Fatih Erbakan bu kadar mı vefasız?
1990’lı yılların başıydı…
Bürokrasinin mafya ile kol kola gezdiği, faili meçhul cinayetlerin rekor kırdığı, terörün dizginlenemediği ve mütedeyyin insanların “birinci tehdit” olarak görüldüğü o meş’um günlerde…
Merhum Necmettin Erbakan Hoca, çoğunluğu Sakarya'da yaşayan ve Çerkez kökenlilerden oluşan özel bir koruma grubu kurdurdu.
Bir zamanlar "Akıncılar" olarak tanınan ve Uzakdoğu sporlarındaki ustalıkları ile dikkat çeken bu grup 12 kişiden oluşuyordu.
Erbakan’ın çok güvendiği bu gençler, korumasının yanı sıra Hoca’nın özel işlerini de yapıyordu.
Erbakan Hoca, hükümeti kurma görevini aldıktan sonra Cumhuriyet tarihinde bir ilke imza atarak Başbakanlık'taki koruma görevlisi polisler dışında, gönüllü korumalığını yapan “Sakaryalılar Grubu”nu da yanında tuttu.
Kendilerini, "Biz özel koruma değiliz. Erbakan Hocanın izniyle gönüllü çalışan özel hizmetkârlarıyız” diye tarif eden bu grup, özellikle 28 Şubat cuntacılarını ve onların sözünden çıkmayan postal heveslilerini oldukça rahatsız etti.
Dönemin “kartel medyası”, “Bunlar Erbakan'ın hizmetçisi değil, korumaları gibi davranıyor. Arabalarında tepe lambası ve siren bile var” diyerek, onları hedef tahtasına oturttu.
Bazı kalemşörler, “Erbakan'ın Başbakanlığa özel koruma olarak getirdiği Sakaryalılar grubu, 'İşte ordu, işte komutan' sloganlarıyla birlikte düşünülünce, ortaya değişik bir tablo çıkmaya başlıyor” şeklinde yazılar yazarak, sanki bir “paralel ordu” kuruluyor algısı oluşturmaya çalıştı.
Dönemin “Ana muhalefet lideri” konumunda olan Bülent Ecevit ise Erbakan'ı, “güvenlik konusunda devletin güvenlik güçlerine güvenmemekle” itham etti.
Genelkurmay Başkanlığı da Erbakan'ın resmi olmayan korumalarını “sakallı” oldukları gerekçesiyle Askeri tesislere sokmadı.
Şu sıralar “darbecilikten” cezaevinde olan dönemin Genelkurmay Genel Sekreteri Tümgeneral Erol Özkasnak da Refahyol hükümetinin ilk aylarında, Merkez Orduevi’nin helikopter pistini kullanan Erbakan Hoca ve ‘Sakaryalılar Grubu’ diye adlandırılan korumalarını engellemek için helikopter pistini etraftaki beton çiçeklikleri ile kapattırdı.
Gölcük Askeri Donanma Komutanlığı Askeri Mahkemesi de Erbakan'ın Gölcük'te Askeri Donanma Komutanlığı'na ait tersaneye girişi sırasında içeri alınmadıkları için askerlere tepki gösteren “Sakaryalılar Grubu” üyeleri hakkında “Askere fiili hakaret ve mukavemet” suçlamasıyla gıyabi tutuklama kararı çıkarttı.
Ankara Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şubesi'ne bağlı polisler ise RP Genel Merkezi'ne gelerek, haklarında gıyabi tutuklama kararı verilen korumaları gözaltına almaya çalıştı.
Şimdilerde ‘Siyasi Partiler Kanunu’na göre suç olmasına rağmen CHP’deki “paradan kule” rezaleti karşısında oldukça mutedil davranan yargı mensuplarının aksine…
Dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş da Erbakan'ın “sakallı” korumaları hakkında, Siyasi Partiler Yasası'nın “Özel korumayı yasaklayan” 94'üncü maddesini gerekçe göstererek soruşturma başlattı.
“Erbakan'ın özel korumalarının kimler olduğunun tespit edilmesini ve sakallı korumalarla ilgili geniş çaplı bir araştırma yapılmasını” istedi.
Soruşturma sonucunda sakallı korumaların “gönüllü” değil de parti tarafından görevlendirildiği belirlenmiş olsaydı, Refah Partisi hakkında "kapatma" talebiyle Anayasa Mahkemesi'ne dava açılacaktı.
Hatta soruşturma kapsamında Erbakan'ı izleyen dönemin brifingli gazetecilerinin de “tanık” olarak ifadelerine başvuruldu.
Evet!..
Zaman zaman sayıları 15’e kadar çıkan ve Erbakan Hoca'nın yanından hiç ayrılmayan işte bu “özel koruma grubunun” şefliğini Abdurrahman Akyüz yapıyordu.
Akyüz’ün hayatı o dönem didik didik edilmişti.
Dönemin ANAP Manisa Milletvekili Tevfik Diker, Erbakan'ın yazılı yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı'na verdiği soru önergesinde, "Sakarya grubu"nda yer alan Abdurrahman Akyüz'ün beraat etmesine rağmen, “12 Eylül sonrası bombalama eyleminden yargılanıp yargılanmadığını” sorarak, aklınca Akyüz’ün ismini lekelemeye çalıştı.
Kartel medyası da 1995 seçimleri öncesinde, partisinin Yozgat/Sorgun’daki mitinginin ardından bir caminin avlusunda abdest almak için sandalyeye oturan Erbakan’ın ayağını yıkayıp kuruladığı gerekçesiyle, bir fotoğraf karesi üzerinden yıllarca Akyüz’ü “ayak yıkayan koruma” haberleriyle küçük düşürmeye uğraştı.
Tam 30 yıl boyunca, işte bu zor şartlar altında Erbakan’ın özel korumalığına yapan…
Tekvando ve Karate benzeri bir spor olan Wushu’da, ödülden ödüle koşan kızlarına tıpkı Erbakan Hoca gibi Elif ve Zeynep isimlerini takan…
Oğlunda ise “Necmettin Erbakan” ismini yaşatan...
Erbakan’ın vefatından sonra anlattığı hatıralarında, “1998'in yazıydı sanırım, Altınoluk’taki yazlıkta dinleniyordu hocam. Eve baskın yapılacağını haber aldık. Biz sabah namazında evden çıktık, 1 saat sonra jandarma ekipleri evi bastı. Yakalayıp hapse atmayı ve sonrasında hapishanede katletmeyi planlamışlar. Hiç unutamıyorum” diyerek hala o günün acı izlerini yüreğinin derinliklerinde hisseden…
Ve…
Adını “ayakçı koruma”ya çıkaran o meşhur fotoğraf sorulduğunda;
“Evet, o gün hocamın ayaklarını ben yıkadım. Bana hep sordular. 'Ayak mı yıkanır' diye. Ama ben o gün onurla yaptım o işi. Bugün de o işi yaptığım için gurur duyuyorum. O boşluğu doldurulmayacak büyük bir maneviyattı.” diyerek, o fotoğraftan duyduğu gururu ve Erbakan Hoca’ya olan sadakatini dile getiren Abdurrahman Akyüz…
Sırf, yerel seçimleri yorumladığı sırada, “Necmettin Erbakan İstanbul'da tabii ki Cumhur İttifakı'nın adayının kazanması için bir yol izlerdi. Murat Kurum'u bir şekilde desteklemek gerekiyor” dediği için…
“Merkez Karar Yürütme Kurulu Üyesi” olduğu Yeniden Refah Partisi tarafından Yüksek Disiplin Kurulu’na sevk edildi.
“Kirvesi” İsmet İnönü olan ve bakanlığı sırasında 81 ile devasa eserler kazandırdığı halde Murat Kurum’u “poşetçi” diye kendince küçük görüp, CHP’li Ekrem İmamoğlu’nu; “Bu adamı biz Eyüp Sultan'da gördük Kuran okurken gördük” diyerek göklere çıkan Doğan Aydal’a tek kelime etmeyen Fatih Erbakan…
Babası için hayatını hiçe sayan Akyüz’ün, Murat Kurum’a yönelik destek açıklamalarının “Milli Görüş çizgisiyle uyumlu olmadığına” hükmetti.
Bu nasıl bir vefasızlıktır?
Arkadaş…
Bu YRP ve SP’nin varisi olduklarını iddia ettikleri “Milli Görüş” ne menem bir şey ki; Uğur Dündar’dan İsmail Saymaz’a, İsmet İnönü’den Ekrem İmamoğlu’na kadar bütün muhaliflere hoşgörülü davranırken, bir tek Erdoğan ve yol arkadaşlarını seven, onlara destek verenlere tahammül edemiyor?
-
Murat Kara 7 ay önce Şikayet Et" tarlalarımızı fenâ sürmüşler; Muhsin Yazıcıoğlu " Mevlâ ğanîy ğanîy rahmet eylesin, Âmiiyn !Beğen Toplam 1 beğeni
-
Özer Altın 7 ay önce Şikayet EtYeniden Refah partisi yönetimi çok hatalı bir yol izlemekte! Allah feraset ve basiret versin. Çok yazık çok !Beğen Toplam 6 beğeni
-
Murat Gökhan 7 ay önce Şikayet EtALLAH Senden razı olsun kardeşim yaz yazki yalanlarla ve algılarla baş edemediğimiz bu günlerde azda olsa hakikat de bunlara karşı dursunBeğen Toplam 7 beğeni
-
Fil 7 ay önce Şikayet EtÇok yazık etti kendisine . Halbuki ilk zamanlarda çok guvenmistikBeğen Toplam 5 beğeni
-
Siyasetçi 7 ay önce Şikayet EtAdam ne oldum sevdasında, Allah izni ile siyasi hayatı başlamadan bitecek inşallah. Babasının mirası için kardeşleri ile mahkemelik olan birinin Türkiye Cumhuriyetine ne faydası olur.Beğen Toplam 19 beğeni