Yaşar İliksiz
Yaşar İliksiz
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

'Kaç cinayet işledin bir şiir yeşertmek için?'

GİRİŞ 01.05.2009 GÜNCELLEME 01.05.2009 YAZARLAR

Kim herkesi memnun eden ve herkese kendini alkışlatıp, 'helal olsun' dedirtecek yazılar yazmak istemez?

Bu soruyu bana,siz sordurdunuz.  Hani rahmetli Cem Karaca, "Beni siz delirttiniz" diye haykırıyordu ya yıllar önce. İşte aynen o ruhla soruyorum bu soruyu:

"Beni siz delirttiniz
Evet, evet, siz
Kırmızı ışıkta geçen şoförler ve boşverli türküler
Sahil yolundaki kazalar, denize düşen şu uçak
Beyaz camda hayvanlar ve reklamlar
Yeşilçam'da baldır bacak

Beni siz delirttiniz
Evet, evet siz delirttiniz beni
Uçaklar, rüşvetler ve mobilyalar ve ahlak üstüne nutuklar
Günden güne ufalan ekmekler, pasta yesin efendiler
Ama gaz tenekesiyle su kuyrukları
Ve bir başbuğun buyrukları, başbuğun buyrukları

Beni siz delirttiniz
Evet, evet siz delirttiniz beni
Hiç kuşkum yok bundan eminim
Darılmaca yok ben bir deliyim ama beni siz delirttiniz
Gelin siz de katılın siz de bize, bizde herkese yer var
Dostlarım hep Napolyon hepsi Sezar
Bol miktarda Hitler de çıkar..."

Aslında müzik kulağımın yeterince gelişmediği, "bağlamadan başka saz, kargadan başka kuş" tanımadığım günlerde Cem Karaca'yı dinlemeye pek de tahammül edemezdim. Ve tabi ki ortalama her Türk gibi hatayı kendimde aramak yerine, onu alkışlayanları suçlamayı tercih ederdim.  Ta ki bir gün üniversitede aynı sınıfta okuduğumuz kız arkadaşlarımdan biri cesurca yüzüme, "siz böylesiniz işte!" diyene kadar.

İşte o an, benim Arif Nihat Asya'nın "Yere getirmek ne güzeldir, kırılmadık belleri / Fakat önce kendini sonra elleri" mısralarını kafama çivi gibi çaktığım andır. O günden sonra 'güzelin ve çirkinin' farkını çok daha iyi analiz ettim. "Farkı" kavradım. 

Tabi ki kendimi allameyi cihan sanmıyorum ama kavrayamayan o kadar çok ki...

Örneğin, Karabağ meselesinin gündemde olduğu şu günlerde, çoğu "kökten Türk", Karabağ üzerine yakılmış en güzel ağıtlardan birini Cem Karaca'nın seslendirdiğini bilmez: Bilenlerin çoğunun ise hatırlamak işine gelmez.

"Karabağda talan var
Ak gerdana saldıran var
Genirsen durun gedim
Gözü yolda kalan var

Şeyh Ahmet Yesevi'nin yaktığı ateş
Ateş değil sanki şerbet iç dolu dolu 
Binbir nakış söyler yerde kilimler
Ata yurttan Balkana ille Anadolu

Bu asla bir Turan değil muhteşem bir tufandır
Kavuşan elalem değil can ile canandır
Şimdi türkü söylemenin işte tam zamanıdır
İki gözüm bu işin yok sağı solu" diyordu rahmetli. 

Ama bu işin hâlâ sağı solu olduğunu da malesef yine onun sayesinde fark ediyorum. Çünkü hangi müzik markete gidersem gideyim Cem Karaca'nın en az 4-5 albümünü buluyorum ama bu besteninin yer aldığı "Nerede kalmıştık?" adlı albümünü bulamıyorum. Neden acaba? 

Zihninizde bir anda  komplo teorileri oluştu değil mi? Hayır, hiç  komplo teorisi kurmayın. Hatayı kendinizde arayın. O albüm soruluyor ve aranıyor olsa, diğerleri gibi o raflarda yer alırdı. Bu kadar basit! Tabi bu arada bugünün önemine binaen onun 1 Mayıs Marşı seslendirdiğini hatırlatmayı da ihmal etmemek lazım...

Örneğin, "Leyla gibi uğruna mecnun olunacak kız mı var?" diye karşı cinsin vefasızlığından dem vuran bir yığın dostum var.  Oysa Leyla kaynıyor ortalık, gösteremiyorum! Leylalar da Mecnun yokluğundan veryansın ediyorlar işin kötüsü.

Düşünün bir kez, Leyla'nın güzelliğini görecek göz taşımayan kişi nasıl Mecnun olabilir? ( "Ama Leyla zaten çirkin ve sivilceli bir kızmış ama Mecnun onu öyle seviyormuş ki dünya güzeli sanıyormuş" diyen arkadaşlar aradan çıksın o başka bir fasıl...)

Hafız'ın hırkasında bir ilmek olabilme ihtimaline ömrünü feda etmeye razı olmuş bu delinin haline bakın mesela. Benden başka herkes tartışıyor: Haklı mıyım, haksız mıyım, cehennemlik miyim. cennetlik miyim?

Halbuki onlara mı kalmış beni Allah'a karşı savunmak? Dönsün herkes kendi amel defterini avuçlasın. Ele geliyorsa tabi!  İnsan can ile canan arasına girer mi yahu? Bu ne densizliktir!

Kendisine, "sana sunulan şarabı / hangi kadehe döktün şair / kaç cinayet işledin / bir şiir yeşertmek için" diye hesap soran birisiyle tartışılmaz. Çünkü bunu söyleyen zaten cinayet işlediğimi fark etmese, kendisine bunun hesabını sormaz. 

Ama bu, onun  meselesidir, kimseyi bağlamaz!  Siz, size sunulan her ne ise onu nasıl kullandığınızı sorgulayın...

Dönelim başa. Ne sordurmuştunuz bana:

"Kim herkesi memnun eden ve herkese kendimi alkışlatıp, 'helal olsun' dedirtecek yazılar yazmak istemez?" değil mi?

"Ben" istemem mesela. Çünkü herkese kendimi sevdirmeyi başarabilmem ne kadar büyük münafık olduğumun da kanıtı olur aynı zamanda da ondan!  

Yaşar İliksiz - Haber 7
yasar.iliksiz@haber7.com  

YORUMLAR 14 TÜMÜ
  • Necati KULELİOĞLU 16 yıl önce Şikayet Et
    YAZMANIN İLETİŞİM VASITASI OLARAK GEREĞİ. "İsbat etmek, iddia sahibine düşer." temel hukuk kaidelerindendir. Mecelle'de de vardır. Bir kelimeye insan, kendine göre özel bir manâ yükleyemez; onun manâsıyla ilgili delili, muteber lügatlar olabilir. "Kendini birşey sananlar"ı kınamağa kalkışanın kendisi de kendini birşey sanmamalıdır. Söz ve yazı, iletişim vasıtasıdır; anlaşılır ve kabul edilebilir şeyler söylemeyi gerektirir.
    Cevapla
  • Hakki Bekar 16 yıl önce Şikayet Et
    Hem İyi Hem Kötü. Evrim ile ilgili yazınıza bir doktor olarak sert tavır koymuştum. Bu defaki yazı bilakis güzel. Kötü yönü ise şu; yazdıklarınız samimi anlamda salt inandıklarınız ise gemileri yakmak yerine okuyucunun ne hâlâ gereğinden fazla verdiğinizi düşündürüyor. Bunun yerine, -yorumları okuduğunuz anlaşılıyor-, mesela evrim hakkındaki yazınıza eleştirime verecek cevabınız varsa onu verebilir veya çok haklı olmayabilirim diye bir şey de yazabilirdiniz. Ama beni delirttiniz? Bizi de delirtenler var!
    Cevapla
  • Avustralya'dan Simsek 16 yıl önce Şikayet Et
    kendini bir sey sananlar. Insaallh ben de soyledigime ters dusmem. Bazilari munafiklik kelimesine takilmislar yazarin. Riyakarlik munafikligin bir diger subesi,onlar gibi dusunmedigi halde onlardanmis gibi yazi yazmasidir demek istedigi. Olaylari ve kisileri kendi ustunde ornekleyerek bir ozelestiri-yorum yapmis ne var bunda?
    Cevapla
  • Oğuz Düzgün 16 yıl önce Şikayet Et
    Sevilmek. Aslında herkes tarafından sevilmek istememek duygusu da, bizi birileri tarafından sevilmeye uğurluyor. Herkes tarafından olmasa da birileri tarafından sevilmek güzel olsa gerek. Hem biz, ille de sevilmek istediğimizde ve bunda ısrarcı olduğumuzda, bizi sevmek istemeyenleri de itiyoruz. Ancak sevilmeyi istemediğimizde, aslında sevilmeye layık olduğumuzu da ispatlıyoruz. Zira her nazlı Leyla'nın bir aşık Mecnun'u vardır. Vücud-u kainat, herkes tarafından değil "bir kes" tarafından sevilmeye endeksli..
    Cevapla
  • Murat UZUN 16 yıl önce Şikayet Et
    va esefa. üstad, çok iyi gitmiş yazın. lakin son paragrafta kendi kendini yalanlamışsın. yazık etmişsin yazıya da fikre de.
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle