Taha Akyol
Taha Akyol
ALINTI YAZAR
TÜM YAZILARI

Anayasal yargı sorunu

GİRİŞ 24.10.2008 GÜNCELLEME 24.10.2008 YAZARLAR

ANAYASA Mahkemesi’nin AKP hakkındaki kararı yayımlandı; önceki gün de Meclis’in yaptığı anayasa değişikliğini iptal eden kararı yayımlanmıştı.

Hiçbir sürpriz yok. Demokrasi, hukuk, laiklik, yasama, seçilmişlerin ve atanmışların yetkileri gibi konulardaki kökleşmiş görüşleri bilinen mahkemenin kararlarıdır bunlar.
Elbette çok tartışılacak...
Ama ben bu yazımda tekil kararları tartışmak yerine, bu tartışmalara yol açan bir sorunu ele almak istiyorum: Anayasal yargının yapısı ve ideolojisi...

Mahkeme, ne için?
27 Mayıs, Anayasa Mahkemesi’ni kurmakla çok iyi etmiş fakat bu mahkemeyi kendi siyasi ideolojisine göre kadrolaştırmakla ağır bir “anasal yargı sorunu” yaratmıştır.
Yassıada’nın Başyargıcı Salim Başol’un Anayasa Mahkemesi’ne üye yapılması, Mahkeme’nin de 1963/83 sayılı kararıyla “27 Mayıs’ı eleştirmek suçtur” diye hükmetmesi, nasıl bir yapı ve yargı ideolojisinin kurulduğunu gösteren örneklerden sadece iki tanesidir.
Bütün bilimsel literatürde anayasal yargının öncelikli görevinin kişisel hak ve özgürlükleri korumak ve tarafsız hakemlik yapmak olduğu yazılıdır...
Bizde ise Anayasa Mahkemesi kendisini kuran ‘devlet elitlerinin iktidarı’nı korumak diye tanımlanan bir işlev için kurulmuştur. Zamanla bir ölçüde liberalleşmiş ama ana işlevi değişmemiştir.
Bu konuda Ergun Özbudun, Mustafa Erdoğan, Zühtü Arslan, Levent Köker, Osman Can, Yavuz Atar ve son doktora teziyle de Ozan Ergül gibi birçok akademisyenin eserlerine bakılabilir.
Mahkeme sadece laikliğin çağdaş liberal bir içeriğe kavuşmasını engellemekle kalmamış, parti kapatma konusunda çok istekli davranarak, özelleştirmede engeller çıkararak da aşırı bir “aktivizm” yani müdahalecilik sergilemiştir. Bu durum karşısında ülkeyi yönetme sorumluluğu taşıyan “seçilmişler” eskiden beri Anayasa’yı değiştirerek bir denge kurmak için çabalamışlardır! 

Dar kadro sakıncalı
Mahkeme’yi bu “aktivizm”e yönelten ‘yargı ideolojisi’nin bir sebebi hukuk eğitiminin niteliğidir, öbür sebebi Yüce Mahkeme’nin yapılanma biçimidir: Mahkeme’nin üyelerini “yargının iç mekanizmaları” ile Cumhurbaşkanı’nın tercihleri belirliyor! Bu yüzden, kaynak çeşitlenmesi çok yetersiz kalıyor. Mesela 10. Cumhurbaşkanı Sezer, resmen CHP’li ve DSP’li isimleri bile Mahkeme’ye atamakta sakınca görmemişti!
Bu mekanizmanın ‘dar kadro’ özelliği yüzünden yeni ve değişik fikirler yargıya yeterince yansımıyor. Prof. Kemal Gözler böyle bir oluşumun “Kanunların Anayasa’ya uygunluğu gibi fevkalade sofistike tartışmalar gerektiren çetin bir alanda isabetli kararlar vereceğini beklemek pek gerçekçi değildir” diyor. (Türk Anayasa Hukuku, sf. 873)
Onun içindir ki, bütün demokrasilerde anayasa mahkemelerinin üyelerinin ya tamamını veya önemli bir bölümünü parlamentolar geniş bir yelpaze içinden, yargıdan, idareden, üniversiteden seçiyor. Üye kompozisyonu zenginleşiyor, ‘oligarşik’ yapıdan uzaklaşan anayasa yargısının demokratik meşruiyeti de güçleniyor.
Bizde de öyle olmalı ama şimdi değil!
Sayın Başbakan’a ve Sayın Bahçeli’ye sesleniyorum: Türkiye’nin önceliği terör ve ekonomidir; Anayasa Mahkemesi’nin yetkilerini kısmak ve yapısını demokratikleştirmek böyle bir aşamada, ülkede ne kadar huzur varsa onu da dinamitler!

TAHA AKYOL - MİLLİYET

t.akyol@milliyet.com.tr

YORUMLAR 2
  • aristo 17 yıl önce Şikayet Et
    çözüm önerisi. Anayasa mahkemesi Üye Sayısı 25 e çıkarılıp cumhurbaşkanın yeni atayacağı 14 üyeyi toplumun değişik kesimlerimden ve demokratik niteliği olan kişilerden secerek atamasıdır ayrıca alınacak kararlar 4 te 3 ten fazla çogunluklta yani 19 üye ile alınmalıdır.
    Cevapla
  • Sabri Sevinç 17 yıl önce Şikayet Et
    Terör bahanesi. Değerli Taha Akyol, Fikirlerinize önemli ölçüde katılıyorum. Ancak anayasa değişikliğinin gündeme getirilmesi ve terör denklemini bir arada zikretmeniz anlaşılmaz. Zaten terör denklemini, devlet içindeki birtakım organlarla devşirip önümüze çıkaranların temel hedeflerinden biri de bu. Ekonomi bir şekilde düzene girecektir, üzerinde hükumetin kafa yorması şart. Ancak terörün bitmesi için "derin" merkezlerin desteğini sonlandırmsk yeterli. Toplum bir şeyi hak ediyorsa, ona çeşitli bahanelerle karşı çıkılmamal
    Cevapla