Kandan “viski vergisi” alanlar, Kızılay’a çamur atıyor!
Şanlıurfa'da ikamet eden Müzeyyen Işıkgöz, Mayıs 1996’da sezaryenle anne oldu.
Doğum sırasında Işıkgöz’e acil kan gerekti.
Kızılay Şanlıurfa Kan Merkezi’nin test etmeden sattığı kandan anne Müzeyyen ile minik kızı Rukiye, AlDS virüsü kaptı.
Işıkgöz ailesi, ihmal nedeniyle Kızılay’a dava açtı.
O dönemin parasıyla 15 milyar lira manevî tazminata mahkûm olan Kızılay, AIDS’li kan sattığı Işıkgöz ailesine kızarak, verdiği ilacı kesti.
40 milyon liralık maaş ödemesine de son verdi.
Kızılay “karar düzeltme talebinde” bulunduğu için, kazandıkları tazminatı da alamayan aile, vücudun direncini artırarak hastanın hayatta kalmasını sağlayan ilaçları yurtdışından getirtemedi ve minik Rukiye, 5 yaşında hayatını kaybetti.
Parası ödenerek satın alınan kandan AİDS olan, hayatta iken yardım edilmeyen minik Rukiye’ye, öldükten sonra cenazesini alması için bir ambulans bile çok görüldü.
*
17 Ağustos 1999’da gerçekleşen 7.4’lük Marmara depremi, vurduğu illeri yerle bir etti.
Depremden sağ kurtulanlar bir yandan başlarını sokacak bir çadırı bile bulamamanın çaresizliğini yaşarken, diğer yandan ölen yakınlarını defnetmek için harıl harıl kefen arıyordu.
Enkaz altında olan amcası Yüksel Er ile kızı Ecem'in ölmüş olduğunu düşünen Ersel Er, yakınları için Kızılay'dan üç kefen istedi.
Kızılay yetkilileri, 14 yaşındaki Ecem için “çocuk” olduğu gerekçesiyle “kefen parası” istemezken, diğer iki kefen için o günün parasıyla 7.5 milyon liradan, 15 milyon lira tahsil etti.
Yapılan ticaret resmiydi.
15 milyon liralık kefen ödemesi karşılığında Ersel Er’e, “Kızılay Yalova Şube Başkanlığı kaşesi” taşıyan mühürlü makbuz bile verildi.
DEPREMZEDELERDEN DEFİN PARASI İSTEDİLER
Daha sonra Kızılay'ın defin için de 70 milyon lira aldığı ortaya çıktı.
"Her şey bizden olursa 70 milyon lira" diyen Kızılay görevlilerinin, tahta ve tabut için de ayrı ayrı para aldığı belirlendi.
Bugünlerde, yandaşlar tarafından Ağustos ayının kavurucu sıcağında meydana gelen depremin ilk gününde “çadır kurup, içinde soba yaktığı” iddia edilen dönemin Kızılay’ı, parası, cüzdanı, canları, her şeyi toprak altında kalan insanlara kefeni, mezar tahtasını, hatta tabutu bile parayla satmıştı.
Gelen tepkiler sonrası açıklama yapan ve 28 yıldır dernek için çalıştığını söyleyen dönemin Kızılay Yalova Şube Başkanı Vasfi Kalender’in açıklaması, rezaletin sanılandan büyük olduğunu gözler önüne serdi.
Kızılay’ın yardım yapmak yerine felaketzedelerin sırtından para kazandığını itiraf eden Kalender, “Genel merkezin yıllardır yaptığı uygulama gereği parayla sattım” ifadelerini kullandı.
KIZILAY, CHP KÖKENLİ BÜROKRATLARIN SEMİRTİLDİĞİ ARPALIĞA DÖNÜŞTÜ
Esasında 17 Ağustos 1999 depremi, Kızılay için bir “turnusol kâğıdı” görevi görmüştü.
Osmanlı mirası Kızılay’ın, zaman içerisinde CHP kökenli emekli bürokratların cirit attığı, yandaşların semirtildiği bir arpalık haline dönüştürüldüğü açığa çıkmıştı.
Devletin akredite verdiği dernekler arasında ilk sırada gelen Kızılay, “kan”dan “kefen”e, “ilaç hammaddesi”nden “röntgen filmin”e kadar envai çeşit ürünü pazarlayan devasa bir “Tekel” olmuştu.
Bir yılda torbası 22 milyon liradan yaklaşık 500 bin ünite kan satıyordu.
Ayrıca derneğe ait ülke çapında sayısı binleri aşan gayrimenkuller ve bu gayrimenkullerin kira gelirleri direkt olarak Kızılay’ın kasasına akıyordu.
55 TRİLYON LİRANIN YALNIZCA 2 TRİLYON 750 MİLYON LİRASI AFETLER İÇİN AYRILDI
Kızılay, 1998 yılında toplamda 55 trilyon gelir sağlamıştı. Bu rakamın yalnızca yüzde 5’ine denk gelen 2 trilyon 750 milyon liralık kısmını ise afetler için ayırmıştı.
Bu yüzden sadece Adapazarı’na 100 bin çadır gerekirken, yağmur altındaki deprem bölgesine İkinci Dünya Savaşı'nda kullanılan nitelikte 26 bin adet çadır gönderebildi.
Gelen eleştirileri de, “Hükümetten çadır bezi istiyoruz” açıklamasıyla, geçiştirdi.
