Türkiye Libya’daki ulusal mutabakat yönetimiyle anlaştı. Peki Sarrac yönetimi devrilirse anlaşma ne olacak? İşte bu kritik sorunun yanıtı, Türkiye-Libya anlaşmasından canı en çok yanan Yunanistan’dan geldi. Yunan gazeteci Nikos Meletis, “Türkler öyle bir anlaşma yapmışlar ki, Libya’da iktidara kim gelirse gelsin bunu iptal etmek çok zor” dedi.

Türkiye’nin Libya ile yaptığı deniz anlaşması en çok Yunanistan’ı sıkıntıya sokmuştu.
Anlaşma öncesi Yunanistan, Girit adası üzerinden Akdeniz’deki yetki alanlarını arttırmıştı.
Libya’daki çatışma ortamı Yunanistan’ın uluslararası hukuku ihlal eden bu hamlesinin gölgelenmesini sağlıyordu.

Türkiye’nin devreye girmesiyle Libya’daki meşru yönetimle anlaşma yapıldı.
Yunanistan’ın tezleri Tümamiral Cihat Yaycı’nın doktriniyle çürütüldü.
Yaycı’nın uluslararası hukuka uygun çizdiği haritayla Türkiye-Libya’nın deniz komşuluğu resmen belgelendi. Böylelikle Yunanistan’ın gasp ettiği deniz yetki alanları Libya’ya devredilmiş oldu.

Yunanistan bu süreçte en ağır darbeyi alan ülke oldu.
Türkiye-Libya anlaşmasının iptali için önce AB’den yardım istedi, umduğunu bulamayınca ABD Başkanı Trump’tan ricacı oldu.
Bu arada sahada da Libya ulusal mutabakat yönetimini devirmeye çalışan Hafter’e umut bağladı.
Yunanistan dışişleri bakanı Bingazi’ye Hafter’in ayağına kadar gitti.
Sonra Hafter’i Atina’ya getirtip, meşru bir lidermiş gibi ağırladılar.
Hafter’in Trablus’u ele geçirip, meşru yönetimi devirmesini bu sayede de Türkiye ile Libya arasındaki anlaşmanın Hafter tarafından iptal edilmesinin peşinde koşuyorlar.

Ancak bu öyle göründüğü gibi kolay değil.
Hafter saldırsa da Sarrac’a bağlı silahlı güçler Türkiye’nin de desteğiyle Trablus’u savunmaya devam ediyorlar.

Peki olur da Sarrac yönetimi devrilir, Trablus düşerse, bu durumda Türkiye’nin Libya ulusal mutabakat yönetimiyle imzaladığı anlaşmanın akıbeti ne olacak, bu sorunun yanıtı da çok önemli.

Elbette Hafter’in yarın öbür gün Libya’nın başına geçme durumunda Batılı ülkelerin bir kuklası gibi davranacağından şüphe duyan yok.

Ama şu da var ki Türkiye’nin imzaladığı anlaşma Libya’da başa kim geçerse geçsin, öyle kolay kolay yırtılıp, atılacak cinsten değil.

Yunanistan medyası 27 Kasım’da yapılan anlaşmadan bu yana her gün Türkiye karşıtı yayınlar yapıyor. Bunlara imza atan haber sitelerinden birinin adı Liberal. Liberal haber sitesinin yazarlarından olan Nikos Meletis adlı gazeteci de Türkiye düşmanı bir isim. Özellikle anlaşmanın mimari olan Tümamiral Cihat Yaycı’nın aleyhinde yazılar kaleme alıyor.

Ancak o gazeteci bile şunun farkında, Türkiye’nin Libya ile yaptığı anlaşma çok güçlü ve sağlam temellere oturuyor.
Meletis geçen hafta yazdığı makalede “Türklerin yaptığı anlaşmayla Libya’daki hükümet, Yunanistan’ın kendisinden çaldığı Girit’in güneyindeki kıta sahanlığının büyük bölümüne sahip oldu. Türklerin anlaşmasının yapılış tarzına ve Libya’ya ait alanların geri kazanılması tezine bakıldığında, Libya’da bundan sonra iktidara gelecek herhangi bir hükümetin, bu anlaşmayı iptal etmesi oldukça zor” ifadelerini kullandı.

Cihat Yaycı’nın da bu konudaki tezi anlaşmanın ne kadar güçlü bir zemine sahip olduğunu gösteriyor.
Yaycı, konuyla ilgili yazdığı makalede “Libya 39.000 km² daha deniz alanı kazanacaktır. Dolayısıyla, Libya’da hangi yönetim başa gelirse gelsin, Türkiye ile yapmış oldukları bu anlaşma ile kazanılan deniz alanlarını Yunanistan’a vermeye yanaşması milli menfaatlerine son derece aykırı olacaktır” diyor.

Sarrac yönetimini itibarsızlaştırıp, Türkiye’nin sanki eğreti bir hükümete bel bağladığı yönünde bir sürü açıklama yapıldı. Bunların çoğunu da CHP’liler söyledi.
Oysa Türkiye’nin anlaşması, BM’de de resmen kayda geçirildi.
Anlaşmanın Libya ayağındakiler BM’nin resmi olarak meşru ilan ettiği yönetim.
Hadi tutun da bütün işler sarpa sardı ve Trablus düştü, bu yönetim devrildi.
Yarın ne olacağını kimse bilemez ama şu var ki, Türkiye’nin imzaladığı anlaşmanın uluslararası hukukta resmi karşılığı var.
Libya’da da Sarrac ya da başka bir isim, Libya halkının desteğiyle başa geçmek istiyorsa, bu anlaşmaya harfiyen uymak zorunda.