İllegal Basın Konseyi’ne kim “dur” diyecek?
Basın Konseyi diye sözde meslek etiği ile ilkelerini savunan ve hiçbir yaptırım hakkı olmamasına rağmen medya kuruluşlarına ayar vermeye kalkışan illegal bir kuruluş var.
12 Eylül darbesinin ardından "ahbap çavuş ilişkisiyle" oluşturan ve kanun önünde "hükmi şahsiyet"i, yani sorumluluğu bulunmadığı için "illegal" konumda olan bu yapı, güya medyadaki yayınlarla ve gazetecilerle ilgili şikâyetleri değerlendirerek, kendi koyduğu kuralları ihlal edenler hakkında "uyarı" veya "kınama" kararları alıyor. Kendince, sözde "resmi" yazılar yazıp medya kuruluşlarından ve basın mensuplarından savunma istiyor.
Tüzel kişiliği olmadığı ve yetkisi bulunmadığı halde aldığı gelişigüzel kararları göndererek hem “yetki suistimali” yapıyor, hem de basın mensuplarının “kişilik haklarına” zarar veriyor.
Yani, bir nevi suç işliyor.
Suç demişken…
İllegal Basın Konseyi, Dernekler Kanunu’na göre kurulmuş bir tüzel kişilik olmadığı için “para harcama” yetkisine de sahip değil. Bu yüzden, “akçeli işleri”ni, “Basın Konseyi Dayanışma ve Geliştirme Vakfı” üzerinden yürütüyor.
Bir dönem Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yapan Gülçin Telci ise kaleme aldığı bir yazısında, “...işadamlarına "Bize üye olan gazetecilerle konuşun, olmayanları muhatap almayın, sizi kızdıranları da bize bildirin" diye kitapçıklar yollayıp, kendi üyelerinin "daha güvenilir kişi ve kuruluşlar olduğunu" yazarak, Basın Konseyi’nin sermayeye yaranma çabasını deşifre etmişti.
*
Türkiye Gazeteciler Sendikası, 1989 yılında gerçekleştirdiği genel kurulunda, “demokratik olmadığı” gerekçesiyle, işbu Basın Konseyi'ni “tanımama” kararı almıştı…
Üyelerine de, "Demokratik bir yapısı olmadığı gerekçesiyle bu oluşuma “katılmama” tavsiyesinde bulunmuştu.
Anadolu Yayıncılar Derneği ise kullandığı nefret dili nedeniyle Basın Konseyi’ni kınayarak, “Anadolu medyasını temsil edemezler” açıklamasında bulunmuştu.
Türkiye’nin tanınmış gazetecileri de müteaddit defalar yaptıkları açıklamalarda, bu yapıyı tanımadıklarını ilan ettiler.
Akit Medya Grubu’nun merhum İcra Kurulu Başkanı Mustafa Karahasanoğlu, “Bu yapının benim nazarımda bir meşruiyeti yok. Bunu yazılı ve sözlü olarak defalarca söyledim... Çünkü Basın Konseyi’ni, kartel gazetelerini aklamak için kurulmuş illegal bir örgüt olarak görüyorum. Muhatap kabul etmediğim bir kuruluşun beni uyarması veya kınamasının hiçbir önemi yok... Eğer bizi kınamak veya uyarmakla kendilerini tatmin ediyorlarsa buna devam edebilirler." diyerek, Basın Konsey'i tanımadığını ve muhatap kabul etmediğini söylemişti.
Rahmetli Hasan Karakaya ise 28 Ağustos 2009 tarihli yazısında, “Daha önce de yazdım... Basın Konseyi denilen bir kuruluş ‘yasal bir kuruluş’ değildir... ‘Hükmî şahsiyeti bulunmadığı’ için de, yasalar önünde ‘illegal’dir, hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur!.. ‘İllegal’ bir kuruluşun benim hakkımda ‘uyarı’ cezası vermesi ile ‘PKK’nın uyarması’ arasında hiçbir fark yoktur!.. Nasıl ‘PKK’nın uyarısı’nı iplemezsem, ‘Basın Konseyi’nin uyarısı’nı da iplemem!..” demişti.
2 yıl önce aramızdan ayrılan Ahmet Kekeç de, “Dernek değilsiniz... Vakıf değilsiniz... Cemiyet değilsiniz... Yargı değilsiniz... O halde insanlardan ‘savunma’ talep etme, onları yargılama, ‘uyarı’ ve ‘kınama’ cezası verme hakkını nereden alıyorsunuz?” sözleriyle, hakkında keyfi kınama kararları veren illegal Basın Konseyi’ne haddini bildirmişti.
*
Malum zihniyetin egemen olduğu bu yapıya kendi mahallesinden de çok sayıda eleştiri geldi.
Yazar Cengiz Çandar, “Ben zaten Basın Konseyi’ni kabul etmiyorum, tanımıyorum” derken…
Kısa süre önce vefat eden Hıncal Uluç da, 29 Aralık 2006’daki yazısında, “Basın Konseyi diye bir kuruma artık saygı duymuyorum. Bu kurumu tanımıyorum ve kurulduğundan bu yana yaptığım üyelikten de istifa ediyorum. Bundan böyle sakın benimle ilgili bir karar almasınlar ve popomla gülmeme sebep olmasınlar.” şeklimdeki ifadelerle tepki göstererek, mezkur kurumun tarafsızlığını ve etik vasfını yitirdiğini söylemişti.
Habertürk yazarı Fatih Altaylı ise köşesinden, "Basın Konseyi denen şey, her kimseniz, biz sizi tanımıyoruz. Bir daha bana o anlamsız kağıt parçalarını yollamayın. Okumadan atıyorum. Çevreye zarar oluyor." şeklinde sert ifadeler kullanmıştı.
