İngiltere, işine gelmeyen gazetecilere ambargo koyup bir de utanmadan “basın özgürlüğü” konferansı düzenliyor, bir kolu İngiltere’de olan El Cezire İngilizce’nin İngiliz muhabiri ise 15 Temmuz öncesi firari terör destekçilerini “cesur gazeteci” diye parlatıp, Türkiye’yi “özgür basın düşmanı ülke” olarak tanımlıyor.

İngiltere Küresel Basın Özgürlüğü Konferansı'na ev sahipliği yapıyor.
Konu “basın özgürlüğü” hem de “küresel” boyutta.
Ama İngilizler ev sahipliğini üstlendikleri “basın özgürlüğü” konferansında, basın mensuplarına yasak getirdi.

Rus gazeteciler toplantıya katılmak istediler ancak İngiltere Dışişleri Bakanlığı onlara izin vermedi.

Ayrıca konferans için Londra’ya gelmek isteyen Rusya Dışişleri Bakanlığı temsilcilisine de vize verilmedi.

Jeremy Hunt şu an İngiltere Dışişleri Bakanı.
Basın Özgürlüğü Konferansı onun himayesinde yapılıyor.
Kendisi aynı zamanda Teresa May’in istifasının ardından Muhafazakar Parti ve Başbakanlık için aday olan iki isimden biri.
Boris Johnson’la başbakanlık için yarışıyor.
Yani İngiltere’nin yeni başbakanı o olabilir.

İngiltere Dışişleri Bakanı Jeremy Hunt, basın özgürlüğü konferansına girerken bir grup muhabirin basın özgürlüğü ile ilgili sorularına muhatap oldu.
Gazetecilerden biri Londra’da tartaklanarak tutuklanan Julian Assange’ı sordu.
Hunt, cevap vermeden yürümeye devam etti.

Assange sorusuna yanıt alamayan gazeteciler bu kez “basın özgürlüğü” konferansına kabul edilmeyen Rus muhabirleri sordu.
Konferansın konusu basın özgürlüğüydü.
Ancak basın mensuplarına ambargo konuluyordu.
Gazeteci, bu konuda en yetkili isim olan İngiltere Dışişleri Bakanını görünce, sordu, “bu ironik değil mi” diye.
Ancak İngiliz bakan o soruya da tepki bile vermeden hızlı adımlarla uzaklaştı.

İngiltere işine gelmeyen yayın organlarına sansür uyguluyor.
Ama hiçbir şey olmamış gibi “basın özgürlüğü” adı altında konferans düzenleyip, dünyaya “özgür basın” havası atıyor.

İngiltere Assange’ı tartaklayıp, hapsediyor.
Bu konuyla ilgili tek açıklama yapmadan, “özgür basın ülkesiyiz” sloganıyla hava basıyor.

Evet, İngilizler basın özgürlüğüne önem veriyorlar, destek de veriyorlar.
Ama kendi ülkelerinde değil.
Başka yerlerde.
Mesela Türkiye’de.

Kendi ülkelerinde basın özgürlüğü konferansı yapıp, işlerine gelmeyen basın mensuplarına ambargo koyan İngilizler, Körfez’deki Arap sermayesi üzerinden Türkiye’de Independent Türkçe ya da El Cezire İngilizce gibi kanallara, “özgür basın” misyonu veriyorlar.

15 TEMMUZ ÖNCESİ İNGİLİZ MUHABİRDEN TERÖR PROPAGANDASI YAYINI

Tam da 15 Temmuz’a yaklaşırken, bir kolu İngiltere’de olan El Cezire’nin İngilizce kanalında bir İngiliz gazetecinin hazırladığı belgesel yayınlandı.
“Türkiye cesur gazetecilere göre bir yer değil” adlı belgeselde firari üç kişiyle röportaj yapıldı.

Biri Mahir Zeynelov, biri Çağlar Kaplan, diğeri Can Dündar’dı.
Biri FETÖ, biri PKK diğeri alayıyla irtibatlı firari üç kişi, İngilizlerin himayesindeki belgeselde, “cesur gazeteci” olarak tanımlandı.
İngiliz El Cezire, teröre destek veren firarilere “cesur gazeteci” derken, Türkiye’yi de “özgür basın düşmanı ülke” diye tanımladı.

Bu belgeseli hazırlayan İngiliz muhabir, Türkiye’ye elini kolunu sallaya sallaya girip çıkabiliyor, yalan haberlerini, terör propagandalarını, rahatlıkla, hiçbir engelle karşılaşmadan yapabiliyor.
Üstelik ofisleri de burada.

Gelip bizim ülkemizde, terör destekçilerine “cesur gazeteci”, Türkiye’ye ise “özgür basın düşmanı ülke” diyorlar.

Şimdi bu yalanı uyduran, terör propagandası yapan o İngiliz gazeteciye şunu sormak lazım.
Madem o terör destekçileri “cesur gazeteci” ve Türkiye “özgür basın düşmanı” o halde sen Türkiye’de bunca haltı yerken, kimse neden sana ses çıkarmadı?
Kendi ülkende olmayan özgürlüğün alasını Türkiye’de bulmuşsun nasıl oluyor bir de “Türkiye cesur gazetecilere gazetecilik yaptırmıyor” diyebiliyorsun?

İşte İngilizlerin basın özgürlüğü modeli böyle, tam anlamıyla “basın yüzsüzlüğü”.