Greta Thunberg 16 yaşında İsveçli bir kız öğrenci.
Geçen yıl başlattığı eylemlerle özellikle batı dünyasında büyük ses getirmişti.
Kimilerine göre masum bir çocuk, kimilerine göre ise çevreci kılıfıyla yönlendirilen bir anarşi sembolü.

Greta ve eylemleri bir kenarda dursun.
Yine batı dünyasıyla devam edelim.
Dün Avrupa’nın önemli başkentlerinde çok ilginç bir eylem zincirine imza atıldı.
Fransa’nın başkenti Paris’te, Almanya’nın başkenti Berlin’de ve İrlanda’nın başkenti Dublin’de on binlerce çiftçi traktörleriyle otobanlara çıktı, yolları kapattı.

Avrupalı çiftçilerin traktörlü eylemleri aslında bir ilk değil.
Bu tarz protestoları sık sık yapıyorlar.
Sadece Fransa, Almanya ve İrlanda’yla sınırlı da değil.
Hollanda’da geçen ay traktörlü çiftçiler tarım bakanlığını basmışlardı.
İspanya’da, İtalya’da ve Belçika’da da traktörlü tarım çalışanları bir çok kez otoyol kapatma eylemlerine imza attılar.

Ama bu kez üç başkentte eş zamanlı eylem yapıldı.
Yollara dökülen çiftçilerin sayısı onbinlerceydi.
Sadece Berlin’de Brandenburg kapısının önüne 5 binden fazla traktör yığıldı.
Paris’te Şanzelize’de cadde boydan boya saman balyalarıyla kapatıldı.
Kısacası son traktör eylemi diğerlerine göre daha fazla ses getirdi.

Peki Avrupalı çiftçinin derdi ne?
Öncelikle ekonomik kriz var.
AB politikaları da bu krizi körüklüyor.
Mesela Avrupalı çiftçi tam Rusya’ya süt ya da domates satacakken, devreye ambargo giriyor.
Kalan sütler Brüksel’de sokağa dökülüyor, Strasburg’da domatesler protesto amacıyla AP binasının önüne fırlatılıyor.

AB politikaları gereği tarım konusunda yeni kısıtlamalar da getiriliyor.
İlaçlama bunlardan biri.
Çitfçiler bu anlamda çevreyi kirletmekle suçlanıyor.
AB’nin çevre politikaları gereği fatura Avrupalı çiftçiye kesilmiş oluyor.

Avrupalı çiftçi iki kere isyanda.
Hem ürünü elde kalıyor, ekonomik olarak ciddi sıkıntıya giriyor.
Hem de çevre düşmanlığıyla itham ediliyor.

İşte bu nedenlerde çiftçiler sokağa döküldü, traktörleriyle otobanları kitledi.
Bu eylemler bugün başlamadı son aylarda sıkça yaşanıyordu belli ki bundan sonra da yaşanmaya devam edecek.

Greta’ya tekrar gelecek olursak.
İsveçli çevreci öğrenci ilk kez ortaya çıktığında onun bir anarşi sembolü olduğunu, çevreci kılıfıyla kullanıldığı öne sürülmüştü. Ailesinin, kendisinin, kullandığı simgelerin, neredeyse her şeyinin bir projenin unsurları olduğu iddia edilmişti. Nitekim Greta’da çevre eylemleriyle bir çok kez Avrupa genelinde binlerce kişiyi sokağa dökmeyi başarmıştı.
Bundan sonra da dökebilir çünkü böyle bir misyonu ve potansiyeli var.

Karşısında ise çevre politikalarından muzdarip olan çok geniş bir çiftçi kesimi mevcut.
Fransa’da sarı yelek isyanı bir yaşını doldurdu.
Sarı yeleklilerin büyük çoğunluğunun Fransa’nın taşra kesiminden gelen çiftçiler olduğunu unutmayalım.
Avrupa’da köylü sömürülmekten şikayetçi.
Çevre bahanesiyle olanın kendilerine olduğundan şikayetçi.
Ve tüm bunlara tepki gösteriyor.

Dünya’da Güney Amerika’dan, Asya’ya; Avrupa’dan Ortadoğu’ya kadar geniş bir coğrafyada ondan fazla ülkede kaos ortamları mevcut.
Yaşananlar dikkat çekici.
Sanki bir el Bolivya’dan, Irak’a kadar birbirleriyle hiçbir alakası olmayan toprakların insanlarını sokağa döküyor.
Ülkeler, devletler olmasa da sanki dünya sermayesini yönlendiren başka güçler aralarında kavga ediyor da yansıması bu şekilde oluyor gibi.