Doğan Medya grubu ve zehirli yapının televizyonlarında analizlerin biri gidip diğeri geliyor, yorumcuların ağzı kulaklarında, sevinçlerini saklama gereği duymuyor.

"Sonunda kurtulduk. Hadi bakalım şimdi gelsin o eski şaşalı günlerimiz. Manşetle bakan atadığımız kutlu günler pek yakında. Türkiye’nin gerçek sahipleri biziz." Kabilinden bir sürü düşünce açık ya da kapalı bir şekilde söylendi.

İlk sınav Meclis Başkanlığıydı. Her türlü tezgaha rağmen Bahçeli’nin ilkeli ve siyaseten ahlaklı tutumu tüm plan yapıcıların oyununu tarumar etti.

Meclis'in geçmişinde başka türlü bir seçim var mı ki? Partilerin mutabık olmadığı bir aday yoksa en çok oyu olan partinin adayının seçilmesi olağan bir seyir zaten.

Dünyanın hiçbir ülkesinde normal işleyen  demokrasi çarkında ikinci ve dördüncü partinin seçimi “Biz kazandık” diyerek ortaya çıkması görülmüş bir hadise değildir.

Nasıl oluyorsa bizde CHP ve HDP bir anda ülke siyasetini dizayn etmek için kolları sıvıyor. Tam bir kendi kendine gelin güvey olayı.

Kemik oyu yüzde 41 olan AK Parti'yi yok sayma durumu nasıl bir ruh halinin tezahürü?

Biri 37, diğeri 58 ilde temsili olmayan iki parti, AK Parti bu işi bize bıraksın diyebiliyor. Bu irrasyonel siyasetin ancak rüyalarda bir karşılığı var.

Gerçek olan şu: AK Parti Türkiye’nin açık ara birinci partisidir. En yakın rakibinden yüzde 16 daha fazla oya sahiptir.

Hükümeti kurmakla görevlendirilecek ilk partidir. Bu sonuçtan hareketle CHP, MHP ve HDP'nin çözümsüzlük üzerine yaptıkları açıklamalar Türkiye’nin Kasım ayında erken seçime gideceğinin bir işaretidir.

Evet bu sonuçla hükümetin kurulamayacağını söylemek en doğru analiz olur. Peki sonuç ne mi olur? İç Anadolu'da kaygan olan 2 milyon oy bu kez AK Parti'ye geçer, Doğu ve Güneydoğu’da oy hırsızlığının önüne geçilir hakkaniyetli bir seçim olur, Kasım ayının sonunda AK Parti hükümeti iş başı yapar, lokomotif duraksadığı yerden yola devam eder.

serkan.ustuner@haber7.com