Sen misin benim yeni neslim?
Şimdi aradaki açığı kapatmak için ne kadar çok çalışmamız gerekecek. Modern yaklaşımlar adı altında benim de çocukluğumu, gençliğimi zehirlediniz. Ne gördüysek onu yaşadık... Yaşamayı öyle birşey zannettik.
Uva uva deyip, kızlı erkekli bir grup gencin kalçalarını iki yana salladıkları kot reklamı ve benzerleri ile büyüdük biz... Ne bekliyorsunuz ki?
Meksika ve Brezilya dizilerini saymıyorum bile...Hatta birinin konusu; ailenin tüm erkekleri ile evlenen bir kadının gerçek aşkını bulma çabalarıyla çeşitleniyordu. Bu dizi o yıllarda izlenme rekorları kırmıştı. Diğerleri de bundan altta kalır değildi zaten.
Bana kimse ‘Biz bunları biliyoruz zaten’ demesin, bu kez çok kızarım. Bilsek böyle olmazdı. En azından önlemler alınırdı.
İnternet gençliğinden söz ediyorum. ‘Asosyal ruhların’ hakimiyetinden bahsediyorum. Bir sofra kurmaktan habersiz, misafir kavramı ile tüyleri diken diken olan neslimize dikkat çekmek istiyorum.
Oysa ki; bizi biz yapan en büyük özelliklerimizden biri ‘Misafirperverlik’ değil midir?
Allah’ın selamı ‘Naber’, teşekkür ‘Merci’, besmele ise ‘Tarih’ olmadı mı neredeyse çoğu için? İnşAllahsız, maşAllahsız olmaz imiş güzel kardeşim. Bu cümleleri kullanırken utanıp sıkılma... Sen onlara kanma. Modernlik bu demek değil. Dünyayı yakalamak böyle olmaz.
Bizim nesli kurban ettikleri yetmemiş gibi hala neden ısrarla bizi biz yapan güzelliklerimizi unutturmaya çalışıyorlar?
Neye benzetmeye çalışıyorlar bizleri?
Bize yaptınız... Onlara yapmayın.
‘İşimiz Allah’a kaldı yani’ ... Şu cümleyi kullanırken umutsuzluk ifadesi taşıdığını zanneden bir nesille karşı karşıyayız.
Aslında aklımın almadığı, hadi birkaç dönemi böyle geçirdik. Peki neden hala bu hatalar üzerine temeller atıyoruz?
Gençlik elden gidiyor. Hepsi değil elbette ki amma bize hepsi lazım Azizim. Hepsi, canımız çünkü. Benim gençliğim onlar. Yunus Emre’nin, Mehmet Akif’in gençliği...
En büyük vazife kimde peki? Elbette ki eli hamur, kalbi mis kokan ‘Analarımızda’.
Gençliği yetiştiren ‘Anne’ kavramı üzerinde oluşturulmaya çalışılan bir tehlikeyi arz etmek için aldım elime sazımı.
İş ‘Ana’ da bitiyor. Analarımızı olmadık hallere sokmaya çalışanlara açtığım bir savaş bu.
Sen kariyerini yap elbette... Çocuğunu da...
Ama önceliğin evladın olmadığı müddetçe bir işe yaramaz kariyerin. Ahiretliğini de dünyalığını da düşüneceksin o bebenin.
İlk kelimesi ‘Anne’ ikincisi ‘Baba’ üçüncüsü ‘ Yumurta’ ise eyvah o annenin haline... Eyvah o çocuğun haline.
Din ve dil çok mühim mevzular...
Donanımlı olacak ‘Anne’. Diziler kadar asıl bu iki hususun takipçisi olacak ‘Anne’.
Evladına ‘Allah’ ve ‘Vatan’ sevgisini verecek ak sütü gibi ‘Anne’.
Konumuz ‘Anne’ olunca elbette kutlamadan geçemeyeceğim. Bu önemli gün için minik bir paragrafım dahi olacak. Buyrun:
Anneler Günü...
Geçen hafta, başlarımızin taçları ‘Annelerimiz, analarımız’ tüm dünya genelinde, ticareti tutan maşa olarak kullanıldı malum. Gerçi biz buna alıştık lakin, bu sene geçen yıllardan daha dehşet bir manzara ile karşı karşıya kaldım ben.
Elbette kutlayalım bu günü... Asla karşısında değilim. Ama, ben neden başka memleketlerin zihniyeti ile yaklaşayım mevzuya?
Bu anlamda, güzel duyguların perçinlenmesi gerekirken, neden abuk subuk yaklaşımlar sonucunda, zihinlerde farklı imajların türemesine izin veriyoruz?
Reklam panosu yapmışlar. Aman ne güzel. Dekoltesi bol bir mini elbise giyen sarışın hanımefendi, piyanonun başına oturmuş, kucağında da bir bebek... Altında şöyle yazıyor ‘Bütün Anneler Güzeldir’.
Değiştir sen o yazıyı kardeş... O resme yakışan açıklama şudur ancak: ‘'Bütün Anneler Çekicidir!.
Analarımızı düşürdüğün duruma bak hele... Büyük şehir ya tabii... Ver damardan zehiri. Nasıl olsa göçler hep buraya. Köylüsü, kasabalısı, şehirlisi görsün bu afişleri. Bilinçaltı yap sen. Malını sat ve sonra arkana yaslan. Yemi yutan gelsin.
Halbuki bilmiyorsun, sen de bir yemsin...
Bu haftalık diyeceklerim bu kadar.
Müsadenizle...
Dip Not: Elleri hamur, kalpleri mis kokan annelerimizin nesli tükenmek üzere... Bu sebepten yeni nesile küçüçük bir nasihat versem çok mu haddimi aşmış olurum? Peki aşayım o halde...
Ey yeni nesil Anne;
O eller....
Suya sabuna dokunacak!.
Yemek yapacak.
Kalem tutacak.
Reçete yazacak.
Tebeşir tutacak.
Bayrağa sahip çıkacak
Ve ve Duaya açılacak.
Amin deyip, yüze dokunacak.
O eller ‘Başkalarının eli’ olmayacak.
Yoksa o eller var ya o eller...
Öpülmez o eller...
-
MESUT SERİN 13 yıl önce Şikayet Etoluklar çift,. birinden nur akar birinden kir. bediüzzaman hazretlerinin ortaya koyduğu hizmet metodu her ne kadar bazı hoca efendilerin gölgesinde bırakılmaya çalışılsada şu asrımızın en kuvvetli reçetesidir ve meyvelerı her geçen gün artmaktadır.ümitvar olunuz.Beğen Toplam 1 beğeni
-
KARADENİZ FIRTINASI 13 yıl önce Şikayet Ettv ler çöpe gitsin. aslımıza dönelim.Beğen Toplam 7 beğeni
-
Burak YILMAZ 13 yıl önce Şikayet Etgelin bir kampanya başlatalım.. bize bir nazar oldu, cumamız pazar oldu. ne olduysa hep azar azar oldu. bizi bu hala tv. getirdi. serdem hanım senin evinde kaç tv var. bizde henüz bir tane var. biz o tv leri balkondan aşağı atmaz isek o bu milleti tarihin çöplüğüne atacak. onun için bu millet tv leri balkondan aşağı atma kampanyasını başlatamadığı sürece çöküş devam edecektir. tabi çöküşün sonu yokoluş.Beğen Toplam 13 beğeni