Bu soruyu duyunca irkildim ve gafletten uyandım!
"Pardon hemşire hanım… Nereden kefen satın alabiliriz?"
Trafikte tabiri caizse mideme sancılar girdi yine… Dikiz aynasından kendimi gördüğümde tanıyamadım. Yüzüm kıpkırmızı, ellerim yumruk halinde söylenip duruyordum.
Yazık dedim bana, yazık insanlarımıza, hepimizin sinir katsayısı üst limitte. Son zamanlarda canavarlara döndük ve kimyasal ya da organik yatıştırıcılardan, sakinleştiricilerden medet umar olduk! Depresyondan çıkamıyoruz… Kimimiz bir uyku halidir üzerinde barındırıyor, kimimiz yedikçe yiyor ya da neredeyse hiç yemiyor! Öfke nöbetleri, panik ataklar ağlama krizleri… Derken bunları kontrol edelim diye ilaçlarla yaşamaya başlayanların sayısı gün be gün artıyor.
Büyük şehirde yaşamanın çilesi deyip geçemiyoruz. İnsanî duygularımızı körelttik, şimdi de çıkmazlarla, açmazlarla dolu bayramlar, seyranlar yaşamaya başladık.
Tahta kaşıkla tarhana içtiğim günleri özlüyorum. Sobamızın üstünde kızarttığımız kestanelerin çıtırtılarıyla, yorganı üstümüze çekip şekerleme yaptığımız kış günlerini geri istiyorum. Okula yürüyerek gider gelirdik, düşe kalka büyümüştük fakat sahiciydik her birimiz. Domatesin kokusu kaplardı kahvaltı masasını, çayın tadı bile bir başkaydı! Orta halli bir ailenin en küçük çocuğuydum ve kimse dalga geçmezdi benimle, iki dönem aynı ayakkabıyı giydim diye.
Zamane çocuklarının şanslı olduklarını düşünmüyorum. Onca kolaylık tembelliğe netice verebiliyor. Sapkınlık, organ mafyası hırsızlık derken hangimiz evladını sokaklara salıveriyor artık. Büyük şehirlerde yaşayan ailelerin çoğunun çocukları pencereye mahkûm. Eskiden böyle değildi üstadım, gerçekten değildi!
Küfrü ymahallenin kabadayısı eder, geceleri naralar bir kaç ağızdan çıkardı. Bakkal amca hava karardığında seni sokakta görünce hemen eve kovalardı. Şimdi çoğumuzun dili kurşun, hayalleri kirli ve niyetlerimiz salih değil..
Bizi bu hallere getiren sebebin ekmek kavgası olduğunu düşünmüyorum. Bu dünyalık yaşamaya çalışıyoruz ama elimize yüzümüze bulaştırıyoruz… Kendimi ayırmıyorum, bu çoğuldan ama farkındayım eksik yanlarımın! Başı sıkışınca “Allah” diyor insan ama sonrasında ve öncesinde pek bi dünyalık yaşıyor herkes!
Dönüp dolaşıp aynı yere geliyor mevzu ve “derdi bir tek bu dünya olanın, dünya kadar derdi olurmuş” demekten kendimi alamıyorum.
Unuttuk fani olduğumuzu ve pek kaptırdık kendimizi çivi çakacakmış gibi hissetmeye… İyi niyetlerimiz vardı bizim, güzel sözlerimiz, büyüklerimizden aldığımız ve anladığımız nasihatlerimiz, el öpmelerimiz, dua almalarımız… Gelecek korkusunun, ekmek parasının, “ne olacağımın” peşinde koşuştururken, unutmaya başlamışız, kendimize yapılmasını istemediğimiz şeyleri başkalarına yapmamayı...
Dökülüyorken ömrümüz miadından yaprak yaprak, vesveselerle sarıyoruz etrafımızı ve şükretmek gerekirken aldığımız her nefes için sövmeler dökülüyor dilimizden!
Ne acı, ne hazindir ki küçük şeylerden mutlu olan insanlarımızın sayısı da azalıyor. Hâlbuki iki susup bir söylesek kalp kırmadan bu yolda devam etsek tekrar demli bir çaydan tat alsak ve vefayı ertelemeden büyüklerimizi saysak böyle olmayacak… “Nereden nereye bağlıyorsun” diyeceksiniz lakin hepsi birbirine bağlı. Sabah kalkıyoruz isyan, akşam yatıyoruz isyan!.
