Çandarlı’nın torunları...
Peygamberinin, "bir köpek leşine baktığında dahi güzelliği görecek kadar pozitif düşünmeye” programladığı Medeniyetin fertleri nasıl fanatikleştirilerek güzellikten önce çirkinliği düşünür hale getirilebilir?
Sorunun cevabını bazı toplum mühendisleri bulup uygulama safhasına geçmiş bile olabilir. Çünkü normal şartlar aklında bu kadar kindar Müslümanın bir arada yaşaması izah edilebilir durum değil.
Günün birinde bu çürümenin nedenlerini psikolog ve sosyologların somut olarak gözler önüne sereceği ve ilahiyatçılarla, eğitimcilerin ona göre reçeteler hazırlayacağı muhakkak.
Koşullanmamış olarak aklıselim düşünebilmek ve güzeli göstermek bile artık suç olduğuna ve bir tarafın mensubu ya da düşmanı sayılmak için yeterli görülür hale geldiğine göre, söz konusu teşhis ve tedavi sürecinin kısalması için ettiğimiz duaların dozajını artırmalıyız.
Ünal Tanık’la yaptığımız sohbetlerde sık gündeme gelen konulardan biri de, “Türkiye’de oldum olası ‘ya Ak ya Kara’ düşünme hastalığının nasıl aşılabileceği Çünkü gri de var Çünkü ak olanın kara, kara olanın ak olan yönleri de var Bu Ünal Tanık için de geçerli, Yaşar İliksiz için de Yaklaşık gününün 10 - 12 saatini yan yana geçirdiğimiz ve aynı ülkü uğruna mücadele verdiğimiz Ünal Tanık’la bile fikir ayrılığına düşüp, birbirimize zıt kaldığımız o kadar çok konu mevcut ki
İşin içine diğer Haber 7 mensuplarını da katarsanız, site ortamında bir düzineyi aşkın konuda, birkaç düzine farklı fikir geziniyor. Hatta bunların içinde tamamen kişisel ve bencilce olanları da var. Ama bu yüzden hiçbir gün birbirimizin boğazına sarılmayı düşünmüyoruz. Birbirimizi iyi ve kötü yönlerimizle kabul ederek, omuz omuza vererek, asgari müştereklerde anlaşıp, hep beraber imza atıyoruz Türkiye çapında bir başarıya Takdir edilmek istemeyen kul yoktur ama biz bıraktık takdir edilmeyi, başarımıza atılan çamurlardan iğrenmekten bunu talep etmeye vakit bulamıyoruz
Genel Yayın yönetmenimiz Ünal Tanık ile yan yana izleme şansı bulduğum en son etkinlik 6. Türkçe Olimpiyatlarının finali olmuştu. Muhteşem bir şölendi. (Tek kusuru halk oylamasının belirleyici olması ve Türkî Cumhuriyetlerin Türkî olmayan devletlerle aynı kategoride yarıştırılmasıydı. Bu iki konuya mutlaka bir çözüm bulunmalı. Dili zaten Türkçe olan bir çocukla, dilinde ş ve ç olmayan bir çocuğun performans farkı net ve adil olarak ortaya çıkarılmalı) 7. kez yapılacak olan ve her sene rakipsiz olmasına rağmen kendi çıtasını yükseltmeyi başaran Türkçe Olimpiyatları'nın bu sene daha güzel olacağını tahmin ediyorum. İnşallah hak ettiği takdiri de görür bu kez Türk medyasından.
İşin siyasi çıkar ve zihniyet boyutunu bir yana bırakalım. Türkçenin bir dünya dili olması ve Türklerin dünya sathında tanınması için bundan daha kapsamlı ve etkili bir organizasyon yapıldı mı? Düne kadar "Türk de kim" diyenlerin bugün bülbül gibi Türkçe şakıyor olması gerçekten gönlünüzü titretip, gözlerinizi yaşartmıyor mu?
Buna rağmen neden Türk Milliyetçiliği ve Türkiye Ulusalcılığı yapanların birçoğu bu organizasyonu yok sayarken daha da ileri gidenleri karalamakla meşgul?
Anlaşılıyor ki bazıları için Türkiye’nin ya da Türkçe'nin kazanması ve ileri gitmesinden daha önemli bir şey var. O da Türkçe'yi ya da Türkiye’yi kimlerin başarıya taşıdığı...
Bazıları için, Türkçe Olimpiyatlarını takdir etmek, alkışlamak ve “akıl edip başaranlardan Allah razı olsun” demek niye bu kadar zor?
Bence cevabı şu: ÇYDD’nin ve Türkan Saylan’ın eğitim alanındaki başarılarını alkışlatmayan ve karalatan her ne ise işte Türkçe Olimpiyatlarının uluslararası başarısı ve milli birlik ruhu için önemini alkışlatmayan ve karalatan da odur Yani ortaya konulan emek ve güzellikten önce ona imza atanların taşıdığı zihniyete verilen önem!
Mutlaka “çünkü o organizasyonu alkışlamak ve övmek, onu organize eden zihniyeti alkışlamak ve övmek anlamına gelir ki biz o zihniyeti alkışladığımız takdirde kendi davamıza ihanet etmiş oluruz ” şeklinde bir savunma var işin ucunda.
Bir zihniyete karşı olmak neden o zihniyete mensup olanların, toplumun geneline sağladığı kazanç ve güzelliklere de karşı olmak anlamına gelir?
Türkçe Olimpiyatlarını takdir ettirmeyen mantığın izdüşümü “ÇYDD’nin eğitim alanındaki hizmetlerini alkışlamak ve övmek, onu organize eden zihniyeti alkışlamak ve övmek anlamına gelir ki biz o zihniyeti alkışladığımız takdirde kendi davamıza ihanet etmiş oluruz ” değil midir?
İnsaf edin, elinizi vicdanınıza koyun. Her insan kendi inançları çerçevesinde iyilik ve güzellik sağlamak ve yaymak için çırpınır ve bu mücadelesinin karşılığında da hak ettiği övgüyü almak ister.
Biz bizi takdir etmezsek, biz bizim yaptığımız iyi işlerin hakkını verip, alkışlamaz isek, onların gönlü takdir edenlere ısınmaz mı? O zaman da ‘bak onları şunlar takdir ediyor demek ki ’ diyen bir mantıkla yeni suçlamaların kapısını aralamıyor muyuz?
Böyle bir yazınının başlığı niye ”Çandarlı’nın torunları” diye merak ettiğinize eminim. İzah edeyim.
29 Mayıs İstanbul’un Fetih yıldönümü. Bu vesile ile herkes Fatih Sultan Mehmed’in torunu olmakla övünüp, küffarı nasıl dize getirdiğimizden dem vuracak, Müslüman saflarında kılıç sallayan kaç küffar olduğunu bilmeksizin! İşin garibi, bunu da ‘ezdik, mahvettik, hadlerini bildirdik’ dediği küffarların kaynaklarından elde edebildiği bilgilerle yapacak. Tabi ki bunun da farkında olmayacak .
Kendi tarihinin en önemli vakasının tarihini bile adam akıllı yazamayan ve onun kurduğu Bilim Medeniyeti'ni 50 sene bile ayakta tutamayan bir toplum hangi mantıkla Fatih Sultan Mehmet’in torunu olmakla övünebilir, bilemiyorum ama bunu yapacaklar göreceksiniz
Oysa bugün çoğumuzun içinde yaşayan Fatih Sultan Mehmed’in değil Çandarlı Halil’in ruhudur.
Kimimiz Fatih Sultan Mehmed’in aslında eşcinsel, gizli Hıristiyan, gaddar ve acımasız olduğunu ispatlamak için bin dereden su getirirken, kimimiz Çandarlı Halil'in Bizans dostu, rüşvetçi, hain olduğunu ispatlamak için elinden geleni ardına koymuyoruz. Bizden olmayanı, bizden olmaya zorluyor, olmayanı vatan haini ve hatta kafirlikle suçluyoruz...
Oysa Çandarlı da en az Fatih kadar vatanseverdi ve kendi aklınca devletin bekası için bir vatanseverin yapması gereken ne ise onu yapıyordu.
İktidar savaşı vardı Fatih ile Çandarlı arasında ve tabi ki zihniyet farkı. Çandarlı kaybetti çünkü o sadece korkutarak, kendinden olmayana güvenmeyerek ve düşmanı olduğu zihniyeti aşağılayarak kutsallaştırdığı devleti korumaya çalışıyordu. Ama korkuttuğundan daha çok korkuyordu. Haçlılar saldırır diye kendisini tehdit eden düşmanlarına kafa tutmaktan, devşirmeler ‘Türkmenleri’ yok edecek diye kendinden olmayana güvenmekten korkuyordu. Ama işin garibi devşirme zihniyetine, devşirme ocağına(!) sırtını dayanarak kafa tutuyordu
Fatih ise; müjdeleyerek, kendinden emin, korkusuz, kaygısız, herkese güvenerek, herkesi aynı idealin arkasında koşmaya teşvik ederek, cesurca hedef gösterip sınırları genişleterek devletin daha güçlü ve kalıcı olacağını gösteriyordu.
Hangi safta olduğunuzu belirlemek için, neye inandığınıza bakmayın. Gerçekte zihnen kimin torunu olduğunuzu anlamak için, safınızda yer almayanlara nasıl baktığınıza bakın...
Şimdi kendi konumunuzu düşünün ve bir test yapın: Sevdiklerinizi, sevmediklerinizi, dostlarınızı, düşmanlarınızı, korkularınızı ve ideallerinizi bir kâğıda yazın. Sonra da Fatih’in ve Çandarlı’nın meziyetleri ile karşılaştırın onları. Ve hangi zihniyetin torunu olduğunuza karar verin
Fatih’in torunuyum diyebilenler parmak kaldırsın. Ama hem “Fatih’in toruyum” hem de “senin gelmişini geçmişini ” diyenlerden birkaç adım uzağa çekilmeyi ihmal etmesin
Yaşar İliksiz - Haber 7
yasar.iliksiz@haber7.com
-
Davut Ayhan 16 yıl önce Şikayet Etdaha önce de yazmıştım. Bu yazara dikkat edin demiştim bunda maden var demiştim evet aynen girdiği yolda ilerliyor belki de fark edilmeyi bekliyor.Müslümanların zaten çok zayıflamış direnç ve muhalefet duygularını hepten yok etmeyi arzuluyorlar öyle olsunki kolayca güdebilsinler.Hayatlarında her türlü tezviratı,münafıklığı yapsınlar ölüncede müslümanların omuzlarında dualarla,muhabbetlerle gömülmek istiyorlar zekamızı hafife alıyorlar ancak içimizde beyinsizler var.İçimizdeki beyinsizlerin yüzünden bizi helak etme ALLAHım.Beğen
-
F T 16 yıl önce Şikayet EtANLAYAMAYANLARA. Onca çile insanlara matematik fizik anlatmak için değil. En büyük gayenin vesileleri vasıtaları sağlam olsun diye. Sayısız yabancı kolej buraya senin dedelerine ingilizce matematik vs öğretmek içinmi geldi zannediyorsun? Okulların bir tanesini gördünmü sonuçlarından haberin varmıki senin? Çocukların şarkı söylemelerinden başka neden haberin varki?Beğen
-
F T 16 yıl önce Şikayet EtGENÇLER ÇOK TOY. Efendimizi (sav) Uhud'da zor durumda bırakan gençler burada da aynılar. Yazıyı doğru dürüst anlamadan yazarlara hakaretler yağdırıyorlar. Edep haya tevazu terbiye araki bulasınız. 2 cümle hoşlarına gitmedi diye türlü türlü günahlara giriyor yapmadıkları çirkinlik kalmıyor.Beğen
-
Mimiga 16 yıl önce Şikayet Etİnanasım da yok zaten. çünkü insanların konuşa konuşa anlaşabileceğine inananlardanım. İslamı anlamaya çalışan bir Rus ile karşılaşsam ve bir tercümanım yoksa sanırım yapabileceğim tek şey Rusça yazılmış bir Kuran aramak olurdu. Dilimi bilen bir Rus'la karşılaşsam önce ona dinimi, kitabımı ve peygamberimi anlatırdım. Ha bir de CHP'li Karaibrahim'in Moldovyalı öğrenciye sorduğu gibi "sana zorla namaz kıldırıyorlar mı" diye sorardım:PpBeğen
-
Mimiga 16 yıl önce Şikayet Et"Öteki" icadı bize ait değil ki griyi görebilmek için çabalayalım.. Dünyalık yaptıklarını daha önce de söylediğim gibi sadece takdir edebilirim. Bunun ötesinde ne bir rahmet okurum ne de adı geçtiğinde gözlerim dolar. Onbinlerce kız çocuğunu okutmuş. Bana ne. Onların duası yeter ona. Benimse haydi kızlar okula, baba beni okula gönder.. daha ne varsa adı geçtiğinde gözlerim doluyor. Havarilerinden aldım cevaplarımı; "onlar zaten anayasal suç işliyorlar" O halde bir suçlunun ne duasına ne takdirine ne de renk kartelasına ihtiyacı var! Ben yine de onun için kırmızıyı seçtim!Beğen