*
28 Şubat sürecinde Müslümanları karalayan, aşağılayan, hızını alamayıp hakaretler yağdıran gazeteler ile köşe yazarları hakkında tek bir kınama kararı bile almayan bu illegal oluşum, kurulduğu günden beri “sivil” ve “demokratik” bir görünüm altında malum ideolojinin savunuculuğunu üstlendi.
Sözde “meslek etiği” bahanesiyle medyaya nizam vermeye kalkışan Basın Konsey’i, Emin Çölaşan'ın ricası üzerine dönemin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'i, "İş zorbalığa kalınca kimin elinin daha ağır olduğu baştan bilinmez" şeklinde ifadelerle tehdit edecek kadar ileri gitti.
Güya tarafsız olması gereken Basın Konseyi’nin eski Başkanlarından Oktay Ekşi, 28 Şubatçıların hazırladığı “andıç”lar üzerinden “Alçakları tanıyalım” başlıklı yazılar yazarak, PKK’nın 2 numaralı ismi Şemdin Sakık’ın ifadeleri üzerinden gazetecilere itibar suikastı yaptı. Daha sonra da “devlet bizi kullandı” diyerek günah çıkarma seansları düzenledi.
Ekşi’nin CHP’ye katılmasının ardından göreve gelen ve 27 Mayıs cuntasıyla yaptığı işbirliğiyle tanınan “postalcı” Orhan Birgit ise, rezaleti bir adım ileri taşıyarak Basın Konseyi’ni adeta “Baas Konseyi”ne çevirdi.
Birgit, 2012 yılında, foto montajlı fotoğraflar üzerinden, “Hatay’dan Suriye’ye ambulanslarla silah taşındığı” iftirasını attı. Birgit'in iftirası sonrası, Gökmen Karadağ ve Enver Aysever gibi fondaş gazeteciler bile Basın Konseyi’nden istifa etti. İllegal konsey, o süreçte istifalar nedeniyle üyesiz kaldığı için, en yüksek karar organı olan “yüksek kurul” için ilanla üye aradı.
*
Şu sıralar başında, CHP kürsüsünden, “Korkunun ecele faydası yok. Tarihin sayfaları içinde basını cendereye sokanların akıbetini hepiniz gayet iyi biliyorsunuz.” diyerek, AK Parti iktidarına yönelik tehditvari ifadeler kullanan Pınar Türenç’in bulunduğu illegal Basın Konseyi, son olarak “yerli” ve “milli” medyanın gür seslerinden Haber7’ye ihtar metni göndererek, bir kez daha haddini aştı.
PKK'nın medya yapılanması ANF'nin yayınladığı ve emniyet güçlerimizin, terör örgütüne yönelik operasyonlarda, eğitimli köpeklerin üzerine bomba bağlayarak teröristlerin inlerine gönderdiği şeklindeki kirli iftirayı, “TSK'ya 'köpek'li iftira! Hayvan derneği başkanından korkunç sözler” başlıklı haberiyle deşifre eden Haber7’den rahatsız olan Basın Konseyi, güya 'Basın Meslek İlkeleri’nin ihlal edildiği gerekçesiyle savunma istedi.
Üstelik geçmişte kınama kararı aldığı muhabir Evren Değer’in ismini “Enver” olarak yazan Basın Konseyi, bu kez de Haber7 Genel Yayın Yönetmeni Osman Ateşli’nin ismini “Orhan Ateşli” diye yazarak, ayrı bir rezalete imza attı.
*
Tabii!..
Her fırsatta PKK’nın ekmeğine yağ süren açıklamalarda bulunan, eli kanlı teröristler için “gerilla” diyecek kadar ileri giden isimlerin şikayetleri üzerinden yerli ve milli medyaya ayar vermeye çalışan Basın Konseyi, devletinin ve ordusunun yanında saf tutan Haber7’ye yönelik bu çıkışıyla haddini fena halde aşmıştır. PKK’nın ekmeğine yağ sürecek bu skandal karar bardağı taşırmıştır. Türkiye’nin artık, kurulduğu günden beri milli medyaya “itibar suikastı” yapan ve “kişilik haklarını” hedef alan 40 yıllık vesayet artığı bu illegal kamburdan bir an önce kurtulmalıdır!
-
Türk 1 yıl önce Şikayet EtDevlet demir yumruğunu masaya vurmalı...Beğen Toplam 4 beğeni
-
Alperen 1 yıl önce Şikayet EtMadem illegal, okuyuculara şikayet edeceğinize mahkemeye verin. Hiçbir sıfatı olmadan gazetecilere kınama cezası veren bir kurum insanların itibarını zedeleyip suç işliyor demektir.Beğen Toplam 3 beğeni
-
dede korkut 1 yıl önce Şikayet Etİllegal Basın Konseyi’ne Türkiye Gazeteciler Sendikası dur diyecek, demeli, diyebilmeliBeğen Toplam 4 beğeni
-
YILDIZ 1 yıl önce Şikayet EtBu Devletin sahibi bunlarmiki???Beğen Toplam 5 beğeni
-
YILDIZ 1 yıl önce Şikayet Etİnanınki bizler okur lar olarak bizzat yorum yazarken bir konu hakkında okurlara bile sansür uygulanıyor bir görülmez ell tarafından .Şahsen ben bunu defalarca yaşadım ve gördüm. 2023 Türkiye yüzyılına girerken ve kutlarken ,Görsel ve yazılı medyaya bu tehtidleri ve kısıtlamaları yapanların bir an önce yapılması gereken yapılmalıdır . Yapılmazsa muz cumhuriyeti den ne farkımız kalır.Beğen Toplam 4 beğeni