Yalanla geçen on koca yıl!..
Hey gidi “yalan” dünya!..
“Kaset kumpası”yla CHP’nin başına getirilen Kemal Kılıçdaroğlu, önümüzdeki ay “Genel Başkan”lık koltuğunda tam 10. yılını dolduruyor.
Şahsen, “Kılıçdaroğlu” denildiğinde;
Aklıma Kemal Bey’in ısrarla söylediği “yalanları”ndan başka bir şey gelmiyor.
İşin trajikomik yanı ise;
Kılıçdaroğlu’nun söylediği bazı “yalanları” hatırlayınca, duygulanıyorum da…
Mesela!
Avcılar Belediyesi’nin astırdığı, Kılıçdaroğlu’nun ise; “Biz astırmadık” diye yalan söylediği “rahibe afişleri” skandalı yaşandığında 9 yaşında olan çocuklar, son seçimlerde oy kullandılar.
Hakeza,
“Havuzlu villada oturmayacağım” diye söz veren Kılıçdaroğlu’nun, o sıralar Balıkesir Burhaniye’de “havuzlu villa” yaptırdığının ortaya çıkması…
“Hiçbir yakınıma, toplu iğne ucu kadar menfaat sağlamadım” dedikten sonra, bırakın çocuklarına, 1 aylık torunu Duru’ya bile sigorta yaptırması…
SSK Genel Müdürlüğü döneminde, sülâlesinden 100’e yakın akrabasını işe alıp, “nepotizmin” Nirvana’sına ulaşması.
On yıldan geriye kalan, yüzlerce, belki de binlerce “yalan”dan sadece birkaçı.
Dahası, aradan onca zaman geçmesine rağmen, Kemal Bey henüz bu huyundan vazgeçmiş değil..
Hâlâ, bıkmadan, usanmadan yalan söylüyor…
Örneğin;
“Halka yalan söyleyerek siyaset yapılmaz” diyen Hüsamettin Cindoruk’u ziyaret ettikten sonra, çıkışta; “Birikiminden faydalandık” demiş..
Ziyaretin üzerinden bir hafta geçmeden bu kez başka bir yalanla gündeme gelmişti.
*
Bunca yalanı söyleyen Kemal Bey, kendisine “yalancı” denildiğinde ise, doğruca mahkemenin yolunu tutup, o kişiye dava açıyor.
Bir keresinde, “kaş yapayım derken, göz çıkarmış…”
Bu sebepten dolayı Mehmet Özhaseki’ye açtığı davada, mahkeme tarafından kendisi “Yalan Makinesi” diye tescillenmişti.
*
Esasında, Kemal Bey’in bu cesareti yargıdaki boşluktan kaynaklanıyor.
Zira Türkiye’de “yalan” söylemek suç değil fakat yalan söyleyene “yalancı” demek suç…
Amerika’da ise durum tam tersi.
ABD eski Başkanı Bill Clinton, Oval Ofis Skandalı’nda, “cinsel taciz”den değil de “yapmadım” diyerek “yalan söylediği” için ceza almakla karşı karşıya kalmıştı.
•
Evet!..
CHP’lilerin “seyyid” ilan ettiği Kılıçdaroğlu;
Kur’an-ı Kerim’de toplam 262 ayette “yalan”dan bahsedilmesine…
Peygamber Efendimizin;
“Size büyük günahların en büyüğünü söyleyeyim mi?” diyerek bizleri yalandan uzak durmamız yönünde uyarmasına…
Hacı Bektaş-ı Veli’nin “diline sahip ol” ikazına rağmen, hâlâ “yalan”da ısrar ediyor..
Kâh, “Külliye’ye giden CHP’li” iddiası için, “Doğrudur. İsim vermek istemem” diyerek…
Kâh, daha önce eleştirdiği “Şehir Hastaneleri”ni, “eleştirmedim” diyerek..
Son olarak da Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un evinin CHP’liler tarafından dikizlenmesi hadisesinde;
CHP Üsküdar ilçe başkanının, “Ben gittim evin yanındaki arazinin fotoğrafını çektim…”
CHP İl Başkanının da “Partinin talimatı ile gitmiştir” diyerek bu durumu açıkça kabul etmesine rağmen, Kemal Bey yine en iyi bildiği işi yaptı ve gerçeği inkâr ederek “oradan geçiyordu” sözleriyle, yalan söylemeyi tercih etti.
•
İşin tuhaf yanı ise;
Kılıçdaroğlu’yla birlikte, CHP’lilerin kahir ekseriyetinde bir “yalan söyleme” alışkanlığı baş göstermeye başladı.
Son olarak;
Ambulans uçakla Türkiye’ye getirilen Covid-19 hastası Emrullah Gülüşken, Batmanlı olduğunu söylediği halde, CHP’liler onun Konyalı ve Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca’nın da akrabası olduğu yalanında ısrar ettiler.
•
Her ne kadar felsefeci Arnold Isenberg;
“Bir kimse yalan söylerken mutlak bir biçimde karşı tarafı aldatma niyeti taşıdığı” yönündeki görüşü “önyargılı” bulsa da..
Belli ki Kılıçdaroğlu ve avanesi, ünlü felsefecinin yanıldığını ispat etmek istercesine sürekli insanları “aldatmak” niyetiyle yalan söylüyorlar…
Tabii, CHP’nin ileri gelenlerinin yalanda ısrar etmesi, parti tabanında da; söylenen her yalanın “doğru” olduğuna yönelik bir peşin kabulün oluşmasına neden oluyor.
Maalesef bu belirtiler, “Mitomani” hastalığını taşıyanlarla birebir örtüşüyor!.