Yaşar İliksiz
Yaşar İliksiz
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

Bir şey ama ney?

GİRİŞ 13.05.2010 GÜNCELLEME 13.05.2010 YAZARLAR

Naziler tarafından bindirildikleri trenin, penceresi dahi olmayan dış dünya ile ilişkisi kesik vagonunda doğan ve dünyayı o tren vagonundan ibaret sanan çocuklar, günün birinde vagonda açılmış iğne ucu kadar ufak delikten sızan ışıkla karşılaştıklarında şaşkınlıkla ne olduğunu anlamaya ve onu tanımlamaya çalışıyordu.

“Bir şey ama ney?”

İncecik düz çubuk gibi vagonun bir noktasından karşıya uzanan, tutulamayan, ele gelmeyen ışığı anlamaktan umudu kesen çocuklar “bir şey ama hiçbir şey!” tanımıyla yetinmek zorunda kalıyorlardı.

Vagondaki yaşlılar, onlara, gördüklerinin ışık olduğunu, güneş denen dev gökcisminden kaynaklandığı söylüyor, sonra vagonun dışında hayal meyal hatırladıkları, rengârenk, uçsuz bucaksız güzelliklerle bezeli yerler bulunduğunu anlatıyorlardı.

Çocukları tepkisi onları bunaklıkla suçlamak oluyordu. Beyinlerinde oluşturdukları hayalleri gerçek sanmakla yetinmeyip, kendilerine gerçekmiş gibi sunmalarına kızıyorlardı.

Adını bir türlü hatırlayamadığım Alman Yazarın, Düşler adlı kitabındaki yedi öyküden birinden aklımda kalanlar bunlar.

Öykünün Eflatun’un Mağaradakiler metaforunun modern ve zekice uyarlaması olduğu açık. Henüz Türkçeye çevrildiğini sanmadığım kitabın 7 Düşler adıyla filme çekildiği duymuştum ama ne zaman, kimin çektiği konusunda bilgi edinemediğim için seyretme şansı da bulamadım.

Her ne kadar 7 Düşleri seyredemesem de 7 deyince aklıma gelen, onlarca yıl önce tarifsiz heyecan içinde izlediğim Akira Kurosawa’nın 7 Samuray filminin neredeyse hemen her sahnesi hâlâ aklımda.

17. Yüzyılda, haydut cennetine dönen Japonya’da, köyleri sürekli saldırıya uğrayan ve yağmalanan köylülerin devlet ve adaletten ümidini keserek, çaresizlik içinde ölmekle, yaşamak için savaşma şansını kullanma muhasebesiyle başlıyor film. Tümü silahlı haydutlara karşı dövüşmeyi bilmeyen köylülerin savaş seçeneğini kullanması sanıldığı kadar kolay tercih değil takdir ederseniz.

Devletin güvenlik güçlerinden yardım istemek formülüne köylülerin hiç biri sıcak bakmıyor, “nasılsa haydutlardan sonra gelirler” diye kestirip atıyorlar…

Son çare akıl danışılan bilge köylü, “siz savaşamazsanız, sizin için savaşacak samuraylar bulun” teklifinde bulunur. Köylülerin samuray kiralayacak paraları yoktur. Ama kendileri yıl boyu darı yemeye razı olup, pirinçlerini verecekleri savaşçılar bulma ümidiyle yola düşerler.

Ancak her ne kadar onlar için lüks olsa da, sadece pirinç yemek karşılığında savaşma teklifini dinlemeyi kabul edecek samuray bile zor bulunur. Bulunanlar da “iyi ki köylü doğmamışız. Paranız yoksa ölün” diye onlarla dalga geçer.

İşte o dalga geçme sırasında vicdanı sızlayan bir samuray, elindeki pirinç kâsesini kaldırır ve “Onlara hiç mi acımıyorsunuz, onlar size bunu yani en değerli varlıklarını teklif ediyorlar, kendileri darı yiyecekler”

Vicdan muhasebesi samurayları karın tokluğuna köylüleri korumaya ikna etmeyi başarır.

Ama samurayları ilerleyen aşamada daha ağır bir vicdan muhasebesi beklemektedir.

Çünkü köylülerin direniş tercihi yeni seçenek doğurmuştur: Haydutlarla pazarlık. Kuşkusuz aleyhlerinedir pazarlık. Ancak daha önce haydutlardan merhamet dilemeye bile çekinen köylüler için bu hal de nispeten kârlı seçenek haline dönüşmüştür.

Haydutların tehditlerine ve direnmenin doğurduğu ağır bedeller üzerine köylüler, savaşın tam ortasında, fikir değiştirirler. Samurayların gitmelerini isterler.

Samuraylar, ya köylülere rağmen kalıp başladıkları savaşı bitirecektir ya da köylülerin gidin isteğini kabul edip, onları ‘kaderleri’ ile baş başa bırakacaktır…

***

Dikkat ederseniz iki öykü arasındaki ortak nokta, insanların her halde kendisini çaresiz hissetmesi. Vagondakilerin içinde bulundukları ortama direniş, merak etmek, daha güzel yaşanacak çareler ve ortamlar araştırmak sıkıntısı yoktur. Bu yüzden içinde ‘yaşadıkları’ koşulların iyileşmemesi dışında pek sıkıntıları da yoktur. En büyük sıkıntıları kendilerine daha güzel ve uçsuz bucaksız güzellikler olduğunu iddia eden bunaklardır!

