Tecavüzün Böylesi...
Benim senden daha az itikatlı olduğumu nerden biliyorsun? Nasıl bu kadar emin bir dille yorumluyorsun yazılarımı? Sen kendine bak derken, sen kendine bakıyor musun değerli okur?
Ben yanarken odun mu atacaksın? Ya da kına mı yakacaksın?
Bir dur... Bir bak... Oku yazdıklarımı... Düşün... Ve öyle yaz yorumunu, elinde sopa kalbime kalbime vurmaktan zevk mi alıyorsun?
Sistemin içerisinde olup, sistemi eleştirirken dışına çıkmamı istiyorsun öyle mi?
O zaman nasıl yazar, söyler ve nasıl anlatır, paylaşırım izlenimlerimi?
İşi gücü bırakıp, sana yaranmak için evden mi çıkmayayım? Bir anda meslek değiştirip imtihanlarımı başımdan mı savayım? Bu evreyi yaşarken, borç harçla mı geçineyim? Geçmişinde; az ya da çok eksisi ya da eksiği olmayan insanoğlu var mı bu dünyada?
Lise yıllarında söylediğin, maliksiz yalanların neticesinde, sen koca adam olduğunda meslek olarak avukatlığı seçsen!... Senin fıtratınla yola çıkacak olursak, sınıf arkadaşlarının şahsın için, ‘bırak o yalancının teki’ demeleri lazım o halde.
Herkesin ‘Ama ben’ hikayesi vardır muhakkak.
Hata insanlar için elbette... Biz, bir defasında ders alanlardan olalım inşallah lakin bu hayat yolunda, geçtiğiniz sokaktan bir daha geçmemek sizin elinizde değildir bazen.
Ateşin yaktığını; kimileri o eli değdirerek, kimileri büyük sözü dinleyerek idrak eder. Ve bizler o kişiye, her ateş gördüğünde elinin yandığını hatırlatmak gibi bir göreve soyunmamalıyız.
Ve yine bizler; birgün o kişi, meclisin büyüğü olduğunda ve ateşin yaktığının nasihatını verdiğinde, sen kendine bak diyecek kadar cahil de olmamalıyız.
Rica ediyorum, okumayınız efendim benim yazılarımı... Neleri görmezden geliyoruz, nelere susuyoruz... Ve ne haksızlıklara eyvallah diyoruz... Siz de; madem benim için yazamaz belgesi çıkartmışsınız kendinizce... Ne canıma okuyunuz ne de yazdıklarımı.
Yüce Yaradanımız, af kapılarını bu denli açık bırakıp, kullarına her defasında tövbe fırsatları vermişken cennetine sokmak için, sizler bizler de kim oluyoruz?
Elini koy vicdanına ve bir an için düşün... Yalan mı yazıyorum? Yanlış mı?
Sana göre yanlış ise şayet, elbette döşen en haklı cümlelerini ama beni idam etmeden.
Ama ben inanıyorum, sistemin hatalarını dışardan biri yazsa, bu kez de 'sen nerden biliyorsun' sorusu gelecek eli belinde değerli okurumdan...
‘Sen kendine bak’ öyle mi? Bakıyorum efendim... En azından çabalıyorum.
Neyse, müsaadenizle bu haftaki konumuza gelelim.
Gülben Ergen’e nasıl bir tecavüzdür bu?
Öncesi sonrası, nasıl geldiği, nereye gittiği bunlar değil alakadar olduğum...
Allah herkese akıl fikir vermiş, ben değilim bunları eleştirecek kişi... Oldusu bittisi benim üstüme vazife değil. Büyük laflar etmeyeceğim.
‘Okurlarım az çok bilir, magazinsel tercihleri olanlar için fikirlerimi...’
Derdim başka...
Şöhret imtihandır... Ateşten gömlektir... Cazip ve çekicidir...
Bazen, tokatdır insanın yüzüne, bazen kezzap...
Ama bunların hiçbiri bu kadına yapılanı haklı gösteremez.
Ergen’in çektiği mesajdan bize ne?
Şöhret olmak demek, mahreminin olmaması mı demektir? Haydi...Vurun beline beline!
(Zaten o şöyle, bu da böyle, vesaire vesaire demeyin asla!... Bu da sizin, bizim imtihanımız olur.)
Allah’tan korkalım ve yeni gelin edası ile bir kaşımız yukarda eleştirip, yaftalamayalım lütfen.
Bu konu hakkında birçok kişinin ortak fikri, yapılanın; insan haklarına affedilemez bir taciz olduğu doğrultusunda.
Mesajı kime çektiği, neden çektiği kimi ilgilendirir? Siz büyük bir itina ile kadının cep telefonunu hırsız edasi ile sinsice kameraya çekip yayınlamasanız, kimin umurunda olacak ki?
Hangi zihniyetin ektiği tohumlarla yüzünü kızartıyorsunuz insanların?
Ha kendisi poz verircesine, bunu haber yaparcasına bir hal içerisinde olsa tamam, peki diyeceğim... Hatta yola devam... Ama kazın ayağı öyle değil ki cancağazım...
Velev ki yasadışı bir durum söz konusu hem de en alasından...
Hukuki olarak izin almadan kişinin evini bile arayamazken, nasıl ve ne hakla tüm özelini çarşaf gibi yayıyorsunuz basına?
Saklanıp, açısını ayarlayıp başlamışsınız yazılanları görüntülemeye... Aynısı size yapılsa?
Eşiniz, izinsiz ceplerinizi karıştırsa kıyamet kopartırsınız belki de...
Sonra da diyoruz ki neden aklı başında şöhretlerimiz yok?
Akıllarını başında bırakan mı var?
Bu öğlen, halktan biri tv ekranlarına çıkmış , magazin basınına efeleniyordu...
-Sansasyonsuz hayatları olan sanatçıları haber yapmıyorlar ki... Dedi demesine ama mikrofonu aldılar elinden hemen.
Maalesef haber şöhreti, şöhret haberi besliyor. Ama çoğu örnek illaki kötü...
Tırnak içerisinde vurguluyorum, başlığı ne olursa olsun, kimsenin böyle bir şey yapmaya hakkı yok. Ünlülerin özel hayatlarını görüntülemek için, ağaçtan düşen muhabirleri de görmüştük daha önce...Uzaktan dudak okuyanları mı istersiniz? Araba ile takipçilik oynayanları mı? Kendileri çağırıyor bile deniyor bazen...
Bunlara alışkın bizim insanımız lakin cep telefonundan yollanan mesajların yakınlaştırma tekniği ile kaydedilip okunur hale getirilme fikri çok sinir bozucu...İçinin acıdığı hissine kapıldım Ergen'in ve şaşkınlıkla izlediğini düşündüm olanı biteni...
Bugün, Gülben Ergen’in hakkında çıkan haber ve çekilen görüntüsü ile ilgili hislerini okudum.
Şöyle diyor;
-Yemegim bogazima dizildi, sizin de dizilsin.Haberlesmenin hurriyeti anayasa ile teminat altina alinmistir!Insan haklarina yapilan agir suc bu. Hakkimda atip tutulanlarin sonu gelmeyecek belli...HEPSI YALAN hepsi!!!Tanimiyorum yazilan isimlerin HICBIRINI kariyer sahibi insanlara AYIP
(İnternet dili ile yazmış olduğu için, orjinalini bozmadan, kendi kaleminden kopyaladım ve düzeltme yapmadım.)
Ne olursa olsun, o bir anne...
Bu tip haberler yapılırken birincisi çok emin olmak, ikincisi bunu adil yoldan yapmak gerekir.
Ve unutmayınız ki çocuklar acımasızdır ama en safiyanesinden... Sınıf arkadaşından duyduğu ile yola çıkar çoğu ve minik dünyalarında ne ızdıraplar çekerler.
