Taha Dağlı
Taha Dağlı
HABER7 YAZARI

Hasta adam!

GİRİŞ 06.05.2020 GÜNCELLEME 07.05.2020 YAZARLAR

İngilizler kendi kendilerini “Avrupa’nın hasta adamı” ilan ediyor.
Daily mail gazetesi 17 Nisan’da korona ölümleri nedeniyle İngiltere için “Avrupa’nın hasta adamı” manşetini atmıştı.
17 Nisan’dan bu yana işler daha da kötüye gitti, ölü sayısı yükseldi, İngiltere Avrupa’da en çok korona ölümlerinin yaşandığı ülke oldu.
Daily Mail gazetesi ise manşeti tekrarladı ve “Büyük Britanya; Avrupa’nın hasta adamı” başlığını bir kez daha kullandı.

 

 

İngiltere’de 32 bin kişi hayatını kaybetti ancak İngiltere’ye ısrarla “hasta adam” diyen Daily Mail gazetesi gerçek ölü sayısının aslında 45 bin civarında olduğunu vurgulayarak, huzur evlerindeki kayıt dışı ölümlere dikkat çekti.

Türkiye bu süreçte ABD ve İngiltere başta olmak üzere 60’a yakın ülkeye yardım yaptı. Sağlık sistemleri çökme noktasına gelen, hastanelerde bile maske bulunamayan, doktor ve hemşirelerin çöp poşetleri giymek zorunda kaldığı İngiltere, Türkiye’den gelen yardım malzemeleriyle sağlık sistemini ayakta tutmaya çalışıyor.

 

 

Ruslar bir zamanlar Osmanlıyı, Avrupa’nın hasta adamı diye tarif ederlerdi. Şimdi Avrupalılar, kendi kendilerine “hasta adam biziz” diyorlar.
Salgın sürecinin Avrupa’yı özellikle de İngiltere’yi getirdiği nokta burası.
Türkiye ise hem kendi salgınıyla mücadele ediyor hem de Avrupa’nın hasta adamlarına yardım ediyor.

Salgın dünyanın belası, bir çok ülke sağlık ve ekonomi konularında ağır darbe aldı.
Türkiye de muhakkak yara aldı ancak diğerlerine göre ayakta ve bu süreçten diğerlerine göre daha dik bir şekilde çıkma ihtimali yüksek.

Türkiye Mart ayından bu yana salgından başka şeylerle de uğraşıyor.
Salgın öncesi nelerle uğraşıyorsa aslında onların hiçbirini salgın çıktı diye bırakmadı.
Mesela İdlib meselesi, mesela Suriye’nin doğusundaki terörle mücadele, mesela Irak’ın kuzeyindeki PKK teröristleri, mesela Libya’da meşru yönetimin korunması.

Türkiye bir yandan salgın nedeniyle sağlık sistemini korumayı başardı, ekonomiyi ayakta tutmaya çalıştı, diğer yandan dünyaya yardım elini uzattı ve hayati önem taşıyan bölgesel Suriye, Irak ve Libya politikalarını da hız kesmeden devam ettirdi.

Irak’ta terörle mücadele sürüyor.
Suriye’de Fırat’ın doğusunda PKK teröristlerine yönelik yeni bir operasyon kapıda.
Aynı şekilde Fırat’ın diğer yakasında, İdlib’teŞubat ayında ilan edilen uzlaşma sürecine yönelik tehdide kalkışan Esed rejimi ve İranlı militanlara yönelik müdahale de her an gelebilir.
Tüm bunların yanı sıra Türkiye, Libya’daki darbe girişimlerini iyice etkisiz hale getirdi, Trablus yönetimi, darbeci Hafter’e karşı önemli kazanımlar elde etti.

Türkiye bu salgına başında onca problem varken yakalandı.
Çok şükür salgının belini kırdı.
Diğer problemleri de es geçmedi.

Bir zamanlar Avrupa’nın hasta adamı olan Türkler, şimdi Avrupalıların yapamadığını yapıyor.
Irak ve Suriye’nin yanı sıra Libya’da ve Akdeniz’de söz sahibi bir Türkiye var.

Libya deyip geçmeyelim. Hani şu salgın ortalığı yıkıp geçiyor ya, özellikle sağlık sistemlerini vuruyor, ekonomileri yerle yeksan ediyor ya işte Libya’da o ekonomik dertlere öyle bir çözüm var ki, batıdaki hasta adamların çoğunun gözü bu nedenle Libya’da aslında ama başlarını salgından kaldırıp, oraya bakamıyorlar.
Türkiye salgınla mücadele ederken Libya’yı başı boş bırakmadı.
Salgın şu an dünyadaki petrol piyasalarını olumsuz etkiledi, Libya’nın petrolünü de ama 2011’den bu yana Libya’nın petrolden kazandığı milyarlarca dolar var.
Bu paranın yaklaşık 800 milyar olduğu biliniyor.
100’ü ABD’de, 700’ü ise Avrupa’nın farklı ülkelerinin bankalarına dağıtılmış durumda.
Bu para şu an için kullanılamıyor, Trablus yönetimi meşru yönetim olsa da paraya dokunamıyor.
Paranın kullanıma açılması için Trablus’un darbelere ve saldırılara karşı ayakta durmayı başarıp, gücünü kabul ettirmesi ve BMGK’dan o paranın kullanım hakkını alabilecek duruma gelmesi şart.
İşte dünyanın gözü aylardır bu yüzden Libya’da.
Türkiye Kasım ayı sonunda Libya ile anlaşma yaptı diye, Libya’ya asker gönderdi diye kıyamet boşuna kopmamıştı.
Avrupalılar hiçbir şey yapmasalar da faizinden faydalandıkları yüzlerce milyar dolarlık musluğun kapanacağından korkuyor.
Batı ülkelerini de yöneten sermaye güçleri ise ana paranın da faizinin de kontrollerinden çıkma ihtimaline karşı teyakkuzda.

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL