6’lı masadan önce Akşener’in oturduğu o masa!
İnsanlar, bazı gizemli mesajları muhataplarının şuur altlarına iletmek için canlı-cansız varlıkları, anlamlı-anlamsız kelime ve sembolleri, ya da renkleri kıyafetleri tercih ederler.
“Subliminal” veya eski dilde “tahteşşuur” da denilen ve doğrudan insanların bilinçaltını hedefleyen bu mesaj verme tekniği, genelde reklamcılık ve propaganda alanlarında kullanılıyor.
Türkiye’de ise bu “ezoterik haberleşme metodu”nu en çok kullananların başında hiç kuşkusuz FETÖ’cüler geliyordu.
Örgüt militanları, Gülen’in oturduğu koltuktan kalkıp diğerine geçmesine bile sayısız anlam yüklüyordu.
Ülkemizde giydiği kıyafete, söylediği söze anlam yükleyen siyasetçilerin başında ise Meral Akşener geliyor.
Hatırlayın!..
Meral Hanım, “Yurtta Sulh Konseyi” adıyla 15 Temmuz’da darbe yapmaya kalkışan FETÖ’cü hainlerden çok önceleri, ısrarla; “yurtta sulh cihanda sulh” demiyor muydu?
Ya da!..
MHP’yi ele geçirmek için düzenleyecekleri seçimli korsan kurultayını 10 Temmuz 2016’da yapmayı planlamalarına rağmen, Meral Akşener her fırsatta;
“Yoookkk, 15’inden sonra İnşallah işler değişecek” diyerek, sanki bir şeylerden haberi varmış gibi açıklamalar yapmıyor muydu?
Hakeza!..
12 Temmuz 2016 günü, o dönem MHP Genel Başkan’ı olmak için her türlü yolu deneyen Meral Akşener’in, polis barikatı önünde çekilmiş “puantiyeli gömlek” ve “beyaz ceketli” kıyafetli fotoğrafının tıpkısının aynısının Almanya’da çekilmiş olması gibi, çok sayıda örneği sıralamak mümkün.
Meral Akşener, sembol ve söylemlerle mesaj verme duruma yönelik 2019 yılında yaptığı açıklamada ilginç ifadeler kullanmıştı.
Akşener, partisinin grup toplantısına gelirken İP’li Lütfü Türkkan'ın, üzerindeki mor kıyafeti göstererek; "Kıyafetinizin rengi patlıcanı hatırlatıyor. Şuuraltına mesaj mı veriyorsunuz?" dediğini belirtmiş ve 28 Şubat MGK Toplantısına ait aşağıdaki anısını anlatmıştı:
“Şöyle bir huyum var, kafama takılan her konuda istemsiz eylemlerim oluyor. 28 Şubat MGK toplantısına da yeşil bir kıyafetle gitmişim. Vallahi haberim yok, seçimimden haberim yok. Bir de üstüne üstlük şöyle bir gömlek; düğmeler sık sık . O zaman birisi dedi ki, o günün çok böyle şiddetli arkadaşlardan biri;‘Siz, bize mesaj mı veriyorsunuz?' dedi. Ben baktım yeşil giymişim meğer. O yetkiliye, 'mesaj vermiyorum ama şuuraltım mesaj vermiş.”
*
Evet!..
“İstemsiz” olup olmadığını bilmiyorum ama Meral Hanım, kafasına takılan her konuda subliminal mesaj vermeyi ihmal etmiyor.
Dün, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, sözde milliyetçi ve mukaddesatçı siyaset yaptığını iddia eden İYİ Parti’nin artık CHP ve HDP ile yan yana durmaktan vazgeçip, 6’lı masayı terk etmesine yönelik çağrısı sonrası, Meral Akşener, anlam veremediğim bir açıklama yaptı.
Güya Başkan Erdoğan’ın çağrısına sert bir karşılık veren Akşener,
“Dün neyi savunduysa bugün de onu aynı kararlılıkla savunan bir partiyiz. Milletimizin geleceği heba edildiği bir kumar masasında hiç olmadık, bundan sonra da olmayız.” ifadelerini kullandı.
Tabii Meral Hanım, durduk yere “kumar” ve “masa” kelimelerini kullanınca, aklıma yıllar evvel yaşanan bir hadise silsilesi geldi.
Genç neslin, yıllar evvel “milletimizin geleceği”nin hangi masalarda heba edildiğini özetlemesi açısından önemli:
Yıl, Eylül 1996…
Tansu Çiller’in Genel Başkanlığındaki Doğru Yol Partisi, uyuşturucu maddelerin, müstehcen yayınların ve kumarhanelerin engellenmesi için yurt çapında bir mücadele başlatma kararı almıştı.
DYP Kadın ve Gençlik Kolları tarafından Büyük Ankara Oteli'nde düzenlenen toplantıda konuşan DYP lideri Çiller, Türkiye'nin dünya kamuoyunda "casinolar ülkesi" olarak anılmaya başladığını ve bunun utanç verici olduğunu belirterek, "Kumarhane ayıbı ya bitecek ya bitecek” demişti.
Çiller konuşmasında, “Kumarhaneleri Yassıada, Alanya ve belirleme çalışmaları süren bir bölgeye yoğunlaştıracaklarını” söylemişti. Çiller tarafından “kumarla mücadele” maksadıyla kurulan komitenin “as”ları arasında ise o dönem DYP Genel Başkan Yardımcısı olan Meral Akşener de vardı.
Derken..
3 Kasım 1996’da, Abdullah Çatlı’nın öldüğü “Susurluk Kazası” meydana geldi.
8 Kasım 1996’da ise, dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Ağar mafya, siyasetçi ve polis ilişkilerinin açığa çıkmasıyla başlayan tartışmalar üzerine istifa etti.
Yerine Meral Akşener getirildi.
FETÖ’nün gazetesi Zaman, devir teslim törenini; “Abi kardeşe devretti” başlığıyla duyurdu.
2 hafta sonra, ANAP Lideri Mesut Yılmaz, Budapeşte'de kumar masasında yumruklandı.
İçişleri Bakanı Meral Akşener, "Budapeşte'ye birini gönderdik. Resmi incelemesini yapacak" dedi.
Birkaç gün sonra kameralar karşısına geçen ANAP Lideri Mesut Yılmaz, 28 Temmuz 1996’da, otomobiline kalaşnikoflarla açılan çapraz ateşte öldürülen “kumarhaneler kralı” Ömer Lütfü Topal suikastının, “Özel Tim” görevlilerince düzenlendiğini iddia etti.
Hemen ardından açıklama yapan İçişleri Bakanı Meral Akşener, suikasta yönelik ses bantlarının kendisine ulaştığını açıkladı.
Mesut Yılmaz'ın iddiası adli makamlarca araştırılırken, Meral Akşener, İstanbul Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu'nu, "soruşturmanın selameti açısından" bahanesiyle görevden aldı. Tüm Türkiye gibi Başbakan Necmettin Erbakan’ın da televizyondan öğrendiği bu görevden alma sonucu Erbakan Hoca bir emrivaki ile karşı karşıya bırakılırken, gerçekte ise bırakın “selameti”ni, ortada “soruşturma” bile yoktu.
Bu kez hamle, Akşener’in sorumluluğundaki İçişleri Bakanlığı’ndan geldi.
13 Aralık’ta, bakanlık tarafından açıklanan Ömer Lütfü Topal cinayeti ile ilgili belgede,
Topal'ı öldüren silahta kendisi de ölmüş olan Abdullah Çatlı'nın parmak izinin çıktığı iddia edildi.
Gündeme bomba gibi düşen bu belge, güya Çatlı'nın "bir cinayete" karıştığının ilk resmi belgesi oldu.
Akabinde…
ATV'de yayınlanan ve yapımcılığını Mahmut Övür’ün üstlendiği “Adliye Koridorları” programında, “büyük” bir düğünde çekilmiş bazı görüntüler paylaşıldı.
Düğün kasetinde, Abdullah Çatlı'nın karşı masasında, o dönem İçişleri Bakanı olmayan Meral Akşener oturuyordu.
Mahmut Övür, o görüntüleri yayınladıktan sonra, evinin sokağında kurşunların hedefi oldu. Övür, 21 Haziran 2004’de, Radikal gazetesinden Neşe Düzel’e verdiği röportajında olayı şöyle anlatmıştı:
“Atv'de 'Adliye Koridorları' programında bir düğünün kasedini yayımladım. O kasette, Çatlı'nın karşı masasında dönemin içişleri bakanı Meral Akşener oturuyordu. Düğün yapıldığında bakan değildi. O kasedi bana yeraltı dünyasından biri verdi. Sonradan o dünyada, 'Kasedi niye verdin' diye çok sıkıştırıldı. Kasetteki Akşener görüntüsünü yayınlamamam için beni çok tehdit ettiler. Ben yayımladım ve evimin önünde kurşunlandım. Beş kurşundan biri kasığıma, diğeri koluma geldi. İkincisinde yere düştüm.”
*
Özetle…
Meral Hanım’ın geçmişini hatırlayınca, 6’lı masa biraz “ufak” bile kalıyor!
-
Serdengeçti... 2 yıl önce Şikayet EtBunların kökeni dış menşeli ve çok dahası var içimizde bizden bilip bizden olmayan, sadece altılı ganyan değil onlarıda izleyen ve takip eden birileri...!Beğen Toplam 10 beğeni
-
Ahmet Galatalı 2 yıl önce Şikayet EtSıfır güvenim var, zaman heerşeyi açığa çıkarır evvelAllahBeğen Toplam 14 beğeni
-
Numan Tayfur 2 yıl önce Şikayet EtMasadan masaya zıplayan meralBeğen Toplam 26 beğeni
-
emre1907 2 yıl önce Şikayet EtMeral Aksener tam bir hizipcilik icinde, partilileri bile cildiriyor,iplerkoptu kopacak bir kivilcim bekliyorlar gerceten aksener hangi partinin genelbaskani..Beğen Toplam 14 beğeni
-
Abdulbaki yeşil 2 yıl önce Şikayet EtResmen ajan bunların hepsi özel yetiştirilmiş buralara getirilmiş operasyon ekibi hepsi CİA MOSSAD FETÖ son kozlarını sahaya sürmüş. Ama millet artık herşeyin farkında.Beğen Toplam 37 beğeni