Filistinliler geçtiğimiz Cuma günü 16 yıldır kapalı tutulan Mescid-i Aksa’daki Rahmet Kapısını açıp, tekbirler eşliğinde girdikleri içerisindeki medresede Cuma namazı kıldı.

Rahmet Kapısı ve içerisindeki medrese Mescid-i Aksa’nın avlusunda yer alıyor.
Kapının avluya açılan bölümünden merdivenlerle aşağı inildiğinde bir medrese var.
Bu medrese bir zamanlar İmam-ı Gazali’ye de ev sahipliği yapmış bir yerdir. Gazali ihya-i ulumiddin adlı büyük eserini de burada yazmış.

İşte bu medreseye inen kapı 2003’de ikinci intifada sırasında kapatılmıştı.
İsrail polisi geçtiğimiz Pazartesi günü o medreseden Mescid-i Aksa’nın avlusuna çıkan merdivenlerin başındaki demir kapıya kilit vurdu.
Filistinliler kilidi kırıp, Pazartesi’den Cuma’ya kadar Mescid-i Aksa’da Rahmet Kapısını koruma nöbeti başlattı. Ardından da Cuma namazını 16 yıl sonra ilk kez mübarek Mescid-i Aksa içerisindeki bu alanda kıldı.

Rahmet Kapısının bir de dışarıya yani surlara açılan tarafı var.
Aslında burası Şam Kapısı, Aslanlı Kapı gibi Kudüs şehrinin kapılarından biri.
İçerde avluya bakan tarafı 16 yıl sonra ilk kez açıldı.
Dış tarafı ise yüz yıllardır kapalı.
Hatta surlara bakan bölümdeki iki kanatlı kapının içerisi Selahattin Eyyübi’nin emriyle taşla örülmüş.
Kapının şehri korumak amacıyla tamamen kapatılması ise Kanuni Sultan Süleyman döneminde gerçekleştirilmiş.

Müslümanlar buraya Bab el Rahme, Rahmet Kapısı ve Tevbe Kapısı diyor.
Medrese bölümü Mescid-i Aksa’nın içerisinde yer alan Rahmet Kapısının surların dışında kalan tarafında ise mezarlık var.
En az 3 sahabenin kabirlerinin de bulunduğu mezarlığın adı Rahmet Mezarlığı.

Mescid-i Aksa’da namazı kılınan Müslümanın cenazesi bu kapıdan dışarı çıkarılıp, Rahmet Mezarlığına defin edilirmiş.
Ancak o mezarlık 2 yıldır Kudüs’teki işgal belediyesi tarafından kapalı tutuluyor.
Defin işlemine de mezar taşlarının bakımına da izin verilmiyor.
Belediye mezarlık için yıkım kararı da aldı.

Mescid-i Aksa’da Aslanlı Kapıdan çıkınca yokuş aşağı inerken iki mezarlık vardır. İnerken solda kalan Yusufiye Mezarlığı sağda kalan ise Bab el Rahme Mezarlığıdır.
Burası tam da Zeytin Dağının karşısında yer alır.

Zeytin Dağından Mescid-i Aksa’ya bakıldığında bir vadi görülür.
Vadinin geneli mezarlıktır.
Buralarda Yahudi mezarları da yer alır.

Yahudilerin inancına göre bu mezarlar kıyamete en yakın yerlerdir. O nedenle buralardaki mezarlıkların fiyatları milyonlarca doları bulabilmektedir.

İsrail Kudüs’te Müslümanlara ait ne varsa gasp edip, Yahudilere tahsis ediyor. Bu politika çerçevesinde Rahmet Mezarlığının da yıkılıp, Yahudilere tahsis edilmesinin önünde işgal yasaları gereği hiçbir engel bulunmamaktadır.

Bizim Rahmet Kapısı dediğimiz bölgeye Yahudiler Gate of Mercy ya da Golden Gate adını verirler.
Onlara göre Mesih Zeytin Dağından inip Kudüs şehrine bu kapıdan girecektir.
Yani Rahmet Kapısını mesih açacaktır.
Benzer inanış Hristiyanlar ve evanjeliklerde de vardır.

