Vehbi Kara
Vehbi Kara
ALINTI YAZAR
TÜM YAZILARI

Küfürbaz Generaller Paşa Paşa Geziyor

GİRİŞ 25.08.2021 GÜNCELLEME 25.08.2021 YAZARLAR

Dile kolay geliyor lakin 28 Şubat’ın darbeci generalleri tam 24 yıl sonra hapse girdi. Bu uğurda büyük mücadeleler verildi. Allah’a şükürler olsun ki; Rabbim bu mücadelede bizlere küçük de olsa bir muvaffakiyet nasip etti. Fakat bu hukuk zaferi yeterli değildir.

Çünkü 28 Şubat’ın çirkin generallerinin açmış olduğu yaralar henüz kapanmış değildir. Hala yaralarımız kanamaya devam etmektedir. Zira 28 Şubat darbesinde sadece 14 general hapse girmiştir. Bankaların hortumlanıp zararlarını bu fakir millete ödeterek devletin malını çalanlar ve darbede rol alan diğer bazı generaller hala içimizde “paşa paşa gezmekte” orduevlerinde rakılarını içip keyiflerine devam etmektedirler.

Eğer mesele rütbeleri sökülüp hapse atılan bu 14 general ile kapatılmaya çalışılırsa çok iyi bilinmelidir ki; yaralarımız kanamaya devam edecektir. Özellikle halkın oyları ile seçilmiş bir Başbakan’a “pe….nk” diyerek çirkin söz ve küfürler savuran üstelik bu tutumundan dolayı rütbesi tuğgenerallikten tümgeneralliğe terfi eden Osman Özbek gibi kişilerin aramızda gezmesi beni son derece rahatsız etmektedir.

28 Şubat’ın destekleyicisi devrin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, bu küfürbaz generalin görevden alınması için talepte bulunulduğu bir zamanda “Bu bir boşalmadır” diyerek faşist generale karşı; o kafadakileri daha da azdıran çirkin bir tutum sergilemişti.

Bu iğrençliği “Başörtülüler Arabistan’a gitsin” diyecek kadar ileri seviyelere götüren Demirel’den güç alan sözde gazeteci Fatih Altaylı, başörtülü kızlar için “fahişe” diyecek kadar alçalmıştı.

Demirel öldü. Bu nedenle onunla hesabımız ruz-i mahşere kaldı. Lakin Altaylı bu sözleri sayesinde yükseltildiği makamın keyfini sürmeye hala devam ediyor. Gerekli cezayı alana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz elbette.

Bu çirkin sözleri söyledikten sonra hala hiçbir şey olmamış gibi medya kurumlarında yönetici koltuğuna oturtan ve bu küfürbazların kulağını dahi çekmeyen medya patronlarına her ne söylense azdır. Milyonlarca kadına “fahişe” diyen kişiyi o koltukta oturtmak ve küstahlıklarına devam etmesini sağlamak söylenen küfür kelimesinden daha ağır bir suçtur. Eğer utanma ve hayâ duygusu bu medya patronlarında yoksa ben ne yapayım?

Haşir gününde “Keşke toprak olsaydık” diyecek bu insanlarla hesaplaşmayı şimdilik bir kenara bırakalım. Çünkü faşist darbecilere hizmet eden ve bu sayece kamu kurumlarında, siyasi partilerde, ekonomi dünyasında ve medya şirketlerinde hak etmedikleri noktalara ulaşan binlerce insan vardır. Bu darbeci generallere çanak yalayıcılığı yapanlarla hesabımız henüz bitmemiştir. Elde ettikleri haram paralarla keyif süren bu darbe tahrikçilerine hadlerini bildirmek her onurlu Türk vatandaşının bir görevidir.

Bir gazeteci olarak bu darbeci generallerle mücadele ederken bir başka üzücü noktayı hatırlatmakta yarar görüyorum. İP Genel Başkanı Meral Akşener, 28 Şubat Kararnamesinin imzalandığı dönemde İçişleri Bakanı olarak görev yapıyordu.

İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Teoman Ünüsan’ın yemin ederek bizzat Bakan Akşener’e ilettiği bir başka iğrenç skandal meydana gelmişti. Bir kadın İçişleri Bakanı hakkında “ileri geri konuşmasın, geldiğimizde İçişleri Bakanlığı önüne koyduğumuz bir yağlı kazığa kendisini oturturuz” diyen emekli Orgeneral Çetin Saner hakkında hala hiçbir ceza verilmemiştir.

Türkiye’nin demokrasi tarihinde iğrenç bir leke olarak geçen bu sözlere karşılık bir partinin genel başkanı koltuğunda oturan Akşener, Çetin Saner hakkında şikâyetçi dahi olmamıştır. Başbakan Tansu Çiller, bu iğrenç durumu Osman Özbek’te olduğu gibi yine Demirel’e iletmiş fakat 28 Şubat’ın destekçisi bu kişi, olayı yine örtbas etmişti.

Devletin en önemli koltuklarını işgal ettikleri halde faşist darbecilere karşı çıkmayan veya koyamayan bu kifayetsiz siyasetçilerin olayları örtbas etmeye çalışması hukuk devletinde kabul edilemez bir durumdur.

Sözün muhatabı olan kişi şikâyetçi olup dava açmasa bile ilgili savcılıkların harekete geçip olaya el koyarak Türk siyasi tarihine “kara leke” olarak geçen bu kişileri cezalandırmış olması gereklidir.

Osman Özbek, Çetin Saner ve Fatih Altaylı gibi küfürbazların bu vatanda hiçbir suçları yokmuşcasına serbestçe gezmeleri, haklarında bir dava bile açılmamış olması bana ağır gelmektedir. İşte benim gibi düşünen milyonlarca vatandaşın kanayan yarasını tedavi etmek görevi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a düşmektedir.

Ülkemizi medeni milletler arasında küçük duruma sokan ve ceza almadıkları gibi üstelik terfi ettirilen bu darbeciler hakkında gerekli adli işlemlerin başlatılması gereklidir. Eğer Adalet Bakanı bu çok önemli görevi yapamazsa, sorumlu kişi yine Erdoğan’dır. Zira görevini en iyi şekilde yapacak kişileri bulup o koltuğa oturtma işi bizzat Cumhurbaşkanı’nın ödevlerindendir.

Adalet konusunda şu ana kadar yapılan icraatları beğenmiş olsam da yeterli görmüyorum. Örneklerini yukarıda verdim. Milletimizi aşağılayarak hakaret eden kişilere ceza verilmemesi ciddi bir hukuk sorunu olduğu gibi Türk siyasi tarihinde ağır bir lekedir. Bu lekeyi temizlemek için gerekli icraatlar konusunda Cumhurbaşkanına yardımcı olması gerekenler arasında yazar ve akademisyenlere de büyük görev düşmektedir, vesselam…

YENİAKİT

YORUMLAR 4
  • Hasan Ergün 4 yıl önce Şikayet Et
    Binlerce masum insanın canını yaktılar. Sivil genaraller, gazeteçiler, beşli çete, bazı işadamları spikerler, televizyon yönetiçileri hiç hesab vermedi. Ülke ekonomisinin çökmesine sebeb oldular. Kesinlikle adelet önüne çıkarılmalılar.
    Cevapla
  • a.d 4 yıl önce Şikayet Et
    Şükür ki cehennem var. Yaşasın zalimler için cehennem.....
    Cevapla
  • Pervasız 12 4 yıl önce Şikayet Et
    Hep söylerim; Fatih Altaylı ve Ertuğrul Özkök'ün yaptıkları içimde hep yaradır. Onların feci akibetini görmedikçe içim rahat etmez. Hatta bunun için Mahkeme-i Kübra-yı tabiri caizse dört gözle bekliyorum. Ya Rabbim! Sen bu zalimleri dünya ve ahirete rezil rüsvay et! Amin.
    Cevapla
  • Yavuz Sultan Selim 4 yıl önce Şikayet Et
    Evet abd haçlı yahudi uşakları 28 şubat'ın nemrut ve firavun'ları gibi 12 eylül de elli kişi idam edildi bin beş yüz kişi işkencelerde öldü on binlerce kişi sakat kaldı, bunların toplumda travması çok fazla oldu, iki büyük zulüm de de adalet yerini bulmadı yani kamu vicdanı tatmin olmadı !..
    Cevapla