CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik saldırı asla kabul edilemez.

Peki sorumlusu kim ya da kimlerdir?

CHP ve yayın organlarına göre suçlu Başkan Erdoğan’dır, hükümettir, Ak Partidir, olay yerinde bizzat Kılıçdaroğlu’nu korumaya çalışan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’dır, saldırıyla ilgili derhal operasyonlar başlatan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dur, medyadır!

Neden?
Çünkü onlar, CHP’ye “HDP ile ittifak yapıyorsun” demişlerdir.

Çünkü “beka meselesi” demişlerdir.

Böyle diyerek Kılıçdaroğlu’nu hedef göstermişlerdir!

Oysa “beka meselesi sorunlu bir dildir, şiddet içerir ve sonunda böyle saldırılar olur!"

CHP kanadı, Kılıçdaroğlu’na yönelik saldırıyı tam anlamıyla böyle özetledi.
Tereyağından kıl çeker gibi olaydan kendilerini sıyırıp, ihaleyi Başkan Erdoğan’a bırakmaya kalktı.

Kılıçdaroğlu’na yönelik saldırı, PKK terör saldırısında can veren şehitlerimizden birinin cenazesinde meydana geldi.

Peki Kılıçdaroğlu’nu kim ya da kimler hedef gösterdi?

Bu saldırıdan 3 gün önce Rudaw TV’ye röportaj verip, HDP’li Selahattin Demirtaş’a övgüler yağdıran bizzat Ekrem İmamoğlu’ydu.

Bu saldırıdan 1 gün önce seçim ittifaklarından dolayı CHP’ye teşekkür eden bizzat HDP’li Pervin Buldan’dı.

Seçim süreci boyunca PKK ile irtibatlı HDP’ye yönelik açık şekilde hassasiyet gösterenler bizzat CHP’li adaylardı.

Evvelinde PKK-PYD uzantısı YPG için “terör örgütü değil”, “Türkiye’ye mi saldıracaklarmış” diyen bizzat CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ydu.

Dahası da var, PKK’lıları hedef alan SİHA’lara kızan Sezgin Tanrıkulu’ydu.
PKK’dan oy isteyen de CHP milletvekili Aysu Bankoğlu’ydu.

Kılıçdaroğlu’nu hedef gösteren biri varsa bu ne İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, ne medya ne de Başkan Erdoğan’ın vurguladığı “beka meselesi” dilidir.

Bunları deşifre eden ne Erdoğan ne de medyadır. Hiç kimse gizli bir ittifakı afişe etmiş falan değildir.

Hiç kimse söylenmemiş sözleri söylenmiş gibi göstermiş değildir.

Bu sorunlu ortaklığı ve terör örgütlerine mesafe koyamayan anlayışı defalarca açık açık, kameralar önünde anlatan, izah edenler ortadadır.

Toplumun sinir uçlarına dokunup dokunup, hiçbir şey yapmamış rolünü kesen sonra tepki gelince suçu başka tarafa atan bir zihniyet var ortada.

Hadi biz hiç bir şey demeyelim.
Onların HDP hassasiyetlerini bir kez daha zikrederek volüm yükseltmeyelim.

Peki  o zaman.
Ak Partililer, Pervin Buldan’a silah zoruyla mı yaptırdı o “teşekkür” konuşmasını?
Ak Partililer, İmamoğlu’nun boğazına mı sarıldı da yaptırdı, “Demirtaş’a övgü” konuşmasını?

Bu hatırlatmalar asla “su testisi su yolunda kırılır” dedirtmek için değildir.
Mesele nereden nereye getirilip, nasıl bir dönüşüme sokuluyor bunun izahı içindir.
Çünkü Kılıçdaroğlu’na yönelik saldırı kesinlikle ve kesinlikle “başına geleceği belliydi” denilemeyecek cinsten tehlikeli bir kumpastır.

Bu tarz provokatif hareketlerin amacı dünyanın her tarafında aynıdır, amaç çok açık şekilde sokakta bir yangın çıkarmak ve arkasından ateşe sürekli odun atmak suretiyle toplumsal şiddet oluşturmaktır.

Tam bu noktada, seçim tartışmaları sürerken Başkan Erdoğan’ın sonuç ne olursa olsun üstüne basa basa verdiği birlik beraberlik mesajını hatırlatmakta fayda var.
Erdoğan “dönem kızgın demiri soğutma, birlik beraberliğimizi yeniden perçinleme dönemi” diyerek sadece topluma ve siyasilere seslenmekle kalmamıştı.
O sözler aynı zamanda dışarıya da “bu ülkede neyin peşinde koştuğunuzun farkındayız ama başaramayacaksınız” mesajıydı.

CHP’nin içinden geçtiği süreç belli ki başka güçler tarafından da okunmuş ve Kılıçdaroğlu burada kurban seçilmiştir.

Maalesef bu noktaya nasıl gelindiğini çarptıranlar da bu kötü amaca hizmetten başka bir şey yapmamaktadır.

Taha Dağlı - Haber7