Kudüs 1967’den bu yana işgal altında. İsrail bu işgali her geçen gün arttırıyor.
Nihai amaçları ilk etapta Mescid-i Aksa’nın yarısını sinagoga çevirmek ardından da komple yıkıp, büyük mabedi inşa etmektir.

Buradan bakınca Rahmet Kapısı ve o kapının dış tarafında kalan mezarlık, Siyonistlerin en önemli işgal hedeflerinden biridir.

Filistinliler büyük bir direniş göstererek Mescid-i Aksa’da önemli bir adım attı.
Rahmet Kapısının Müslümanlar için değerini Siyonistlere gösterdi.
Ama yetmez.
Tüm islam alemi Mescid-i Aksa ve etrafındaki kutsalları korumak için sesini yükseltmeli.

İsrail bu kapının girişindeki demir parmaklıkları zincirleyerek nabız yokladı.
Filistinliler sert tepki gösterince kapının iç tarafı komple açıldı.

İsrail bundan sonra bunu bir kez daha deneyecektir.
Tıpkı 14 Temmuz 2017’de Mescid-i Aksa’yı kapatıp, girişlerine x-ray cihazları yerleştirdikleri dönemde yapılanlar gibi.

İsrail’in taktiği bu.
Önce sert bir işgal saldırısı yapar sonra kenara çekilip, nabız ölçer.
Tepkilere göre hangi hassas damarlara temas ettiğini, hedefinin doğru yer olup olmadığını hesaplar.
Ardından dışardan gelen tepkilere bakar.
Reaksiyon büyükse bekler, yoksa ilerler.

O nedenle Rahmet Kapısı direnişi bütün Müslümanlar için önemlidir.
Sadece Filistinlilerin orada o kapıya sahip çıkmaya çalışması yeterli gelmez. Onlar kapıyı yerinde korurken islam alemi de dışardan bu meseleye sahip çıkmalıdır.

Peki Netanyahu neden sessiz?
Körfez ülkeleriyle arası bu kadar iyiyken Mescid-i Aksa üzerinden yeni bir gerginlik yaşanmasını istemiyor olabilir, o nedenle bu meseleyi zamana bırakmış görünebilir.

Ya da bu sessizliğine “seçim yatırımı” denilebilir.
İsrail 9 Nisan’da seçime gidiyor.
Başbakanları Netanyahu, Mescid-i Aksa’da Siyonistler için bir vaat olan Rahmet Kapısının Müslümanlar tarafından kontrol ediliyor olmasına bu nedenle mi sert bir karşılık vermiyor?
Çünkü geçen Cuma’dan beri İsrailli aşırı sağcıların dikkati Mescid-i Aksa’ya ve Rahmet Kapısına odaklandı.
Rahmet Kapısı, Aksa’ya her gün periyodik baskın yapan yerleşimcilerin girdiği Mağrip Kapısının güvenliği açısından da önemli.
Netanyahu aşırı sağcılara “Temple Mount’a gönül rahatlığıyla girip, çıkamazsınız” mesajı da veriyor olabilir.

Rusya ziyaretini “seçim sürecinde beklenmedik gelişmeler oldu” gerekçesiyle erteleyen Netanyahu, Kahanist ekolünün siyasi temsilcisi olan ırkçı Otzma Yehudit (Yahudi Gücü) Partisi ile ittifak görüşmesi yaptı.
Bu partiyi es geçmemek lazım.
Ana temaları “Filistinlileri yok etmek”.
Geçmişleri de bir hayli kanlı.
Mesela ilk akla gelen Kahanistlerden biri Barusch Goldstein’dır.
Bugün 25. Yıldönümünü andığımız Hazreti İbrahim Cami katliamını gerçekleştiren saldırgan.
Unutmayalım ki o gün Hazreti İbrahim Caminde Filistinliler katledildi.
İsrail ne yaptı?
Katliamın mağduru olan Filistinlileri cezalandırdı. Güvenlik gerekçesiyle camiyi uzun süre kapalı tuttu.
Açtığında ise Hazreti İbrahim Caminin yarısı sinagoga çevrilmişti.
Ve maalesef Hazreti İbrahim Caminin yarısı bugün hala sinagog.