Müjdat Gezen ile Metin Akpınar'ın
Cumhurbaşkanına darbe imalı sözler sarf edip hakaret eden ikilinin berat ettiği dava, bugünlerde muhalefetin dilinde. Hapse falan girmediler, yargılanıp berat ettiler ama gündemi işgal etmeye devam ediyorlar, “vay efendim iki sanatçı mahkemelere düşürülmüş” vs diye.
Metin Akpınar ile Müjdat Gezen’in arşivlerine bakınca bu ikilinin o kadar yakın dost olmalarına rağmen birbirlerine hakaret edip, milyarlık davalar açtıklarını ve bizzat kendi kendilerini mahkemelerde süründürdüklerini görüyoruz.
2003 yılında Metin Akpınar bir röportajında şöyle diyor, “Müjdat Gezen beni asker kaçağıyım diye ihbar etmiş”.
Evet Metin Akpınar’ın bir dönem askerlikle ilgili bir problemi olmuş ve yakın arkadaşını “beni ihbar ettin” diye suçlamış.
Müjdat Gezen o röportajı görünce öfkeleniyor.
Mahkemeye başvuruyor. Mahalle ve sahne arkadaşını dava ediyor.
Dönemin parasıyla 100 milyar maddi, 1 milyar da manevi tazminat davası açıyor.
Sonra yargı süreci başlıyor.
İkili davalı olduktan sonra Müjdat Gezen bir dergiye röportaj veriyor, konuyu anlatıyor.
Anlatırken de Metin Akpınar’a demediğini bırakmıyor.
Metin Akpınar’ı iftiracılıkla suçluyor, “bu davayı açmak zorundaydım çünkü bana iftira edildi, ben muhbir değilim” diyor.
Haklı mı, haklı.
Sonra Metin Akpınar’ın alkol tutkusuna verip veriştiriyor.
Akpınar’ın kendisine “ihbarcı” dediği yayına iki şişe rakı içerek çıktığını söylüyor.
“Metin aslına baktığında iyi bir adamdır. Ama bu alkol denen meret şişede durduğu gibi durmuyor. Yani böyle hayatınla ilgili bir röportaja çıkıyorsan eğer, orada iki şişe büyük rakı içmek durumunda değilsin. Alkol kimyasal bir olgudur ve insanın beynine direkt olarak etki eden bir şeydir. Dili sürçer, fikri, düşüncesi sürçer, işte sürçtü”.
Kendisine muhbir denilmesine bir hayli alınan Müjdat Gezen, 40 yıllık arkadaşını dava etmesinin sebebini de anlatıyor, “öldükten sonra ispiyoncu diye anılmak istemem o yüzden dava açtım” diyor.
Haklı mı, kesinlikle haklı.
Dahası, Müjdat Gezen, o süreçte Metin Akpınar’la telefonda görüşüyor ve telefondaki konuşmasını kaydediyor sonra kaydı noterde tasdik ettirip, gazetecilere dağıtıyor.
Ortada hakaret var. Yakın dostluk da olsa, kişisel haklara saldırı var.
O halde yargı var, gidilir gereği yapılır.
Hukuk bunun için var.
Sonuçta ne olmuş. Yakın iki dost birbirlerini muhbirlikle, alkollü röportaj vermekle suçlayıp, dava açmış, yargı süreci olmuş, hukuki süreç kapanmış, iki sanatçı, dostluklarına kaldığı yerden devam etmiş.
Şimdi bu iki sanatçı, TV ekranına çıkıp, canlı yayında Cumhurbaşkanına hakaret ediyorlar, darbe iması yapıyorlar.
Ve doğal olarak yargılanıyorlar.
Ceza falan da almıyorlar, hapishanelere falan düşmüyorlar, sadece yargılanıyorlar.
Vay efendim, bunları nasıl yargılarsın, bunlar sanatçı, diye ahkam kesiliyor.
Bu iki sanatçı birbirlerine hakaret edince dava olabiliyor da, ikisi bir olup Cumhurbaşkanına hakaret edince niye olmasın?
Hukuk yalnızca size olan hakaretlerde, saldırılarda devreye girmiyor maalesef, Türkiye bir hukuk devleti ve nasıl birbirlerine hakaret eden iki sanatçı mahkemelik olabiliyorlarsa aynı sanatçılar yıllar sonra Cumhurbaşkanına hakaret edince de mahkemelik olabiliyorlar, bu kadar basit.
-
hatur 3 yıl önce Şikayet EtSayın yazar bu yazdıklarınız sizce de hayatın olağan akışına uyuyor değil mi. Hani bir zamanlar kol kola olanlar, öküz ölüp ortaklık bitince kandırıldık demişlerdi, hatırla.Beğen Toplam 13 beğeni