“3 günlük dünya! Sanki bir daha mı geleceğiz?” diye diye kandırıyoruz kendimizi ve geçmişten bugüne güzel olan ne kadar huyumuz varsa terk ediyoruz… Sonra da “iyi şeyler bizi neden bulmuyor” deyip kızıyoruz.
Neden mi yazdım bütün bunları?
Dün bir hastanenin bekleme salonunda küçük oğlumun soğuk algınlığına üzülürken, bir sesle irkildim, hatta uyandım gafletimden… Halsiz ve bitkin bir adamacağız hemşire hanıma şu soruyu sordu:
"Pardon hemşire hanım… Nereden kefen satın alabiliriz?"
Serdem Coşkun - Haber 7
serdemcoskun@gmail.com
-
yedidağınaslanı 14 yıl önce Şikayet Etbir lopkma bir hırka. mutluluk galiba bunlarla birlikte artmadı. Artmak şöyle dursun çok çok azaldı. Bir zamanlar &8220bir lokma bir hırka&8221 anlayışını (ki bu anlayışın temelinde kanaat vardı, huzuru madde yerine maneviyatta arama vardı) yerenler, küçük görenler, şimdi ne kadar çok yanıldıklarını görüyorlar mı acaba? Daha çok tüketmek, daha çok kazanmak, daha çok gezmek, daha çok yemek, daha lüks arabaya binmek bizleri mutlu etti mi? Huzur ve mutluluk sadece bedenimizin isteklerini yerine getirmekle gerçekleşecekBeğen
-
yedidağınaslanı 14 yıl önce Şikayet Etbir lokma bir hırka. Her şey çoğaldı. Ulaşım hızlandı, iletişim gelişti, yollar bölünmüş yol haline geldi, uçağa binenlerimizin sayısı arttı. Hacca gidenler, umreye gidenler, Avrupa&8217ya, Amerika&8217ya dünyanın dört bir yanına seyahat edenlerin sayısı arttı. Evlerimiz daha geniş daha lüks hale geldi. Onun içindeki beyaz eşyadan halıya, televizyondan bilgisayara kadar birçok eşyamız, aletimiz oldu. Arabalarımızın modeli yükseldi. Bütün bunlar oldu, ama huzur ve mutluluk galibaBeğen
-
hülya 14 yıl önce Şikayet Etderdi bir tek bu dünya olanın, dünya kadar derdi olurmuş&8221. Sevgili serdam hanım yazınızı çok beğendim. Artık öyle bir duruma geldik ki maalesef Ölümü unuttuk.... derdi bir tek bu dünya olanın, dünya kadar derdi olurmuş&8221ne kadar doğru söz söylemişsiniz Yürekten teşekkür ederim. Kaleminiz hiç susmasın.Beğen
-
yunus balcı 14 yıl önce Şikayet Etyazar hanımı can-ı gönülden kutluyorum. asıl mesleğiniz şarkıcılık ama bu yazı mükemmel bir yazı.. işte aradıgımız yazılar görmek,duymak istediklerimiz bunlar.. sizden ricam esra elönü ile biraz fazla vakit geçirin de içinde bulundugu edebi! karmaşadan krtulsunBeğen
-
HASAN KARABASAN 14 yıl önce Şikayet Etmealesef. yazarın yaşantısı beni ilgilendirmiyor ama yazdıklarına katılmamak imkansız. söylediklerinin çoğu toplumsal sorunlar. bana göre bunun en önemli sebeplerinden biri maneviyat eksikliği. insanlar teknolojinin gelişmesiyle reel iletişimden sanal iletişimsizliğe geçiyor. toplumsal yapımız bireyselleşiyor bencilleşiyor. bana göre bunun tek çözümyolu kaybettiğimiz milli ve dini değerlerimizi yeniden canlandırmaktır. zaten bunu canlı tutan ailelerde bu sorunların hiçbirisi yoktur. HAKSIZMIYIM.Beğen