S-400 önerisi için kritik tarih 17 Şubat
Türkiye ile ABD arasından birden fazla krizli alan var.
En tepede ise karşılıklı olarak S400’ler ile PKK-FETÖ terör örgütleri duruyor.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, krizin çözümü için şayet bir masa kurulacaksa, tam nokta atışı bir tespitte bulundu.
Madem ABD, S400’ler konusunda bu denli rahatsız o halde en az onlar kadar hatta daha fazla derecede Türkiye’nin de rahatsız olduğu PKK meselesinde de bir adım atılsın.
Şayet ABD, PKK ve türevlerine desteği sonlandırırsa Türkiye de S400 konusunda adımlar atabilir.
Bunun emsalini de verdi, sayın Akar, Yunanistan örneğinde olduğu gibi “Girit modeli” dedi.
Akar’ın bu önerisine “U dönüşü” veya “geri adım” diye niteleyip, itibarsızlaştırmaya çalışan bir çevre var.
Türkiye, S400 satın alarak bir hamle yaptı.
Bu alışveriş Türkiye’nin o dönem gereksinim duyduğu hava savunma sistemi açığının kapatılması ve aynı zamanda Rusya ile ilişkiler açısından önemliydi.
Burada Türkiye amacına ulaştı.
Türkiye bunu yaparken, ABD’nin reaksiyon vereceğini bunun da en azından yaptırım olacağını biliyordu.
Nitekim öyle oldu.
Ama o dönemi hatırlamakta fayda var.
15 Temmuz darbe girişimi olmuş, ABD darbecileri kolluyor, Patriotları vermiyor, Suriye’de PKK burnumuzun dibine girmiş, ABD bizim operasyonlarımızı engellemeye çalışıyor.
O süreç, Türkiye açısından hayat memat meselesiydi.
Fırat Kalkanı harekatı gibi kritik bir karar o sürecin fitilini ateşleyen ilk önemli adımdı.
Sonrasında sahada kazanılan güçle, S400’ler meselesi gündeme geldi.
Şayet Türkiye, Suriye’ye operasyon yapamasaydı çoktan ABD’nin boyunduruğuna girilmiş olacaktı. 15 Temmuz süreci halen devam edecekti, böyle bir ortamda zaten S400 gibi bir konu da gündeme dahi gelmemiş olacaktı.
Bu nedenle S400’ler Türkiye için hayati bir sürecin önemli bir parçasıydı.
Nitekim Suriye ile sınırlı kalınmadı, Irak’ta daha fazla ses getiren operasyonlar yapıldı, Doğu Akdeniz, Libya ve Kafkasya’ya da girildi.
Şimdi ABD ile aramızdaki krizlerin en tepesini oluşturan bu S400 meselesini çözüme kavuşturmak adına bir pazarlık masasına oturulacaksa bu Türkiye için bir U dönüşü ya da geri adım olamaz.
Türkiye 4 yılda önemli kozlar elde etti.
Biz ABD’nin PKK ve FETÖ’ye desteğinden rahatsızız, F35 de dahil olmak üzere yaptırım tehdidini istemiyoruz; onlar ise bizim S400’leri aktif etmemizden, Suriye ve Irak’ta etki alanları oluşturmamızdan, PKK’ya nefes aldırmamamızdan, Doğu Akdeniz ve Libya’da bulunuyor olmamızdan, Kafkasya’daki 30 yıllık statükoyu bozmamızdan rahatsızlar.
Uluslararası ilişkilerde menfaatler ön plandadır.
Elindeki kozlar ne kadar fazlaysa karşı tarafla masaya oturunca elin de o kadar kuvvetli olur.
ABD madem S400’ler konusunda bir adım atmamızı istiyor o halde onlar da terör örgütleri konusunda atmalılar.
Bu, Türkiye’nin S400’leri hangara kapatacağı anlamına gelmiyor, Girit modeli işte tam da bu.
Nasıl ki Yunanistan S300’leri Girit’te NATO şemsiyesine dahil ettiyse, Türkiye de aynısını yapabilir, diyor Milli Savunma Bakanı.
Ve bunu dediğine göre bu önerinin içi boş değildir.
Bakan Hulusi Akar, söylediyse yarın öbür gün Washington’dan bunun sesini alırız.
Zira bu ayın 17’sinde NATO Savunma Bakanları zirvesi var.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, ABD’nin yeni Savunma Bakanı Lyod Austin’in de katılacağı bu zirve öncesi böyle bir açıklamayı yaptığına göre süreci yakından takip etmek gerek.