Aynı tavada domuz eti ve tavuk etinin pişirilmesinin de gayet olası olduğuna dikkat çekmiştim. Menüde yazan sosis ya da salamın hangi hayvandan elde edildiğinin açıklamasının yapılmaması ve müşterilerin de bu soruyu sorma girişiminin bulunmaması işletmeceleri bu anlamda özgür bırakmış ve Avrupa mutfağının meşhur yemeklerini içeriğini değiştirmeden sunma cesaretini vermişti. 

Yani kısaca siz bu konuda ne kadar hassas olursanız olun, haberiniz olmadan ve menüde yazdığını görmeden hiç tahmin etmediğiniz yerlerde domuz etini miğdenizde barındırma riskiniz söz konusuydu. Belki hala bu risk söz konusu fakat artık

neyse ki son zamanlarda konuyu gayet ciddiye alan merciiler tarafından restorant mutfaklarına gerekli önlemler ve yeni düzenlemeler getirilmeye başlandı… Onlar sizin değerlerinizi hiçe sayabiliyorsa ise siz de kendi hakkınızı arama özgürlüğüne yasal olarak sahip olabileceksiniz. 

Yani artık kimsecikler size, sipariş ettiğiniz pizzanın içinde domuz salamı getirip sunamayacak. Yakın zamanda bu riski; etin hangi hayvana ait olduğunu menülerinde gayet açık ve okunur halde belirtmek koşulu ile ortadan kaldırmış olacaklardır. Ki kaldı ki böyle bir durumla karşılaşacak kişi  bu konuda olması gereken hassasiyeti sesli şekilde dile getirebileceğini ve hukuki yollara başvurabileceğini de bilecek artık. Bilmiyorsa bile yazımız yeni bir pencere olsun umidi ile başlıyorum olanı biteni anlatmaya… 

İstanbul'un sözümona en seçkin alışveriş merkezlerinden birinin restorantında ülkemizi ziyarete gelen 5 çocuklu (saydım) Arap ailenin reisi garsonla öyle bir kavgaya tutuştu ki neredeyse hiç bitmeyecek sandım. Yarım yamalak ingilizcesi ile müesseseyi  savunmaya çalışan müdürün, öfkesi gözlerinden okunan adama yapmış olduğu açıklamalardan hiç biri tatminkar değildi sanırım.Çoluğunu çoğunu pılını pırtısını apar topar toplayan anne baba söylene söylene oradan ayrılırken baktım ki aradan epey bir süre geçmiş. 

Sorun neymiş diyecek olursanız, kimine göre minik bir detay kimine göre kesinlikle olmazsa olmaz hayat düsturu bir mevzuu… 

Garson daha önce hiç böyle şikayet gelmediğini savunurken, müdürleri buranın tüm dünya yemeklerinin sunulduğu lüks biryer olduğundan dem vuruyordu. Adam ise öfkesinden gram ivme kaybetmemiş halde inandığı şeyi savunuyordu. 

Öfkeli konuşmalar havalarda uçuşuyor ama ama adamın sözleri kulaklarımda şimşek etkisi yapıyordu. 

'This is a Muslum country… How dare you!. You must tell  your's customers…' 

Anlaşılan o ki, yemeklerini yedikten sonra tatlı için tiramisu sipariş etmişler. Bacardi ile hazırlanmış tatlıyı ağızlarına götürdüklerinde olanlar olmuş. Menüyü tekrar istemişler ve tatlının içeriğinde içkinin yazılmadığını vurgulamışlar. Velhasıl kavga ordan başlamış. 

'Burası Müslüman bir ülke, hangi hakla müşterilerinize uyarıda bulunmazsınız, bunu söylemeniz gerekir.' 

Evet kesinlikle hangi ülkenin tatlısı olursa olsun hiç farketmez, işi şansa bırakmayıp  içindekileri yazmaları, hatta söylemeleri en mühimi de özür dilemeleri gerekirdi. Ayrıca bana kalsa hesabı da almamaları gerekirdi. Ama hiç öyle olmamıştı. 

Üstüne üstlük ağızlarının tadını hem karşılaştıkları durum hem de daha önce tadını bilmedikleri Bacardi bozmuştu.

 İşte böyle… Durum vaziyet bundan ibaret… Olan olmuş ve bana kalırsa hiç de iyi olmamıştı.  Yoksa iyi mi olmuştu? Birkaç hafta sonra aynı yere gidip menülerine bakmak lazım aslında, hala bildiklerini mi okuyorlar yoksa olması gerekeni mi uyguluyorlar… 

Orada yaşadıklarım vakıf olmak adına en azından benim kulağıma küpedir… Ne zaman nerde hangi yemeğin ya da tatlının içinden ne çıkacağı belli olmayabilir yani… Manevi değerlerinizi altüst eden şeyler çıkacağına kıl çıktığına dua ettiniz anlar bile söz konusu olabilir. (Gerçi her ikisi de olmasın!.) 

Sevgi ve saygılarımla… 

NOT: 

Yazımızın içindekiler:

İyi niyet

Sevgi

Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla...

Serdem Coşkun - Haber7 

serdemcoskun@gmail.com