Babası hırsızlıktan hapis yatan bir ilkokul arkadaşım vardı benim... Çocuk için ise 'hırsız hırsız' diye bağırıp kaçan sınıf arkadaşlarım... Anne ve babasından duyduğunu taşıyan, minik renkli papağanlardı onlar.
Gülben Ergen ve bu son yaşadıkları sizin, bizim de başımıza gelebilir. Yapılan şeyin, yatak odanıza girip, dolaplarınızı karıştırmaktan daha beter olduğunu savunanların sayısı çok fazla...
Kıssadan hissem; Kendine yapılmasını istemediğin hiçbir şeyi başkasına yapma...
Serdem Coşkun - Haber 7
serdemcoskun@gmail.com
-
MURAT KARAKUŞ 13 yıl önce Şikayet Et.... Kendini çok yüksek bir mecliste görme küçüklüğünü göstermişsin.Oysa boşsun vesselam,imla kuralları daha da ziyade toplum kurallarını bilmeyecek kadar bilgisizlik içerisindesin.Bunu her yazında cinsellikle ilgili bir kelime yahut cümle bulundurmanla fazlasıyla gösteriyorsun.Ne olur sus yazı yazmayı bırak,bırak ki yorumları okuyup sinirlerin bozulmasın...Beğen Toplam 1 beğeni
-
Kâmil ÖZDEMİR 13 yıl önce Şikayet EtAlakasız ifadeler. Son yazılarınızın başlıkları, Tecavüz, Hadım, yarı çıplak, Cinsellik (2), Acaba, bu konularda yazı yazarken hangi duygular sizi Kutsal ifadeleri de kullanmaya zorluyor Sn Coşkun? İnanç duygularını istismar ederseniz tepki de alırsınız!Beğen Toplam 3 beğeni
-
ali ilhan 13 yıl önce Şikayet EtAynı Tas Aynı Yazar. Yine bir sürü harf arka arkaya gelerek kelimeleri kelimeler cümleleri oluşturmuş ama yazık boşa gitmişler.manasız anlamsız gereksiz bir topluluk oluşturmuşlar. okurken harcanan zamana yazık...Beğen Toplam 1 beğeni
-
introati 13 yıl önce Şikayet EtYa sen neden bahsediyorsun gene..!!!. Konu bulmakta zorluk mu çekiyorsun sen, yoksa bilgi seviyeni yüksek tutmak adına karmaşık cümleler kurmayı mı..!!Beğen Toplam 2 beğeni
-
turgut1 13 yıl önce Şikayet EtVarsa bir ayıp Gizlemektir erdem olan. müminler,günahkar olduğu açık müminler.Şeyhin biri peygamberi artık rüyasında göremez ve rüyasında peygamberle gördüğü başka bir veli şeyhe gider ve derki ben artık peygamberi rüyamda göremiyorum ne olur benim için dua ediniz.sorar şeyh:sen hiç ayetleri okurken şu ayet şöyle olsaydı daha iyi olurdu dediğin oldu mu?diğer şeyh haşa olmadı der.Hadis okuduğunda bu hadis şöyle olsaydı daha iyi olurdu dediğin oldu mu?haşa hayır der..peki sokakta açık kadın gördüğünde haya imandadır şu hayasıza bak dediğin oldu mu?..evet ne zaman öyle açık kadın görsem öylede hayıflanırım der..bunun üzerine şeyh der ki..Peygamber şefaatini günahkar müminler için kullanacaktır..o peygamber ki secdeye varıp günahkar müminler için ümmeti ümmeti diye göz yaşı dökerken sana ne oluyorda haya imandandır diyerek onları imansızlıkla küfre götürüyorsun..git tevbe et der..ve tevbeyi eder ve rasulü rüyasında görür ve o şeyhe teşekkür eder.Kim bir müminin ayıbını örterse kıyamet günü Allahta o kişinin ayıbını örter(hadis)Beğen Toplam 6 beğeni