Vehbi Kara
Vehbi Kara
ALINTI YAZAR
TÜM YAZILARI

Deniz mayınları hakkında kamuoyunun bilgilendirilmesi

GİRİŞ 30.03.2022 GÜNCELLEME 30.03.2022 YAZARLAR

Çocukların dil gelişimini güçlendirmek için bir tekerleme öğretilir. “Komşu komşu hu hu!” diye başlayan bu tekerleme çeşitli soru ve cevaplardan sonra “Dağ ne oldu? Yandı bitti kül oldu” ile biter. Şimdi de bu duruma benzer açıklamalar yapılmaktadır.

“İstanbul Boğazı ve İğneada açıklarında tespit edilen başıboş mayınlara ne oldu?” sorusuna cevaben Milli Savunma Bakanlığı yetkilileri, “mayının etkisiz hale getirildiğini” açıklamakla yetinmiştir. İşte böyle bir durum “yandı bitti kül oldu” tekerlemesini akla getirmektedir. Zira imha edilen mayınların menşe ülkesi, ülkemiz tarafından kullanılıp kullanılmadığı veya kimler tarafından kullanıldığı, ne tür deniz mayını olduğu, üzerinde seri numarası veya başka bir işaret olup olmadığı konusunda herhangi bir açıklama henüz yapılmamıştır.

Rusya-Ukrayna savaşı devam ederken Ukrayna’ya ait bazı deniz mayınlarının zincirlerinden koparak serbest kaldığı Rusya’ya ait bir denizcilik kurumundan bildirilmişti. Konu ile ilgili olarak bazı medya kurumlarında yayınlanan yazılarda; bu mayınların İstanbul Boğazına ulaşıp deniz trafiğini tehlikeye atabileceği de iddia edilmektedir.

İddialar boş değildir zira gerçekten de şöyle bir felaket senaryosu meydana gelebilir. Bir serseri mayın, boğaz geçişi yapan bir tankere veya su üstü gemisine çarpabilir. Çarpmanın etkisi ile gemi yakıtının yanarak İstanbul Boğazındaki sivil yerleşim yerlerine ulaşması mümkün olabilir. Daha kötüsü de olabilir; örneğin güçlü bir rüzgâr ile yüzyıllar önce İstanbul’un tamamının (Allah korusun) yanıp küle dönmesi dahi ihtimal dâhilindedir.

Böylesine riskli bir durumda bile yapılan açıklamalar son derece yüzeysel ve kamuoyunu bilgilendirmekten uzaktır. Milyonlarca vatandaşımızın hayatını etkileyebilecek böylesi riskli durumlarda; devlet adamları ve askerlik otoriteleri kamuoyunu bilgilendirmek ve alınan tedbirleri paylaşmak zorundadır.

Maalesef eskiden kalma alışkanlıklar hâlâ devam etmektedir. Çünkü ülkemizde askeri kurumların kamuoyuna bilgi vermeleri veya vatandaşları tatmin edecek bilgilerle açıklama yapmaları hâlâ mümkün olamamıştır. Buna mukabil; 104 emekli amiralin Kanal İstanbul ve Montrö gibi uzmanlık gerektiren konularda dahi hükümete ayar vermeye kalkışmaları daima söz konusu olmuştur.

Elbette bu gidişata bir son verilmesi zorunludur. Bu hatalı gidişe 360 milyon değerinde olan iki adet stratejik nakliye uçağımızın akıbeti ile başlayabiliriz. Kiev’de bir havaalanında bulunan bu uçaklarımızın, savaş başladığı günün akşamında “yükünü boşaltarak alelacele ülkemize dönmesi” hesabı sorulmamıştır. Önceki yıllarda nice benzeri durumda olduğu gibi kamuoyunu tatmin etmeyen baştan savmacı bir üslup ile kısa açıklamalar yapılması; doğru bir davranış değildir.

Bazı insanlar uçakların değeri ile ilgili bu kadar parayı anlayamayabilirler. Bu nedenle ne kadar büyük bir zarar ihtimali ile karşı karşıya olduğumuzun bilinmesi için biraz yardımcı olmaya çalışayım: Öncelikle 360 milyon dolar; yaklaşık 6 milyar TL’ye karşılık gelmektedir.

Basınımızda deniz mayınları ile ilgili olarak çok farklı değerlendirmeler yapılmaktadır. Örneğin; İstanbul Boğazı yakınlarında görüldüğü belirtilerek fotoğrafları yayınlanan iki cisimden bir tanesinin “sonobuoy” denilen bir tür denizaltı saptayıcı cihazı olduğu ve bunun patlayıcı bir cisim olmadığı, ikinci cismin ise Sovyet yapımı başıboş bir mayın olduğu ifade edilmiştir. 

Bu iddiaların varlığı dahi devlet yetkililerinin kamuoyuna tatmin edici bilgilerin verilmesini gerektirmektedir. Fakat eski dönemlerden gelen alışkanlıklar hâlâ devam etmektedir. Şu andaki mevcut general ve amiraller birlikte görev yaptığım insanlardır. Birçoğu ile birlikte aynı savaş gemisinde ve askeri birliklerde görev yaptım. Halka bakış açılarını ve hesap verme alışkanlıklarında sıkıntı olduğunu söyleyebilirim.

Bu insanlar, bazı sivil bürokratlarda ve emekli amirallerin tutumunda görüldüğü gibi daima soru sorup halkımızı sorgulamayı severler. Fakat vatandaşa hesap verme gibi bir alışkanlıkları pek yoktur.

İşte ne yapıp edip bu alışkanlığı asker ve sivil bürokratlara kazandırma zorunluluğumuz vardır. Aksi takdirde gelişmiş ve medeni bir ülke olamayız. 

Bu konuda hükümet yetkililerinin,
eğitim kurumlarının, aydınlar ve
siyasetçilerin üzerine düşen çok önemli
görevler vardır, vesselam… 

YENİAKİT

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL