Kontrolsüz güç, güç değildir!
Havsalam almıyor ve cevap arıyorum beynimi kemiren soruya: TSK nasıl düşüyor bunca tuzağa? Nasıl birbiri ardına hatalar yapıp, sonrasında aciz kalıp, ayağının sürçmesini bekleyen düşmanlarının dilinde alay konusu olabiliyor? Hem de en güçlü olması gereken ve hataya tahammülün olmadığı düşünüldüğü bir dönemde.... "Sana ne, TSK'nın avukatı mısın?" diye hönkürenler olacaktır. Aslında soru sormadıkları için cevap da beklemiyorlardır. Benim de en azından oruç ağızla onlara verecek cevabım yok zaten. Beynini banka hesabına yatırmış ya da kininin emrine vermiş 'yurttaşlara' ancak Allah'tan acil şifa dileyebilirim. Fakat TSK'nın yediği her darbede ellerini ovuşturan, fırsattan istifade 'bir darbe de ben vurayım' yarışına giren düşmanları ile onun hantal ve baskıcı yapısından kurtulup, modern çağda gerçekte nerede durması gerektiğini bulmaya çalışan dostlarını birbirine karıştırmamak gerektiği de ortada. At izinin it izine karıştığı ortamda bu nasıl sağlanabilir, o da ayrı bir mesele. Orduyu kendi emel ve çıkarlarını korumak için kalkan olarak kullanan ve 'sistemin sigortası' diyecek kadar çaresiz siyasi odaklara her zamanki gibi sitem ediyorum. Çünkü 'şeriatçılar geliyor' diye diye eninde sonunda 'şeriatçıları' getirecekler. Onlardan önce beni, kıtır kıtır kesmenin hayallerini kuran 'şeriatçılar' onlara minnettardır şüphesiz. Söz konusu kesim, orduyu kendi emelleri doğrultusunda kullana kullana yıpratıp, kimlik krizine sokmayı başardığı için artık bir kesim İslamcı açık açık ifade edemese de daha cesurca 'İslamileştirilmesinden' dem vurabiliyor. İlginçtir, koyu dindar Osmanlı yöneticileri bile askerleri bu denli 'İslamileştirmek' arzusunda değildi. Cuma namazına giden genelkurmay başkanı ile sistemin kökten değişeceğine inanan, bir genelkurmay başkanının Cuma namazı kılması ile kıyametin kopacağına inanan siyasetçiler ile başı onlarca senedir dertte zaten TSK'nın. Kendilerini bu alanda özgür hissedebilmeleri ve isteyen subayın Cumaya rahatlıkla gidebilmesi ya da açık alanda çilingir sofrası kurabilmesi için Türkiye'nin on fırın daha hoşgörü ekmeği yemesi gerekiyor. Orduya dinsiz diyecek kadar ileri gidenler var. Gitsinler, Deniz Kuvvetleri'ne ait gemilerin en yüksek direğinde ne olduğuna ve oraya nasıl bir törenle konulduğuna baksınlar. "Hayret, bu nasıl gözümüzden kaçmış, ordunun Laik ruhuna darbe vurulmuş" diye bu törenlerin şekil ve şemalini değiştirmek isteyenlere koz verdik ama Allah indinde niyettten yırtarız diye umuyorum. Türkiye böyle malesef: Ne tam kafir, ne tam Müslüman! Bilimden ve demokrasiden nasipsiz hayalciler ülkesi!. Meselenin trajik yönleri bir yana, gelelim olayın dramatik yönüne: Bu coğrafya, Doğu Roma dönemi de dahil olmak üzere tarih boyunca (kısmen Fatih dönemi hariç) orduya rağmen yönetilememiştir. Türk Ordusu, bu coğrafyada yönetime müdahale geleneğinin son halkasıdır. Tarihi boyunca güçlü ve çevik kalmayı başarmış ve uluslarası ilişkilerde korkutucu denge unsuru olma yeteneğini hiç kaybetmemiş olan Türk Ordusu bu coğrafya sınırlarına girince bu virüsten nasibini almıştır. Özellikle Osmanlı'nın büyüme ve genişleme dönemlerinin başlarında belirginleşen yönetime müdahil olma hastalığı, İttihat ve Terraki döneminde kronikleşmiş ve evrimleşerek bugüne kadar gelmiştir. Osmanlı topraklarının yeryüzü cenneti olduğunu ve Osmanlı Devletinin padişahların gönüllerinin istediği gibi yönettiğini sanan tarih cahilleri o devletin dirilmesini özleyedursun, padişahları bile tahtında 'kartonlaştıran' askerin kazan kaldıra kaldıra elde ettiği imtiyazların kalıntısının bugün devletin başına ne belalar açtığı ortada. Bugünün siyasetçilerinin saray erkanı kadar devlet yönetimi ve diplomasi konusunda yeterince eğitimli olmadığı, bugünün asker yöneticilerinin ise Osmanlı askeri ocak yöneticilerinden daha eğitimli ve tecrübeli olduğu tartışılmaz. Yine de vaziyet asker açısından dünkünden daha berbat! Niye böyle? Pek çok nedeni var: Yukarıda bir kısmına değindiğim pek çok kesim kendi siyasi görüşleri, dünyevi ve 'manevi' çıkarları uğruna TSK'yı bir şekilde kullanma, daha kötüsü yıpratma ve elinden gelse yok etme peşinde. Akıllı düşman sizden yeğdir dedirtecek dostları TSK'yı kurtarayım derken daha çok batırdığının farkında değil. Öte yandan kendi dünyevi çıkarları için ordunun şeref ve haysiyetini umursamayan subayların sayısı da hatırı sayılır miktarda. Tarih boyunca pek çok kez kendisinden sayıca üstün orduları dize getiren ordunun en büyük kozu subayların kurmay zekası olmasına rağmen teknolojinin insan unsurunu gün geçtikçe hafiflettiği bir ortamda gittikçe hantallaşan bünye. Kaliforniya Üniversitesi Nöroloji bölümünden Prof. Paul Thompson'un 'Human Brain Mapping' adlı dergide geçtiğimiz günlerde yayınlanan obezlik eksenli bilimsel araştırması bir kez daha gösterdi ki "vücut büyüdükçe, beyin küçülüyor'. Devlet bunu önceden fark edip küçülmeyi tercih etmişti. "Güçlü Ordu, Güçlü Türkiye" slogan olarak güzel. Ama kontrolsüz güç de güç değil. Kontrol şart! Bunca olumsuz şart altında sadece TSK'ya ait bilgilerin hantal bünyenin kontrolü için işe yaraması mümkün değil. "İnsanların gençliklerinde öğrendikleri bilgileri yaşamları boyunca kullanmaları savı artık geçersiz hale gelerek yerini “yaşam boyu öğrenme” anlayışına bırakmıştır. Çünkü, yaşadığımız çağda bilgi çok çabuk bayatlayan bir tüketim malzemesi haline gelmiştir...." demiyor muydu Yaşar Paşa... Ve altını çizmiyor muydu, "Yaşadığımız coğrafya, Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası için güçlü muhafızların varlığını gerekli kılmaktadır. Bu güçlü muhafızlar, ulus ve devletin yalnız askeri, polisi değil; tüm kurumlarıdır" O zaman karışımıza tadı zehir gibi acı bir reçete çıkıyor: Hükümet gibi ordu da kendisine düşman olan unsurları bile Türkiye Cumhuriyeti'nin muhafızlığına ikna etmek zorundadır. Bunun da bir tek yolu vardır: Demokratikleşmek! "Demokrasi berbat bir rejimdir ama ne yapalım ki ondan iyisi yok" diyordu Wilson Churchill. Yani katlanmak gerekiyor demokrasiye, onu aşacak bir sistem bulamadıkça. Tıpkı benim gibi bir anarşistin ulus devlet modeline katlanmaya razı olması gibi. Yaşar İliksiz - Haber 7
yasar.iliksiz@haber7.com
-
Cafer UÇA 16 yıl önce Şikayet EtM.Borahan Bilen'e (2). Dünyada kazanacaksan dost kazan,düşmanı ananda dogurur diye bir değişlememiz vardır.Düşmanlık hiç bir kimseye bir şey kazandırmaz.Yok papanın elini öpmüş,yok Ayasofya böyle olmuş.Sana büyüyün olarak bir sözüm var.Ezan Türçeleştirilirken,camilere kilit vururulurken,din okulları kapılıp insanların dinlerini öğrenmeleri yasaklanırken.Bu millet ne yapıyordu.Bunun adı nedir.Allah'a şükürler olsunki o zamanlar tarihte kaldı.Güçlü halk,güçlü devlet olursa,ordusuda güçlü olur.UnutmaBeğen
-
Cafer UÇA 16 yıl önce Şikayet EtM.Borahan Bilen'e (1). Kimsenin inancı üzerine küküm vermek haddim değil..Bazı tv.isimleri vererek irticanın geldiğini yazman,bu sonucu dogururdu.Benim tarikarlarla en ufak bir alakam yoktur.İnsanları severim yaradandan dolayı.İsteriki:Bir insan ken için neyi hak olarak görüyorsa,karşısındaki içinde aynı hakkı görmeli.Birlik beraberlik o zaman tesis edilir.Halkı güçlü olmıyanların ordusu güçlü olursa bizim gibi,komutanların piyonu olur.Hangi ülkenin ordusu halkın yaşam tarzıyla ilgilenir.İnançlı olanlarını kapı dışarı bırakır.Beğen
-
M.Borahan Bilen 16 yıl önce Şikayet Et3-Cafer-Mustafa. Bizler Kuran yerine başka kitaplarla din icra edenleri kabul edemeyiz.Ben bu tarikatlarda bulundum..Mesela en bilineni ortada.Bu kişinin kendi sesinden yüzlerce kaset dinledim.Diyor ki ;Bosnada akan kanını sorumlusu Vatikandır-Papalıktır diyor.Çiyan yuvası orasıdır diyor..Sonra da bütün eşfarıyla beraber Papaya gidip el öpüyorlar.Ben size böyle binlerce örnek veririm.Ayasofyayı cami yapıcaz diye onlarca yıl bizi uyutanlar Ayasofya Bizans mozaiklerini tamir ettirip ortaya çıkarıyorlar.Eleştirdiğim bunlar..Beğen
-
M.Borahan Bilen 16 yıl önce Şikayet Et2-Cafer-Mustafa. ABD askerleri Uzakdoğuyu aferdersiniz açık hava genel evine çevirdiler.Çünkü bu devletler ABD nin garantörlüğünde.Yani Japonyanın ordusu olmamasını överken yanlış yapıyorsunuz..Ben Osakada -Tokyoda bulundum.Osaka kentinin 3milyon nüfusu var ama dünyanın en sapkın kenti.Şehirde 500 den fazla eş değiştirme kulübü var..İşte Emperyalistler bir ülkeyi önce ahlaken çökertiyor.Bizim buna düşmememiz için sağlam ordu,iyi aile yapısı ve gerçek İslam dinine ihityacımız var.Bizler Kuran yerine başka kitaplarlaBeğen
-
M.Borahan Bilen 16 yıl önce Şikayet Et1-Cafer ve Mustafa kardeşlerim. Cafer kardeşim İslamda birisinin dini hakkında karar verme hükmü üzerine bir oku istersen.Yani beni dinsiz-imansız ilan etmişsin.Zaten sizin zihniyetinizde tarikatçı olmayan dinsizdir öylemi?Ama ben yine de kişisel olarak sana birşey söylemeyeceğim.Ama şunu bilki bütün külliyatı bitirdim. Mustafa:Japonya ve Almanya ordu besleyemez çünkü bu iki devlette ABD ye 2.dünya savaşında teslim olmuştur.Bu yüzden Japonyada ABD nin 52 üssü var.Heryıl binlerce Japon kıza tecavüz ediliyor.Ama kimse yargılayamıyor..Beğen