Köydekiler ise vagondakilerin aksine, biraz da şartların mecbur bırakmasıyla, yaşadıkları koşullara razı olmayıp, daha güzel yaşanacak çare ve ortamlar araştırmayı göze alacak kadar ‘cesurdur’. Yaşadıkları koşulları daha da güzelleştirmek rüyaları olmasa da mevcudu koruyabilmek için direnmeyi tercih ettiklerinde, ‘eski hal’ ile ‘yeni hal’ arasında yeni tercih çıkar önlerine.

Köylüler tercihlerini tüm olumsuz yanlarına rağmen ‘eski hal’den yana kullanırlar.

Ancak ‘şanslıdırlar’.  Çünkü kiraladıkları ve  "işten kovdukları" 7 Samuray, onlara rağmen savaşmayı seçecektir.

***.

Tercihler burada bitmiyor şüphesiz. Örneğin 7 Samuray köylüleri haydutlardan kurtardıktan sonra başlarına 7 bela da kesilebilirler. Ya da yenilebilirler ve haydutlar 7 kat fazla eza ve cefa çektirebilir köylülere…

Yolları sürekli çatallanan tercihler bahçedir yaşam mücadelesi. Zorludur, çetindir. "Daha güzel", "daha iyi", her zaman, riskli seçimlerin ardındadır.

Ve hallerden bir haldir yaşamakta olduğunuz. Tercihlerinizin sizi sürüklediği bir hal ama hangi hal? tanımlamanız gereken "bir şey" var önünüzde. Ama "ney?"

Bütün emekleriniz, çabalarınız, yorgunluklarınız, dönüp dolaşıp, tanımlayamadığınız soru işaretlerine ulaşmak için miydi? Keşke diyecek kadar yılgın mısınız?

Yorulan ve yılan yıkılır, yok olur. Gittiği yol yanlış dahi olsa, mücadele edenin dönme şansı vardır... Tek çare çabayı bırakmamaktır...

Daha güzel dünyalar için 7 başlı canavarlarla mücadeleyi göze almak için 7 renkli düşler görmek şarttır.

Düş görmeye korkan ve yola çıkmayı göze alamayanın kazanma şansı hiç yoktur. Düşleyen ve yola çıkanların kaderini ise çoğu zaman kendi güç ve iradeleri değil, yardıma çağırdıkları 7’lerin azim ve tercihleri belirler.

7’lerin tercihini yönlendiren ise şüphesiz yardıma çağıranların samimiyeti ve niyetleridir.

7’ler bir şeydir ama her şeydir!

Siz de bir şeysiniz ama neysiniz?

Okuduğunuz bu yazı bir şey ama anlamayan için her zaman olduğu gibi hiçbir şey!

Yaşar İliksiz – Haber 7
Yasar.iliksiz@haber7.com

YORUMLAR 9 TÜMÜ
  • baybars can 15 yıl önce Şikayet Et
    7 bela hüsnü,7 kocalı hürmüz..... 7 deyince böyle tefavuklarda var,birşeyler var ama her şey zamanı gelince ortaya çıkar,buda toplumun ve insanlığın olgunlaşmasıyla olur.
    Cevapla
  • Hakki Bekar 15 yıl önce Şikayet Et
    Hiçbir Şey. Hiçbir şey çünkü sen yazından ne anlayacağımızı bize bırakmak yerine sonunda tutup kafamıza vuruyorsun sakın iğne deliğinden bakan çocuklara benzemeyin diye. O zaman da şu kadar söyler geçerim: Daha kafadan Yahudi yutturmacalarını yutmuşsun (kıssa olarak güzel de olsa) Her şey mi, hiçbir şey mi, biz karar vereceğiz. Bizi zorlamanız ayıp bir kere.
    Cevapla
  • güven kurtul 15 yıl önce Şikayet Et
    Mimigaya. Sevgili Mimiga, şu meşhur matrix filmini hatırlatmak isterim zat-ı şahanenize. Kırmızı ve mavi haplardn hangisini tercih edeceğini bilemeyen kahramanımız doğru tercihi nasıl yapabiliyordu? Çünkü o seçilmiş kişi idi. Sen de seni sevenlerin nazarında "the one" olduğuna göre seçeceğin yol en doğrusu olacaktır. Yaradanın adıyla deyip seç birini. Doğru yolu seçeceğine ben kesinlikle eminim. Çünkü o yolu sen değil seni seçen seçmiş olacak...
    Cevapla
  • Mimiga 15 yıl önce Şikayet Et
    Allah muhabbetinizi arttırsın. Köşenin alt kısmı alışık olmadığımız bir şekil yapmış, pek bir güzel görünüyor. Ama söylemeden edemeyeceğim, ben seni onlardan daha çok seviyorum, en çok ben seviyorum:)
    Cevapla
  • Mimiga 15 yıl önce Şikayet Et
    &quotBir şey yazıyorsun" ama aslında yazdıkların her şey. Şundan eminim birkaç gün, birkaç hafta, birkaç ay bilemedin birkaç yıl sonra bir şey olacak ben bu yazıyı ve yazıyı okuduktan sonraki düşündüklerimi hatırlayacağım. Bu köşede bunun örneklerini çok gördüm. Şimdi pekçok yol ayrımının ortasındayım. Birinden gitmem gerekiyor. Gitmek istiyorum ama hem yorgunum hem ürküyorum. Pişman olduğumda kaybolup geri dönememekten korkuyorum.Susanna Tamaronun dediği gibi iki yoldan birini seçeceğim ama diğer yoldan gitseydim beni nereye götüreceğini hç br zmn bilemeyeceğim.
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle