Şırnak savcısı!
ŞIRNAK’ın Uludere ilçesine bağlı Ortasu (Roboski) köyünden 35 kişinin hava bombardımanı ile öldürülmesi insani bir faciadır.
Öfke duymamak, tepki göstermemek mümkün değildir. Ateş düştüğü yeri yakar, en büyük tepkiyi köy ve çevre halkının göstermesi de doğaldır.
Fakat bundan Kürt milliyetçiliği için ajitasyon vesilesi çıkarmak başka bir şeydir.
Özgür Gündem gazetesi bu olayı devletin Kürtlere uyguladığı bir “fiziki soykırım” diye manşet attı... Murat Karayılan “Kürt halkına bir saldırıdır... Bir plan dahilinde yapılmış katliamdır!” diye açıklama yaptı. “sivil insanlar olduklarını bildikleri halde” bu insanların bombalandığını söyledi!
Gösterilen tepkileri “serxildan” olarak niteleyen Karayılan’ın asıl ‘stratejik’ cümlesi şudur:
“Eğer halkımız tepki göstermezse buna benzer katliamlar devam edecektir!”
Yoruma gerek göstermeyecek kadar açık neyin çağrısını yaptığı...
Kürt ulusçuluğu
Olayın önemli bir yönü siyasidir, Kürt hareketinin olaya bakışıdır.
Köydeki cenaze törenine katılan çok büyük kalabalıklar, tabutlardaki özel örtüler, Saddam’ın Halepçe katliamıyla ve tutuklanmış insanların öldürülmesi olan “33 Kurşun” olayıyla bu hadiseyi özdeşleştiren pankartlar... Diğer illerdeki eylemler... Gelmekte olan “taş atan çocuklar” nesli...
Mustafa Kemal Paşa 1926 Nisan’ında İngiliz Büyükelçisi Lindsay’e Kürtlerde milliyetçiliğin “nesiller sonra” uyanacağını söylemişti, o süreç yaşanmaktadır!
Ayrılamayacak kadar iç içe geçmiş bir toplumda, kimliklere göre farklı kurumlar ve coğrafyalar oluşturmak kadar dehşetli bir patlayıcı madde yoktur! Ancak demokrasinin barışçı metotlarıyla zaman içinde bireysel haklardan, ayrılmaya kadar çözüm alternatifleri oluşabilir fakat terör örgütü daima demokrasiyi sabote ediyor, çatışmayı körüklüyor.
Uludere faciasını çatışmayı körüklemek için kullanıyorlar.
Köşe yazısının tamamını okumak için bu linki kullanabilirsiniz
Taha Akyol / Hürriyet