Yaşar İliksiz
Yaşar İliksiz
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

An be an geçip gidiyorken zaman...

GİRİŞ 05.06.2010 GÜNCELLEME 05.06.2010 YAZARLAR

"An gelmiş" işsiz kalmıştım. "An gelmiş", “bu da geçer ya hu!”  demiştim.  “Anla gelenin” gitmesi seneler sürmüştü...

Şeref, onur ve haysiyet kavramlarına bakışım işsizlikten kıvrandığım "o anlarda" evrim geçirmiş, netleşmişti. "Anlık" olayları ve insanların anlık olaylara verdiği tepkileri yorumlarken hangi kriterlerin esas alınması gerektiğini  o zor yıllar öğretmişti bana. 

Fişlenmiştim, adım eşkâlim bilinmekteydi. Adım benden önce giriyordu kapılardan... Ben vardığımda kapılar kapanmış oluyordu…  İsmim yanayana gelebilecek en son isimlerle birlikte anılıyordu. Her ne kadar “o an” bendeniz sivil tutsak olsam da "şu an" malum davada yargılanan bazı gariban sanıkların hislerini o yüzden pek çok insandan daha iyi anlıyorum.

Okumuş adamdım ya, ne kitapçı dükkanına tezgahtar ne benzin istasyonuna pompacı olmaya layık bulunuyordum! Hangi kapıyı çalsam daha iyi işlere layık bulanan, “o an” orayı şereflendiren adamdım! Çocuklara ekmek götürebilmem için (&) cemaatinin ($) liderinin ayaklarını yıkamayı teklif etseler “bir an" nasıl cevap verebileceğimi sorgular hale gelmiştim.  Yine de şükrediyordum. Çünkü gerçekten daha beter halde olan dostlarım vardı... Tıpkı şu an işsizlikten kıvranan ve benim yaralarını sarmaya mehlem bulamadığım arkadaşlarım gibi…    

O günlerde (%) partisinin yönetim kurulu üyesi siyasetçi dostum halimi bildiğinden, bir iki arkadaşına özgeçmişimi göndermişti. Sonuç alamayınca "anında" kararını vermiş, kendisi borç içinde yüzmesine rağmen, "benim yoksulluğum ile senin yoksulluğun aynı değil diyerek" zekatını koymuştu cebime. "Anlık" itirazlarım boşunaydı...

Girmek istemediğim, gündeme gelmemesi için gayret gösterdiğim konular bunlar. Ama hayat böyle. "An geliyor" dönüp dolaşıp, yapmak istemediğinizi olayı yapmaya mecbur kalıyorsunuz. “An geldi” beklemediğim kapılar açıldı önümde… “O an” benim hiç dahilim olmaksızın ve hesaplarımın dışında gelip çaktı ve üstüme kurulmuş tüm hesapları ters yüz etti!

İnsanlığın siyasete endekslendiği tartışmaların yaşandığı anlarda acı acı gülümseyerek yazıyorum bunları. "Hangi an" insanlığa kimlik biçecek kadar çığırından çıkan insan diye sormaya gerek görmüyorum. İnsan "işine geldiği an" her haltı işleyebilecek kadar çığırından çıkacak ruh yapısına sahip yaratık türü çünkü!

"Şu an” insanlığın kimliğini sorgulayanlardan çok, onların kimliğini sorgulayanlara şaşırıyorum! 

İnsanlığı sorgulayanları sorgulayan “bir arkadaşın” aklına "bir an" olsun  onlardan hesap sorarken, hangi kurumdan hangi metotlarda hangi şartlarda ihale aldığını hatırlamamasını garipsiyorum.. Bir diğer "arkadaşın" o satırları yazarken, kurumundan işçi çıkartırken telefondaki çocuğuna pirzola isteyip istemediğini sorduğu "anı" hatırlamış olmasını diliyorum...

Sorgulamasın demiyorum, ilk taşı eli temiz olan atsın da demiyorum! Sadece her sözün "hangi anda" sarf edilmiş olursa olsun samimiyetle ve kendi ruhunu da vuracak kadar etkili şekilde edilmiş olmasını diliyorum...

Yukarıda sözünü ettiğim (%) partisinin yönetim kurulu üyesi siyasetçi dostum samimiyetimizin koyulaştığı "anlardan birinde", "Yemin ederim ki ne yaptıysak, ne başardı isek çoğunu bilerek ve hesaplı olarak yapmadık. Hatta bugün baktığımızda bizim hesaplarımızın çoğunun yanlış ve hatalı olduğunu da görüyorum. Ama Allah bize, bizim bile inanamadığımız öyle kapılar açtı ve imkânlar doğurdu ki hatalı hesaplarımız doğruya döndü, bizi bitirebilecek hamleler bizi yükselten hamleler oldu" demişti.

"Şu anda" samimiyetle fakat hatalı yapılmış hesabı, karşı tarafın hesap hatası ile doğruya dönüştüren rüzgarlar eserken , "yanlış anda" yanlış mekanlarda "doğru" sözler sarf ediliyor olmasının ektiği nifak tohumları geziniyor ortalıkta.  Umarım ki o tohumlar havada kapanların diktiği "saksılarda" çürür ve fidana dönüşmez...

İnadına bilimin gösterdiği gerçekleri rehber edinen, inadına matematiksel düşünmeye meyilli, inadına sivil itaatsizliği savunan bir kalem, yakın zamanda sivil düşüncenin seviyesini "en üst düzeyde" test etmiş anarşist olarak yazıyorum bunları: Önce ruhunu sivilleştirmeli insan. Kendisini sivil sananların yüzde doksanının bile memur mantığıyla düşündüğü, her ulvi duyguya siyasetin bulaştırıldığı ortamda, sivillik adına yapılan her hesap “her an” her şey alt üst olabilir… Hatta an gelir “asker sussun” diye bağıran biri kalkıp “asker niye sustu” diye bağırabilir! Şaşırmayın…  

Hesapların sırfırlanıp, denklemlerin yeniden kurulması gerektiği "anlarda" muhal üzerinden doğru hesap yapanların pusulayı bırakıp Kutup Yıldızına bakmaları elzemdir.  

Doğru hesapların da "anlık" rüzgarla bozulup, denklemleri havada bıraktığı anlar vardır. İstisnadır o anlar, kaideyi bozmazlar. Ama istisnayı fark etmeyen ve çizilmiş rotaları takip etmekte direnenlerin yolu mutlaka umduklarından farklı mekanlara çıkar...

Yaşar İliksiz - Haber 7
yasar.iliksiz@haber7.com

YORUMLAR 2
  • Hasan Seyre 15 yıl önce Şikayet Et
    Aslolan bireyin ferdi hakikatlarıdır..Gerisi boş boş... Ayrışmanın insanı germesinin yarattığı düşmanlığın..ülkenin en küçük bireyi olan özde ben Hasan Seyre olarak ne kadar beni etkilediğini ve hayatımın önüne ne setler çektiği ve karşıtlarımda nefretler ürettiğinin bir göstergesini yaşıyorum..Bazen düşünüyorumda..Her siyasi oluşum iktidara gelince.kendi yandaşlarına iş ve aş sağlamada öncelik vermesini..o kadar kötü görmüyorum be abi.onların düşmüşleri ve garipleri var.onların evlerinde baba bana ekmek almadınmı diye soran çocukları var.o çığlık dünyayı yıkar.
    Cevapla
  • Metin Yazar 15 yıl önce Şikayet Et
    Neden böyle yaptım bilmiyorum.. " Şu anda" samimiyetle fakat hatalı yapılmış hesabı( Mavi Marmara), karşı tarafın (İsrail) hesap hatası ile doğruya dönüştüren rüzgarlar eserken , " yanlış anda " yanlış mekanlarda (Okyanus ötesi) " doğru " sözler sarf ediliyor olmasının ektiği nifak tohumları geziniyor ortalıkta. Umarım ki o tohumlar havada kapanların diktiği " saksılarda " çürür ve fidana dönüşmez...
    Cevapla