CHP’lilerden fazla CHP’li oldun be Mansur!
2016 yılında, Anıtkabir’de bir çocuk parkı yapılmıştı…
“Park” dediğim de plastik bir kaydırakla bir iki salıncak, o kadar.
23 Nisan etkinlikleri kapsamında yapılan oyun parkını tam 5 ay sonra fark eden CHP’liler ve azgın Kemalistler, kırmızı görmüş boğalar gibi çocuk parkına saldırmış, siperden fırlayan ilk isimlerden biri olan CHP İzmir Milletvekili Tuncay Özkan ise, “Anıtkabir’de bu kepazeliğe imza atanlar soruşturulmalı, cezalandırılmalıdır” şeklinde, esip gürlemişti.
Ardından, şahsi menfaatlerinden ötürü şu sıralar bizim mahallede dolaşan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu topa girmiş, o da; “Bir de plastik kamelya ve fıskiye yapsaydınız!” diyerek, güya aklınca espriyle karışık bir tepki koymuştu.
Akabinde, “(Anıtkabir’e) zamandan ve mekândan bağımsız çocuk oyun aletleri koymak saygısızlıktır” diyen Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan’dan tutun da…
Başbakan Binali Yıldırım’ın yanıtlaması istemiyle soru önergesi veren CHP Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt’a kadar, yığınla Kemalist; tıpkı yel değirmenlerine savaş açan “Don Kişot” gibi, çocuk parkıyla savaşmışlar ve “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganları eşliğinde minikler için yapılan oyun parkını parçalamışlardı.
Bu olay üzerine kalem oynatanlardan biri olan Emin Çölaşan da Anıtkabir’in her şeyinden Genelkurmay sorumlu olduğu için Tayyip Erdoğan’a ve Melih Gökçek’e dil uzatamadığından; “Genelkurmay’ın geçmiş yıllardaki sağlam Atatürkçü-laik duruşunu çok özlüyorum. Galiba son kale de artık düştü” şeklinde bir serzenişte bulunmuştu.
¥
Konuyu Emin Çölaşan’a bağladım, çünkü “azgın laikçiler”in en önemli isimlerinden biri olan Çölaşan’ın nasıl bir “mürai” olduğunu bilirsek, o güruh hakkında daha net fikirlere sahip oluruz.
O halde başlayalım…
Haziran 2007’de, Ankara’da organize edilen ve merhum Sinan Şamil Sam’ın da “şampiyonluk” mücadelesi verdiği boks turnuvası sonrası, Emin Çölaşan bir yazı kaleme alarak;
İki minare arasındaki bir kubbeden oluşan Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin “amblemi”yle ring zemininin neredeyse tamamını kapladığı için dönemin Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Melih Gökçek’i; “Kocatepe Camii’nin minarelerini bir kısmı Hıristiyan olan sporcuların ayaklarının altına serdiği ve kutsal kavramların ezilmesine, çiğnenmesine” sebebiyet verdiği için sert bir biçimde eleştirmişti…
“İslamcı kesimi” ve “muhafazakâr medya”yı da mezkûr manzarayı “sırıtarak izlemekle” itham etmiş, bir de “çifte standart”la suçlamıştı.
Hâlbuki aynı Emin, ring zemininde “ayaklar altına alındığı” için kıyametler kopardığı o kubbenin, esasında camiyle alakası olmadığını ve “içkili restoranlarla dolu Atakule’nin kubbesi” olduğunu bizzat 26 Kasım 2005 tarihli “Kara Mizah Ülkesi” başlıklı yazısında yazmış ve “kutsal” saydığı logoyu da “HİLKAT GARİBESİ” olarak nitelendirmişti.
Ama dedim ya…
Çölaşan, Kemalistlerin önde giden “müraileri”nden olduğundan o gün öyle, diğer gün böyle yazmakta bir beis görmemişti.
¥
Geçtiğimiz günlerde, Mansur Yavaş’ın Basın Yayın Koordinatörlüğü görevine getirdiği Volkan Gültekin’in riyasetinde Hacı Bayram-ı Veli Camii önünde “motosikletli drift” kepazeliği yaşanır yaşanmaz “dinimize ve mukaddes değerlerimize” olan sımsıkı bağlarından yukarıda bahsettiğim Emin Çölaşan’ın, mezkûr skandalla ilgili ne yazacağını merakla beklemeye başladım.
Öyle ya!
Anıtkabir’deki çocuk gürültüsünden rahatsız olan, cami kubbesine benzettiği Atakule’li Ankara logosunun ayaklar altına alınmasından rahatsız olan Emin, Hacı Bayram-ı Veli gibi bir evliyanın türbesinin yanı başındaki motor gürültüsünden pekala rahatsız olmuştur diye düşündüm..
Hatta!
Mezkûr skandalın baş sorumlusu Mansur Yavaş’a da haddini bildirir diye düşündüm…
Sonuç, tam da tahmin ettiğiniz gibi…
Değil Mansur Yavaş’a tek laf etmek, dün oturmuş Sedef Akbaş’ı bile gölgede bırakacak şekilde Yavaş’a ve İmamoğlu’na yıkama yağlama çekmiş..
Hadi; Allah’tan korkmadın, bizden utanmadın Emin…
TBMM’nin açılışı için özellikle Cuma günü seçen ve Hacı Bayram Veli Camii’nde kılınan Cuma namazından ve kesilen kurbanlardan sonra “sancak” çıkarıp, Kur’an-ı Kerim ve Sakal-ı Şerif eşliğinde meclisin açılışını yapan Mustafa Kemal’den de mi utanmadın?
Doğru ya!...
Atatürk umurunda olsaydı, CHP İzmir İl Örgütü’nün 2006 yılında Atlas Pavyonu’nda düzenlediği bayramlaşma töreninde, dönemin CHP lideri Deniz Baykal’ın posterini duvara asarken, Atatürk’ün tablosunu kürsünün önüne koyarak, adeta yerlerde sürükleyen CHP’lilere laf ederdin…
¥
Dediğim gibi;
Laikçi azınlıkta “mürailik” ve “takiyecilik” sıkça görülen bir hastalıktır.
Fakat!
“Partiyi CHP’lileştirdiniz” diyerek MHP’den ayrılan Mansur Yavaş’ın, başkanlık mazbatasını almadan önce sabah namazı kıldığı Hacı Bayram Veli Camii’ndeki “drift kepazeliği”ne sessiz kalması, maalesef onu da “CHP’lileşmeye” doğru sürüklüyor!
Yeniakit