Yaşar İliksiz
Yaşar İliksiz
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

Düzen neden değişmiyor?

GİRİŞ 03.03.2010 GÜNCELLEME 03.03.2010 YAZARLAR

Geçenlerde, ziyaretine gittiğim komünist dostlarımın fikir fırtınalarını izlerken, yakın zamanda düzenin değişme olasılığı olmadığını somut olarak gördüm.  

Sosyalistler, değişen paradigmanın hedeflerinin kendileri için idam fermanı olduğunu tahmin ediyorlar. Ancak sezgilerinin onlara yararı yok. Biraz da hali kanıksamış olmanın rahatlığı içindeler aslında. Çünkü zaten mevcut ve geçmiş hali ile de düzen, onların canına yeterince ot tıkamaktaydı.

Tartışmalar sırasında emin oldum ki yeni paradigma oluşum sürecine karşı direnme ve çözüm üretme çaresizliği açısından, solun (düzenin solundan söz etmiyoruz),  sağdan (doğal olarak bu kez de düzenin sağından söz etmiyoruz) hiç farkı yok. Bu özgün bir keşif değil. Sadece kabullenmekte zorlandığım malumun ilanı.

Ülkenin gerçek anlamda solu, geleceğe yine hazırlıksız yakalanmanın sancıları içinde kıvranıyor.  Ve ne yazık ki sancıların doğurduğu şuursuzlukla, senelerdir değiştirme mücadelesi verdikleri, devirmek adına canlarını hiçe saydıkları, sağcıların aşağılamalarına rağmen teslim olmamak için ayak diredikleri düzenin savunucuları olmayı en azından bilinçaltı düzeyinde kabullenmiş durumda. 'Asil kan' bağı, tarihi süreç içinde pek çok kez olduğu gibi bu kez de sosyalist düşünceyi düzenin soluna yamanmaya zorluyor.

Düzenin değişmesi noktasında solu, bu denli önemsemem garipsenebilir. Herşeyin en iyisini bilen sağcılar, nasılsa niyetim ne olursa olsun, beni, sola yalakalık yapmakla suçlayıp, "gerçek anlamda" (yani onların aklettiği kadarı ile) Hidayete davet edecekler.  Ama onların hoşuna gitse de gitmese de ülkede bugüne dek düzeni değiştirmek isteyen tek siyasi oluşumdan söz edebiliriz. O da TKP'dir.  Tabi bu noktanın altını çizerken, o TKP'yi bugünkü TKP ya da türevleri ile karıştırmamakta yarar var.

Öte yandan, Türkiye'de önüne gelen düzeni değiştirmekten söz etse de, değişen paradigmaların sağladığı rüzgarla bunu denemeyi göze alabilen ve gerçek anlamda düzeni değiştirmeyi hedefleyen tek siyasi partinin içinde düştüğü trajik durum, aslında düzenin gücünün büyüklüğünün de göstergesi. 

Düzeni değiştirmek için mücadele vermek ile düzenin iplerini ele almak için mücadele etmenin farkını anlamadan, konuyla ilgili tartışma yapmanın ne anlamı, ne de yararı var.

Bu konuyu başka zaman geniş geniş ele alalım. 

Şimdilik düzenin değişmemesindeki faktörlere kafa yoralım. 

Ortada zalim bir düzen var mı? Var!

Bu düzenden memnun olan var mı? Yok!

Düzen değişmemek için gerektiğinde her kulunu yok edecek kadar gözü kara mı? Kara!

O halde hiç kimse sevmediği ve herkes değişsin diye feryat ettiği halde düzen neden değişmiyor?

En büyük faktörü açıklıyorum:

Uzun zamandır seziyor olmakla birlikte nasıl kavramsallaştıracağıma karar veremiyordum. Sonunda ifade etmeyi başabildim.  

Sistemi ayakta tutan güç: Ezilen ve aldatılan kadın sendromu.

Eşleri tarafından dövülen ve aldatılan kadınların kocalarını terk etmeyip, niçin mevcut hale razı olduklarını düşünün.

Aklınıza gelen ilk cevap, büyük olasılıkla, başka şansı olmamaları ve ekonomik kaygılardan dolayı mevcut duruma katlanma mecburiyetidir...

Bu çıkarsama yanlış ve yüzeysel.

Kısmen kendilerinin "düzen içinde kurdukları düzenin" bozulacak olmasından dolayı katlanıyor kadınlar o zulme. 

Fakat büyük kısmının nedeni daha korkunç.

Çoğu kadın, zalim ve hayırsız olsa da kocasını,  toplum önünde, diğer kadına kaptırmak istemediği için sahiplenmekte, ona katlanmakta ve hatta gerektiğinde korumaktadır. 

Koca, önceleri eşini aldattığı için korksa ve bir parça da vicdan azabı çekse de, ayrı ayrı idare ettiği kadınlar birbirinden haberdar olduğunda kaderi değişir.

Önceleri kadınların birbirinden haberdar olmasından korkan koca, bunun kendisine yıkım değil, güç olarak döneceğini keşfettiği an ondan mutlusu yoktur. Her iki tarafa da onu bırakıp, diğerini tercih edebileceğinin sinyalini verdiği an kıymeti artar kocanın.

Artık her açıdan karlıdır.  Her iki kadın da diğer kadından daha iyi olduğunu ispatlamak için her yönden zalim erkeği tatmin ve cezbetmeye çalışır. 

Erkeğin zulmü ve varlığı önemsizdir artık. Önemli olan diğer kadındır. Hedef, 'ötekini' sinirlendirmek, hasetten çıldırtmak, çaresiz bırakmaktır.

Diğer kadının erkeği üzerindeki iktidarını görmektense kendisinin çektiği her cefaya razıdır kadınlar.

Tabi bunca keyif ve tatmin arasında zalim erkek, kadınlardan bazen birinin bazen diğerinin cüzdanını kendisinden gizli boşaltmasını çok da umursamayabiliyor...  Ötesini söyleyemeyeceğim...

Ülkemin ideolojistleri kusura bakmasınlar ama kendilerini aldatıp, döven kocaları varken birbirleriyle yarışan eşlerden farkları yok.

Her ideoloji mensubu, "diğer ideloji sahipleri, düzenin tek aşkı olmasın da varsın beni yerden yere vursun, önemli değil" psikolojisi içinde hareket ettiği için gününü gün ediyor düzen.

Düzene ben hükmedemiyorsam, istediğimi yaptıramıyorsam, benden başkası da yaptırmasın mantığı, zamanla düzeni yok sayıp, birbirlerinin pozisiyonuna kilitliyor tarafları. 

Bu yüzden ideolojiler her kötü koşul altında dahi düzeni iplemeyip, hınçlarını birbirlerinden çıkartmaya bahane arıyorlar....

Doğal olarak durumu fark eden üçüncü şahıslar, çıkar hesaplarını yeniden şekillendirip, bir kadına diğerini kötüleyerek, yanan intikam ve hınç ateşini körüleyerek emellerine ulaşabiliyorlar.

Yaşar İliksiz - Haber 7
yasar.iliksiz@haber7.com

YORUMLAR 3
  • baybars can 15 yıl önce Şikayet Et
    düzen toplumun cehaletinden değişmiyor.. her halde türkiyedede insanlar sovyetlerdeki gibi %90 üniversite okusaydı herhalde bu ülkedede bu düzen ayakta duramazdı,bence tespitini yanlış,o dediğiniz tespit yüksek gelirli azınlık farklılaşmış gruplar için geçerlidir,bu ülkede rejim çıkarlar üzerine kurulu olduğundan daha çok,halkını cahil ve bilinçsiz bırakarak ayakta durmaktadır,yoksa kimsenin kimseye mecburiyeti yok,ama bürokrasi askeri ve sivil buğazına kadar mecbur demokratik iktidara ve demokrasiye değişime.
    Cevapla
  • Nurhan Celik 15 yıl önce Şikayet Et
    Vay be,Yasar Bey,sizin kadinlar hakkinda bayagi bilginiz varmis. Baslik &quotEzilen ve aldatılan kadın sendromu" olsaydi, daha fazla dikkat ceker, daha fazla tiklanir, daha fazla yorum alirdi. Benden size kardesce bir öneri! Kadinlar hakkinda diger yazilarinizi merakla bekliyoruz...
    Cevapla
  • yorgundemokrat 15 yıl önce Şikayet Et
    Yaşar bey yine harika bir metin okuttunuz karndeşim.... Bendeniz bu sitede bir kaç yazarı mutad takip ederim. başta Yaşar bey, Aybike hanım, Arif bey benim yazarlarım. Az ama öz yazan ve yazdıklarında gerçekten de adam gibi yazan yazarlar bunlar. yaşar beyin bu makalesi yüreğime serin sular serptti. muhteşem tespitler yahu. afalladım, böylesine hareka bir yazı ancak yaşar beyden gelirdi. Allah razı olsun kardeş.
    Cevapla