Eurovision'da Hadise'ye peştemal!
Memleket yansa (ki örnekleri mevcut) yine de o üst köşe haberinin içeriği değişmez. Fotoğraflar hemen hemen hep aynıdır. Yüzler değişir ama imaj birbirinin benzeridir.
Hatta bazen çok alakasız başlıkları olsa da, amaç kesinlikle bellidir.
Gazete satış sayısını arttırmak... Seçilen bu yöntem, yakın zamana kadar işe yaramıştır. Yaramasa zaten, o haberler yerini çoktan sağlık yada benzeri konulu bildirimlere bırakırdı.
Elin memleketinin ya da benim memleketimin bikinili hatunu lap diye bindirilir gazetenin bahsi geçen bölümüne... "Filancalı Esmeralda Türkleri çok sevdi". Başlıklar buna benzer olabildiği gibi çok ilintisiz şeylerle de bezenir hatta: 'Sıcaklar geliyor!' gibi mesela...
Çıplaklığın gazete satışlarını doğrudan etkilediğinin savunulduğu ülkemizde, bu yöntem dergi ve mecmua kapakları için de geçerlidir hem de bazen tam sayfa...
Yalansa; yalan desenize?!
El kadar kıyafetlerin yaptığı işe bakınız. Belli ki ülke gündemini belirleyen haberlerin başlıkları yetmiyor ve bu tip görsel tamponlara ihtiyaç duyuluyor.
Ben almıyorsam, sen almıyorsan peki kim alıyor bu yöntemle varlık sürdüren gazeteleri?
Alan o kadar çok ki...
Avuç kadar elbiseleri ile hayalleri süsleyen bu et parçalarına prim verenler kimler?
Ekonomiyi derinden etkileyen bir haber başlığından bile daha önce dikkat çeken bu çıplaklık unsuru daha nereye kadar albenisini sürdürür sizce?
Neden en çok "Müslüman ülkeler" bu konuda başı çeker hale geldi?
Konu dönüp dolaşıyor yine cinselliğe geliyor. Hem ayıplayıp hem çanak tutanların sayısı çok fazla.
Bu olayı bu kadar cazip hale getirenlerin, konuyu ahlaki ve ruhani boyutu ile değerlendirmediklerini düşünüyorum. Haberleri olduğundan bile şüpheliyim.
Hem kadınlı hem erkekli çıplak bedenlerin, iştah kabartıp gazete, dergi, mecmua vs alımlarını etkilemesi çok acı bir gerçek olup, istatistikler araciligiyla da kanıtlanmıştır. Hatta buna örnek olarak; halk içinde bilindik bir sözdür 'Güzele bakmak sevaptır'.
Bana bıraksalar aslında birçoğunu yeni baştan derleyeceğim ama malesef kimsenin bana böyle bir görev vereceğini sanmıyorum. Hazır elim degmişken bari bahsi geçen sözün kanımca olması gereken halini sizinle paylaşayım:
Güzele bakmak değil; 'Güzel bakmak sevaptır'.
Neyse nerde kalmıştık?
Hah tamam... Çıplaklık.
Duyunca "aaa" deyip başımızı öne eğdiğimiz amma velakin televizyon dahil her nerede görürsek, çaktırarak ya da çaktırmadan baktığımız o olgu... Yasak ama açıkça sergilenen cinsinden...
Yasak olduğu için dikkat çektiğini savunanlara da bir çift sözüm olacak elbet... Nesi yasak yahu? Çıplaklık heryerde, nasıl bir yasakmış bu? Geçeceksin onu bir kere.
Yaşım ilerledikçe beynime balyoz gibi iniyor eski düşüncelerim. Bundan on yıl öncemle şimdi bir değilim. Hadi ben öz anlatımında özüne naçar bırakılanlar arasında idim. Öyle gördük, öyle büyüdük diyelim.
Koskoca Anadolu insanımın sokulduğu hale ne diyeceğiz peki? Annesinin saçının rengini, saçını yemenisiz hiç görmediği için bilmeyen dostlarım var benim.
Benim derdim aradaki uçurumlarla...
İstanbul'lunun kanında dolaştırılan adı her ne ise o şey sağlıklı birşey değildir.
Akademik olarak bu anlamda okumuşluğum yoktur lakin içi boş narin bir odun parçası da değilim çok şükür. Bu olguyu kendimce masaya yatırmalarımda, karşıma en büyük sebep olarak hep'Cehalet'çıkmıştır.
Hepsi birbirinin içine girmiş halkalar...
Eğitim şart.
Donanım şart.
Özü bilmek şart.
Cehaletin en büyük düşmanlarıyla arkadaş olmak, dost olmak, can olmak şart.
Ama bizler sallan yuvarlan gitmekten keyif alıyoruz malesef... 'Öz' kimin umurunda? Ortasını bulmak yerine, kendimizden çok uzak mesafelerin sığ denizlerinin namahreminde boğuluyoruz.
'Hayat' ve 'Yaşayış' arasındaki ölçüyü tutturamıyoruz. Ya bulaşık, yapış yapış bir kıvam yakalıyoruz ya da içi boş ama taş gibi bir anlayışa meydan veriyoruz.
Vallahi Rusların umurunda imiş işte...
Yani dış güzelliği müzik ile bağdaştırmayan bir anlayış içersinde, bizim çok ciddiye alıp 'Öz'den ödün verdiğimiz Eurovision şarkı yarışmasında farklı bir gündeme imza attılar.
Folklorik kıyafetleri ile ekrana çıkan nineler hepimize ders olsun.
Mümkün mü bizim aynısı yapabilecek cesarete sahip olmamız?
Değil gibi duruyor.
Ajda Pekkan'ın Petrol şarkısında giymiş olduğu kıyafete bile razıyken şimdinin tek inanışı olan 'Seksapelite' yüzünden erkeğimiz, kadınımız et yığını haline geldi. Şarkı markı hikaye...
Hadise'nin peştemalle şarkı söylediğini düşünsenize... Ama yok yine olmaz. Yöresel bir ezgi kullanması gerekir bu kez de. O zaman da proje anlayışını cazip kılmaz bu iki unsur.
Belkıs Akkale'nin folklorik kıyafetler içinde türkü okuması gibi birşeydi aslında Rusların yaptığı...
Biz 'Öz' kavramını 'Göz' le değiştirdiğimiz için, çoktan ayaklar baş başlar ayak oldu zaten.
Bu sene Ruslar tarafından; bizlerin anladığı mantıkta 'Göze hitap şart' kuralı yerle bir edildi. Çünkü, biz 'Göze hitap' denilince, nefsi uyandıran şeylerin görüntülenmesini kural olarak bellemişiz.
Halbuki, o ninelerin yöresel kostümleriyle sergiledikleri sahne performansı gayet gözümüze hitap ediyordu.
Fırıncılara çok iş düşüyor. Kırk değil, kırkbin ekmek lazım bize... Ye, ye bitmez.
Ninesi nine görünümlüydü... 'Öz'ü öz... Gerisi sadece söz...
O bakıp imrendiğimiz Rus kadınlardan birini çıkartmak yerine böyle bir tercihte bulunan Rusya'ya 2. lik verilmesi bizimkilerin garibine gitti mi acaba?
Allah Allah, meğer biz elma'yı armut ağacının dalından topluyor muşuz dediler mi dersiniz?
Show dünyası duy sesimi. Hoop size deyom gari... (Yöresellik hazır popüleritesini korurken...)
Teşekkürler.