*
100 TON ÇADIRI HURDA FİYATINA SATTILAR
On binlerce depremzede “çadır” diye sızlanırken, o dönemki yöneticileri geceliği “465” dolar olan suit odalarda konaklayan Kızılay’ın, depremden sadece bir ay önce “bıçak yaralı” 100 ton çadırı, “hurda fiyatına” sattığı ortaya çıktı. Piyasanın üçte bir fiyatına satılan çadırlar Konya ve Kayseri bölgesindeki çadırcı esnafı tarafından adeta peynir ekmek gibi kapışıldı. Üstelik çadırcılara satılan çadırların üzerindeki “Kızılay” amblemlerinin silinmesine dahi gerek görülmedi.
“25 ton” çadır alan Acıbadem Şirketi yetkilileri ise çadırların “Kızılay tarafından kasti olarak yaralandığını” açıkladı. Hurda fiyatına satılan o çadırla bıçakla yaralanmamış olsaydı, afet bölgesine 15 bin çadır daha gönderilebilecekti.
“Kan parası”, “kefen rezaleti”, “çadır skandalı” derken Eylül 1999’un ortalarında, bu defa da felaket sırasında ortalıkta görülmeyen Kızılay'ın, milyonlarca vatandaşın gönderdiği giyim eşyalarını, “kesip, kokutup, hurdaya çıkardıktan” sonra hiç fiyatına, “hek bez” (parçalanmış kumaş) diye hurdacılara sattığı belirlendi.
Mart 2001’de ise 1952’den beri Türk hacı adaylarına karşılıksız sağlık hizmeti ve ücretsiz ilaç desteği veren Kızılay, kutsal topraklarda sunduğu sağlık hizmetinin parasının Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan istedi.
O dönem kurumda yaşanan rüşvet rezaletleri ile yolsuzluk skandalları ise neredeyse her gün gazete manşetlerini süslüyordu.
*
3 Kasım 2002 seçimleriyle, ülkede satılan kandan “viski vergisi” alan Ecevit iktidarı gidip, yerinde “kandan para alınmasını yasaklayan” AK Parti gelince, Kızılay önce yolsuzluklardan temizlendi sonra da yalnızca Türkiye’ye değil dünya mazlumlarına “yeten” bir dernek haline geldi…
Günümüzde, sosyal danışmanlıktan sağlığa, prefabrik barınaklardan yanmaz kumaştan üretilen afet çadırlarına kadar, felaketle mücadele gereken her türlü lojistik desteği sağlıyor. Bunun yanında, felaket durumlarında “beslenme” ve “kan” hizmetlerinden de sorumlu…
Unutmadan…
“Kan bir insan dokusudur ve ticari amaca kesinlikle konu edilemez” diyen Türk Kızılay’ı, kan bağış faaliyetlerini halen milli bir ödev olarak kâr amacı gütmeksizin yerine getiriyor.
Tüm bu olan biten hizmetlerin farkında olmayan ve sattıkları kandan “viski KDV”si aldığını unutan malum zihniyet, uzun zamandır Kızılay’ı yıpratmak için bahane arıyordu.
Aradıkları fırsatı, Haluk Levent’in işlettiği ve devletin kurumlarına alternatif olarak gördükleri AHBAP ile Kızılay arasında yapılan bir alışverişte buldular.
Neymiş efendim?
Deprem bölgesinde 337 bin 727 çadır kurulmasında katkısı olan Kızılay, hammaddesini satın aldığı, işçiliğine para ödediği 2 bin 50 adet çadırı…
Allah’ın suyunu pet şişelere doldurup yarım litresini 2,5 liradan satan AHBAP’a maliyetine vermiş.
Bence de ayıp etmişler…
Verin Kızılay’ın anahtarlarını, eskisi gibi aksırıncaya kadar, tıksırıncaya kadar yesinler
-
Tuğba 1 yıl önce Şikayet EtBurda kızılayın tek hatası, ahbab a çadır vermesi . Maliyetine bile olsa bu oyunu, tuzağı tahmin etmesi lazımdı. Ahbabın niyeti yardım ederken birlik sağlamak değil, ortalık karıştırlak.1999 depreminde kızılayın yönetimi kendi zihniyetinin elindeydiya; Ona eşdeğer bir hata arıyor kendi aklınca! Rabbim frsat vermesin bu toplum fitnecilerine Ahbab daha kaç günlük bir dernek Ayrı baş çekeceğine Gelip afadın yanında olaydı Benimde muradım mazluma yardım etmek deseydiBeğen Toplam 11 beğeni
-
TÚRK 1 yıl önce Şikayet EtNe olursa olsun ahbap mahmap ,Kızılay'ın herhangi bir ticari faaliyetinin olmaması lqzim.Hayir kurumusun kardeşim sen ticaretle ne işin var.Ugrasirsan böyle işlerle adamlarda ilk bulduğu yarayı kalırlar tabi.İSİNİ YAPACAKSİN NET.Beğen Toplam 4 beğeni
-
Faruk G. 1 yıl önce Şikayet EtKızılay, ahbap derneğinin hayır kurumu değildir. Kendi hayrını kendisi elbette yapabilir. Ben kızılay'ın yerinde olsaydım asla bu ahbap ile ticari ilişkiye girmezdim. Git nereden alırsan al, ben doluyum, afad'a çalışıyorum derdim.Beğen Toplam 10 beğeni
-
Müslüman. 1 yıl önce Şikayet EtHepinizin Allah CC layığını versin. Maksat doğruyu yapmak değil partileri karalamak ya da savunmak. Allah CC layığınızı versinBeğen
-
Kompataro 1 yıl önce Şikayet EtAFAD devraldı aynı işiBeğen Toplam 2 beğeni