaklaşımlarla bilirkişi edasıyla yaşadığınız ülkenin gidişhattı konusunda alaycı ve isyankar cümlelerinizi duymazdan gelmem de mümkün değil elbet.
Hele ki belki de üç beş kişinin ortalığı karıştırmak için atıp tuttuğu ‘Nedir bu hastanelerin hali' söylemini, yaşamadan kendi fikriniz ve deneyiminizmiş gibi harici gazelle ortalıkta seslendirmeniz hiç de şık olmaz. Üstünüz başınız afilli maşallah, paranız pulunuz da var. Okumuşluğunuzu da gözönüne alacak olursak kazara bu laflarınıza itibar edenler çıkabilir endişesi ile haftalık yazımı bu yönde şekillendirmek istedim.
Neydik, ne olduk?
Bundan 10 yıl önce hastane kapılarında ki kuyrukları hatırlatmam mı gerekiyor illa? Sağlık güvencesi olmayan çocuklarımızın ve ailelerinin yaşadığı sefillikler ne çabuk unutuldu. Acil müdahalelerin saatler sürdüğü ve gelir düzeyi düşük vatandaşlarımızdan istenen prosedürlerin can bezdirdiği gerçeği hafızalarımızdan ne zaman silindi?
18 yaş altı evlatlarımızın sağlıklarının geniş çaplı devlet güvencesi altında olmadığı, kalp ameliyatlarının paranın gücü müdahale etmeden özel hastanelerde yapılmasının hayal sayıldığı günlerdi o günler...
Yalandan yapılan ameliyatların ve sigortadan tahsillerinin, ihtiyaç dışı yazılan reçetelerin, ilaç firmalarının elde ettiği haksız kazançların, ilaçlara ödenen yüksek bedellerin, engellilerimiz için de sağlık bakımından engellerin kol gezdiği yıllardı o yıllar...
İşte yine o yıllarda bu hengamenin içinde cebelleşenlere gün gelecek ‘Ailenizin hekimi olacak' deselerdi nasıl tepki gösterirlerdi acaba?
...
Yer: Okmeydanı Devlet Hastanesi
Tarih: 18 Mart 2012
Saat: 01.32
Beynimin sol tarafında başlayan ağrı ve yanma hissi gözlerime doğru inince, dedik ki ihmal etmeyelim, tedbirimizi alalım. Allah muhafaza; sağlığımızın verdiği imdat sinyallerinin şakası olmayabilir.
Aldıla beni, götürdüler. Acil'in kapısından girdiğimizde saat 01.32, çıktığımızda 02.38 idi.. Bu süre zarfında kayıt oldum, doktor gördü, röntgen, emar ve tomografi çekildi ve sonuçlar alındı.
Sakın ola sanmayın ki hastanenin acil koridorları boştu.
Sıra bekleyenlerin sakinliği ve saat gibi işleyen bir düzen sayesinde ortalıkta sessizlik hakimdi. Küçük bir çocuk ve anne babası, jandarma eşliğinde bekleyen kelepçeli mahkum, kolunu kırmış orta yaşlı bir bey, sedyede yatan iki amca, seksenlik dede ve iki tane hanımkızımız, öksürüğe boğulmuş teyzemiz, benden önce kayıtlarını yaptırmış olanlardı.
Benden sonra gelenlerin sayısı bekleyenlerinkinden daha fazlaydı. Bir ara sedye ile getirilen yaşlı bir ninenin önümüzdeki kalabalığı yararak emara götürüldüğünü de hesaba katacak olursak, hastanenin acil kordidorları yoğundu diyebiliriz.
Lakin ortamda ne sinir, stress vardı ne de haksızlığa uğradığını düşünen haksız yüzler...
Bir ara temiz hava alayım diye bahçeye çıkardılar beni... İşte orada, bir yakınına anında müdahale etmelerine rağmen sistemi kan revan içersinde bırakan beyefendinin on dakika hiç susmadan konuşmasına şahit oldum. Alkollüydü sanırım ama olsun. Bana başka bir pencereden bakmama yol açtı onun o saçmasapan sözleri...
Yıllar öncesine döndürmeyin beni ne olur... Genelde tanıdığınız yoksa haliniz dumandı bu koridorlarda ve ‘Sistem' düzene sokulmayı bekliyordu.
Durum bundan ibaret...
Avrupalı emniyet kemerini neredeyse yarım asırdır takıyordu. Emniyet şeritlerini ihlal etmiyor ve alkollu şoför koltuğuna oturamıyordu. Hastaneler herkese her hizmete açıktı. Ve bizler imrenerek uzaktan bakıyorduk bir zamanlar...
İşte şimdi kanunlara ve yasalara yansıyan birçok kural sayesinde benim de onlardan bir eksiğim yok.
Yaşadığım Türkiye'de insan gibi yaşama imkanları gün be gün arttırılıyor.
Bu ülkede artık; bundan on yıl önce bebeği ile birlikte arabanın ön koltuğundan emniyet kemeri takmadığı için fırlayan Fitnat'ler olmayacak inşallah.
Tedbir almamız için gerekli olan ne varsa ama caydırıcı ama uygulayıcı hepsi bizler için düşünülüyor.
Çocuk koltuğundan tutun da araç bakım cezai koşullarına kadar ... Bir zamanlar kar lastiğini ancak kayak için dağa gidenlerden duyardık.
Aslında hepimizin ihtiyacı olmasına rağmen, genel anlayışta böyle bir gereklilik yoktu. Eskisi gibi kör ve cahil değiliz artık. Yani öyle bırakmıyorlar, birileri biz öyle kalmayalım diye kafa patlatıyor sağolsun.
Güzel şeyler oluyor ülkemizde, güzel şeyler...
Son yıllarda insanımızın ‘Akıl, ruh ve beden' sağlığı ‘Yapılacaklar Listesi'nde' önceliğe alınıyor.
Kasmasalar da biraz da tadına varsalar... Ve Yiğidi öldürmeden hakkını verseler diyorum.
Serdem Coşkun
Haber7
serdemcoskun@gmail.com
-
özkan turan 12 yıl önce Şikayet EtSiz Hangi Dünyada Yaşıyorsunuz. Abla dünyayı böyle görebilmek için özel bir gözlük falan mı aldın acaba? Ya biz körüz , ya sen çok farklı şeyler görüyorsun... (Özkan)Beğen Toplam 2 beğeni