Ayasofya açıldı şimdi ne olacak?
Azerbaycan’a saldıran Ermenistan’a, en yüksek tonda verilen tepki.
Ardından Ege’de navtex ilanı ve sonrasında Ayasoyfa’da ilk Cuma namazı.
Üçü de bir hafta içerisinde yaşandı.
Geriye doğru gidersek, Libya’da darbeyi durduruşumuz, Akdeniz ve Karadeniz’deki faaliyetlerimiz, Irak’taki terör mücadele operasyonları, Suriye’nin kuzeyindeki harekatlar ve 15 Temmuz darbe girişiminin bastırılmasını görüyoruz.
15 Temmuz bir milattı.
3 hafta sonrasında Suriye’ye girildi, Fırat Kalkanı harekatı başladı.
O gün bir çok ülke “Suriye’ye girmeyin” diyor, içerdekiler de “ne işimiz var Suriye’de” diye onlara eşlik ediyordu.
Sonra aynı cümleleri, Libya için, Akdeniz için, Irak için de kullandılar.
Şimdi Ayasoyfa için diyorlar.
Neyse ki bunları takan yok.
Şayet dikkate alınsalardı ve Ağustos 2016’da Fırat Kalkanıyla Suriye’de terörle mücadele başlatılmamış olsaydı, bugün Ayasofya hala müzeydi.
Ayasofya 4 yıl önce başlatılan egemenlik mücadelesinin bugünkü durağı oldu.
Türkiye önce etrafındaki pislikleri temizlemeye başladı, temizledikçe bir yandan da güç depoladı, güven tazeledi ve sıra içerdeki Ayasofya meselesine geldi.
Türkiye’nin bir hafızası var. Hafızasında mutlu-mesut anıları olduğu gibi, bazı dayatmalardan oluşan kötü hatıralar da mevcut. İşte Türkiye o kötü anıları siliyor, hafızasını güncelliyor. Ayasofya’nın tam da bu süreçte camiye dönüştürülmesinin anlamı budur.
Irak, Suriye, Libya, Akdeniz, Ege ve Karadeniz’de egemenlik mücadelesi veriliyor.
Ayasofya’nın kapısına asılan “cami” tabelası aslında dosta düşmana, Türkiye’nin egemenlik ilanının, mesajıdır.
Peki bundan sonra ne olacak?
Ayasofya 15 Temmuz 2016’dan bu yana devam eden Türkiye’nin egemenlik zincirinin bir halkasıydı. Tamamlanan bir şey yok.
Devam ediyor.
Belli ki burnumuzun dibindeki adalar meselesini biraz daha sık konuşacağız önümüzdeki günlerde.
Hafızadaki kötü anılar, dedik ya; Türkiye, kendisine bir asır önce dayatılan ne varsa, hepsini tek tek çıkarıp, masanın üzerine koyuyor.
ABD Dışişlerinin “tartışmalı bölge” dediği adalar ile ilgili de bir güncelleme yapılacağa benziyor.
En azından Türkiye’nin Ege ve Akdeniz’deki deniz sınırları, öyle Yunanistan’ın kuklalığında, Batı’nın dayattığı şekliyle asla olmayacak, denizdeki harita yeniden şekillenecek. Tıpkı Libya’da olduğu gibi.
Dahası da olabilir. Çünkü Türkiye bir koldan Azerbaycan’a sahip çıkıp, diğer taraftan Libya’yı, Suriye’yi kolluyorken, gücümüzün bir bölümünün de hali hazırda Irak’ın kuzeyinde olduğunu unutmayalım. 100 yıl önce Irak’ta da dayatılan ne varsa ki ilk aklımıza gelen Musul, o deftere de sıra gelecektir, bir gün elbette.
-
Misafir 4 yıl önce Şikayet EtYunan adalarının bir çoğu aslında bizim. Eninde sonunda hak yerini bulacaktır.Beğen Toplam 4 beğeni
-
Türkiyem 4 yıl önce Şikayet EtTeşekkür ediyorum size. Harika bir yazı olmuş. İçimizdekilerde bu olayları anlasalar yani duygu ve düşünceler TÜRKİYEM için olsa harika olacak. Galiba biraz zaman alacak.Beğen Toplam 5 beğeni