Yavuz Bahadıroğlu
Yavuz Bahadıroğlu
ALINTI YAZAR
TÜM YAZILARI

Mustafa Kemal’ın yakın arkadaşı Mustafa Necati Bey’in Lozan eleştirileri

GİRİŞ 08.10.2016 GÜNCELLEME 08.10.2016 YAZARLAR

Bayındırlık, Adalet ve Milli Eğitim Bakanlığı yapmıştır. Aynı zamanda da CHP’nin ideologlarındandır.

Buna rağmen, Lozan görüşmelerinde sözünü esirgememiş, İsmet Paşa’yı şiddetle eleştirmiş, andlaşmaya red oyu vereceğini açıklamıştır.

Sayın Cumhurbaşkanımız Lozan’ı hafiften eleştirince küplere binen CHP Genel Başkanı, Mustafa Necati Bey’in zehir zemberek eleştirilerine bakalım ne diyecek?

“Efendiler! Muahede nâtamamdır, katî de-ğildir (eksiktir, yetersizdir)… Çünkü bizden ayrılması im-kân dâhilinde olmayan Musul kıtası için heyet daha bir karar vermemiştir. Musul kıtası, Türk’tür ve ilelebet Türk kalacaktır!.. Musul kıtası da-imî surette Türklüğe merbuttur ve… Biz hiçbir vakitte hiçbir kuvvetle ayrılmayacağız ve bu Kürsii Muallâdân (yüksek kürsüden) tekrar arz ediyorum, ayrılmayacağız! (Alkışlar).”

“Efendiler! Bu Muahede nasıl oluyor da kabul ediliyor ve nasıl kabul edebiliriz? Efen-diler! Bu Muahedede eşhasın (şahısların) ve cemiyetlerin hukukuna da taarruz vardır… 58. maddede 1914 senesinde harb se-finelerine (gemilerine) mukabil terk edilen parayı bağışla-mış bulunuyoruz. Efendiler! Bu para kimin parasıdır? Bu para Türk Milletinin parasıdır, Türk kadınının, Türk çocuklarının gerdanından kopardığı elmaslarının parasıdır, Türklerin denizlerde gezdireceği donanmasının parasıdır. Bunu ne hakla terk ediyoruz?..”

“Sonra efendiler! Hicaz demiryolu var-dır; bu Hicaz demiryolu bütün Osmanlı İmparatorluğu’na mensup efradın ianeleriyle ya-pılmıştır… Nasıl olur da efradın ianesiyle yapılan bir müessese, şunun bunun eline terk olunabiliyor?..”

“Efendiler! Bu Muahedede kapitülâsyon ko-kusu vardır… Bilirsiniz ki, kapitülâsyon ecdadımızın ecnebilere bahşettiği bir lûtuftur. Vahidüttaraf (tek taraflı) bir mukaveledir. Bunu istediğimiz zaman kaldı-rabiliriz. Binaenaleyh, bu Muahedede bir kapi-tülâsyon kokusu kokması beni ürkütüyor, korkutuyor… Biz düveli ecnebiye tebeası gibi muamele gören Rumların zararlarını da tazmin etmeye mecbur kalıyoruz. Bu kapitülâsyon değil de nedir?..”

Ekonomik, siyasi, hukuki hükümleri yerden yere vurduktan sonra, şöyle devam ediyor:

 “Efendiler!.. Muahedenin kalbleri karartan, gözleri yaşartan acı bir safhası var. Bu safha Muahedenin 59. maddesinde mukayyetdir (kayıtlıdır). Deniyor ki: Türkiye harbin temadisinden (devamından) ve onun netayicinden (sonucundan) mütevellit (doğan) Yunanistan’ın buhranı malîsini (ekonomik krizini) nazarı dikkate alarak tamirat meselesinde Yunanistan’a karşı her türlü metalibinden (tazminat talebinden) sureti katiyede feragat eder (kesin olarak vazgeçer).”

“Efendiler! Yerleri, yurtları yakılmış milyonlarca halkın hakkını cüretkârane bir surette bağışlayan bu Muahedenin bu maddesini yangın olan bir yerin Mebusu olmak itibariyle katiyen kabul edemem.” 

“Efendiler! Düşmanların bilhassa Düveli Âkıdenin (İngiltere, Fransa gibi galip devletlerin) emri katîsiyle Akdeniz kıyılarına çıkan ve oradan Anadolu içerlerine kadar gelen Yunan ordusu, memleketin içerlerine gelmiş, harmanları yakmış, şehirleri yakmış, memlekette insan namına ne varsa kesmiş, doğramış bir câni sürüsüdür.” 

“Efendiler! Doğrudan doğruya Düveli Müttefikanın (Müttefik Devletler) ve Düveli Âkıdenin emri katîsiyle hareket eden bu ordunun icraatından yalnız Yunanistan mesul değildir. O orduyu oraya sevkeden, o orduya emir verenler mesuldür (doğrudan İngiltere’yi kastediyor). Heyeti Murahhasamız Konferansta doğrudan doğruya onlara hitabedecekti ve Türk milletinin hakkını Düveli Âkıdeden isteyecekti; Yunanistan’dan değil (Bravo sesleri)… Sonra efendiler! Zarar ve ziyanın miktarı Heyeti Murahhasamızca 4 milyar altın Frank olarak tesbit edilmiştir. Bu dört milyar Frank hibe edilmiştir. Efendiler! Hiç olmazsa Yunanistan’ın parası yoksa efendiler bizden alıp götürdüğü mevaşinin (davar) aynen iadesini isteselerdi; bunlar küçük şeyler değildir. Elli, altmış milyon liralık bir şeydir. Bunu aynen istemek hakkımız değil midir? Bu istenmemiştir; istenmiş ise de verilmemiştir.” 

“Sonra efendiler, babaları kesilmiş, valideleri kesilmiş evlâtların ah ve figanı kulaklarınıza gelmiyorsa, eğer efen-diler dul kalmış annelerin kalblerinden kopan ah ve figanları vicdanlarınızı sızlatmıyorsa, ev-leri yanmış, ocakları sönmüş eski ocakzadelerin feryadı ruhlarınıza kadar gelmiyorsa, bu mua-hedeyi kabul edebilirsiniz (TBMM Zabıt Ceridesi, içtima 8, cild 1, 22 Ağustos 1339 (1923), sayfa 246–249).

Sonunda kabul ettiler. 

YORUMLAR 1
  • mustafa 9 yıl önce Şikayet Et
    sizce hocam o masadan karlı çıkmak için ne yapmalıydık
    Cevapla