Yaşar İliksiz
Yaşar İliksiz
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

Yontma Taş Çağı tarihi yeniden yazılırken...

GİRİŞ 23.02.2012 GÜNCELLEME 23.02.2012 YAZARLAR

"Türkiye'de mimarlık tarihi yazımı, kendine istemeden büyük bir iyilikte bulundu.

İstemeden çünkü aksine yaptığı şeyin tam tersini yapmaya çalışıyordu.

Kabaca Mimar Sinan sonrası ile Cumhuriyet'in kuruluşuna kadar olan süreyi tarih yazımından çıkartmaya çalıştı. O süreyi görmezden gelmeye çalıştı.

Bu çıkartma işlemi istenilenin aksine büyük bir boşluğu yarattı.

İstenilen bu süreyi sıkıştırmak, olabildiğince yassılaştırmak ve zaman doğrusunda boylamasına incecik bir çizgi haline getirmekti.

Ama istenilenin aksine o süre büyüdü ve tarih yazımını da içine kattı. Artık tarih yazımı bu boşluğun içinde devinmeye başladı. Her ne kadar kendisini yalıttığını düşünse de tarih, bu boşluğun üreticisi ve sonucu oldu.... "

Birbirinden anlamlı ve takdire şayan çalışmalara imza atmayı sürdüren Mardin Artuklu Üniversitesi'nde görevli öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Tayfun Gürkaş'ın, Mimarlık Tasarım Kültürü Dergisi'nin Şubat 2012 tarihli 254. Sayısında yayınlanan "Mimarlık Tarihi Yazımı İçin Bir Altlık Denemesi" başlıklı makalesinden yaptım bu alıntıyı...

Eğer "mimarlık tarihi yazımı" ifadelerini çıkartıp yerine "Yontma Taş Devri yazımı" ifadelerini koyarsanız  metnin doğruluğu bozulmaz... 

İlginçtir ki bu değerli satırların sahibi olan öğretim üyesinin mensubu olduğu Mardin Artuklu Üniversitesi yöneticilerinden bazılarının, üniversitenin kampus kurmayı planladığı, Mardin-Diyarbakır Karayolunun yaklaşık 8. kilometresinin güney kısmındaki tepelerin yamaçlarındaki alanda, tarihi bulgular ortaya çıktığında gösterdiği bilim ve etik dışı tepkiler ile üniversiteye hak verenlerin ifadeleri; işimize gelmediğinde tarihin bazı bölümlerini görmek istemediğimizin en somut örneklerindendi. (Ayrıntılı bilgi için bakınız: Yontmataş Devri Yerleşim Alanı Bulundu)

kullanHiç bir inceleme yapmadan, peşin peşin; 3. Derece Sit alanı hüviyetindeki bölgede tespit edilen bulguların, yüzeyin hemen üstünde olmasının, tarihinin o kadar eski olmayacağına delil olduğunu ve söz konusu alanda bulunan insan elinden çıkmış kuyu tarzı yapıların da sadece bir kaçyüzyıllık olduğunu iddia eden kafaların bulunduğu bir ülkede arkeoloji tartışmak kolay iş değildir.

İşin tuhafı, bu bilim özürlü ve etik dışı itirazlar dile getirilirken Göbeklitepe bulgularının oluşturduğu depremin sarsıntıları sürüyordu...Ve Göbeklitepe'deki dünya tarihini yeniden yazdırmaya aday bulgular da toprağın yüzeyinin hemen altındaydı... Göbeklitepe ile ilgili ilk inceleme raporuna imza atan Amerikalı arkeolog Peter Benedict, 1963 yılında yüzey bulgularına bakarak, burasının bir taş devri yerleşim alanı olabileceği notunu düşmüştü. Belki de Nevali Çori ve Göbeklitepe civarında gördüğü T şeklindeki taşları mezar taş sandığı için tarihin en önemli arkeolojik bulgularını keşfeden kişi olma ünvanını kaçırmıştı... 

[Ara Nağme: Herşeye rağmen insaflı olmak lazım; unutmayalım ki bu ülkenin en çok ziyaretçiye sahip gazete portalının genel yayın yönetmeni bile Göbeklitepe'deki bulguları 2012'nin Şubat ayında öğrenince "vay be! Neler oluyormuş da haberimiz yokmuş!" diye zıplıyor... İlginçtir bu zıplama 'aklı başına yeni gelmiş' bazı isimlerce alkışlanıyor! Konuya meraklı saygıdeğer gazeteciler de insanlığın tarihini ancak 10 bin yıl geriye kadar götürebiliyor!]

Arkeoloji; siyasal, politik, etnik, inançsal ve servetsel açıdan sicili hayli kirli bir bilim sahası. Ama bu gerçek, Arkeolojinin sonsuza kadar kirli kalacağı anlamına gelmez...

En azından bu alanda kirli oyunlar sergileyenler artık karşılarında "ne oluyor?" diye soran cesur sesler bulabilecekler...

Tıpkı, ne pahasına olursa olsun, "Mardin Artuklu Üniversitesi'nin kampusünü önceden planlanan alanda yapalım" inadını sürdüren bilim dışı itirazların karşılaştığı bilinçli sesler gibi.. O sesleri buradan bir kez daha saygıyla selamlıyorum....

Sadede gelirsek...

"Eriha Şoku" ile sarsılan Arkeoloji bilimi, "Göbeklitepe Depremi" ile daha büyük şoka girdi... İnsanlık tarihi yeniden yazılıyor...

Hâlâ bu alanda eskisi gibi rahat at koşturup, komplolarını "tereyağından kıl çeker gibi" kolayca hayata geçirebileceğini sananların işi hiç kolay değil...

Yontma Taş Çağı yeniden yazılırken, çok şey tartışacağız...

Kolay olmayacak...

Pek çok devirde olduğu gibi bu tartışma sürecinde de, ahlaklı bilim adamları; ahlaksız bilim tüccarları, yobazlar, ırkçılar  ve cahillerin hedef tahtasında olacaklar...

Ama tarihin hiç bir gerçeği ebediyen gizli bırakmama ve eninde sonunda gün yüzüne çıkarma huyu olduğu için sonuç şimdiden belli:

Bilime inanan namuslu alimler (Olaya idelojik ve "inançsal" yaklaşanlar lütfen bu tabiri 'Yaradanın yeryüzündeki ayetlerine iman edenler' olarak okusunlar) kazanacak...

***

İlgisine özel not: Bilimsel tartışma dediğin, siyasi arenada bağırıp çağırarak yapılmaz. İşine gelenleri kıştırtıp, kitleleri belirlenmiş plan ve projeler doğrultusunda yönlendirmek, bilimsel yöntem değildir ama kasıtlı yapılmıyor ise mutlaka psikoloji bilim dalının inceleme konusudur.  

Yaşar İliksiz - Haber 7
yasar.iliksiz@haber7.com

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL