Zekeriya Say
Zekeriya Say
HABER7 YAZARI

Sezer’in jakuzisi, Baykal’ın banyosu, Özkan’ın iftirası!

GİRİŞ 08.04.2024 GÜNCELLEME 11.04.2024 YAZARLAR

Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in suratına “Anayasa kitapçığı” fırlatarak ülkeyi ekonomik krize sokan ve Türkiye’ye “50 milyar dolar”dan daha fazla kayıp yaşatan Ahmet Necdet Sezer…

Sırf “cumhurbaşkanı” seçildikten sonra markette kasa kuyruğuna girdiği ve makam aracını kırmızı ışıkta durdurduğu için yandaşlarınca “halktan biri” ilan edilmişti.

CHP’nin eski Genel Başkanlarından Deniz Baykal ise millete ait Çankaya Köşkü’nde oğlu Levent Sezer için yaptığı düğünde “elektrik faturası”nı cebinden ödeyen katı laikçi Sezer’i “Hz. Ömer”e benzetmişti.

İşin trajikomik yanı ise;

Baykal’ın, “Hz. Ömer”e benzettiği Ahmet Necdet Sezer, oğlunun düğününü, bilerek ve isteyerek 11 Eylül 2004 gününe…

Yani!

Peygamber Efendimizin, Allah'ın huzuruna yükseltildiği  “Miraç Kandili”ne denk getirmişti.

Tüm yurtta Müslümanlar ellerini semaya açıp dualar ederken, sözde “halk adamı” Sezer o mübarek gecede,  “864 rakımlı” Çankaya Köşkü’nde, misafirlerine başta “rakı” olmak üzere çeşitli içkiler ikram ediyordu.

“Yalaka basın” ise bu ayıplı düğünü “sadeliği(!)” ile “örnek düğün” manşetleriyle aklıyordu.

Sözde “halk adamı” Sezer, görevde ikinci yılında şahsi evi gibi kullandığı Çankaya Köşkü’nde tadilat başlatmış, konutunu ipek perdeler ve ithal mobilyalarla donatmıştı.

Köşkteki banyosunu da yeniletmeyi ihmal etmeyen Sezer, İtalyan “Albatros” firmasından son teknoloji ürünü “iki jakuzi” ile bir de “buhar banyosu” ithal etmişti.

Çift kişilik jakuzi ile buhar banyosunu kendi kullandığı banyoya monte ettiren Sezer, diğer jakuziyi de köşkte ağırladığı misafirlerin banyosuna yerleştirmişti.

28 bin dolara mal olan  “Albatros” marka jakuzi ve buhar banyosu kendisine sorulduğunda ise;

“Eşya seçiminde Türkiye Cumhuriyeti’nin prestiji ve Cumhurbaşkanlığı makamının önemi gözetildi” açıklamasını yapmıştı.

“İtibardan tasarruf etmeyen” Bay Sezer;

“Bu eşyaları, kendisinden sonra görev yapacak cumhurbaşkanlarının da kullanacağını göz önünde bulundurduğunu” söylemeyi ihmal etmemişti.

Kısa bir süre sonra ise bu kez;

Sezer’e “Hz. Ömer” benzetmesinde bulunan dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal “banyo” ve “jakuzi” haberlerinin konusu oldu.

Zira Deniz Baykal’ın da;

O dönem 24 trilyon liraya mal olan yeni “CHP Genel Merkez Binası”ndaki Oval Ofis’te bulunan kendi odasına ve parti yöneticilerinin odalarına birer banyo yaptırdığı ortaya çıkmıştı.

Banyo ve jakuzi ile yetinmeyen Baykal’ın özel misafirleri ile daha rahat görüşebilmek(!) için makam katına bir de “iç oda” yaptırması çokça konuşulmuştu.

Dönemin gazetelerinde, Baykal’ın;

“Evde sular kesik olduğu için Genel Merkezde banyo yapmak zorunda kaldım” dediğine dair, yığınla ifadesine rastlamak mümkün…

Peki!

Cumhurbaşkanı Sezer ile ana muhalefet lideri Baykal, kendi makamlarına “jakuzi” yaptırmakla meşgulken, o dönem “Başbakan” olan Recep Tayyip Erdoğan ne yapıyordu?

O da,

TBMM “ana bina”daki tüm odalar AK Parti ve CHP’li yöneticiler ile komisyon başkanları arasında paylaştırıldığından, “danışman”larına oda ayarlamak için “Başbakan”a ait banyoyu yıktırmakla meşguldü.

***

Derken…

31 Mart 2019 seçimleri oldu…

Sezer ve Baykal’ın ardından, İstanbul halkı sel sularında can verirken Fethiye Faralya'da lüks bir otelin güllü jakuzisinde keyif çatan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu da görmezden gelen malum zihniyet ve medyası..

O dönem HDP’den Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Adnan Selçuk Mızraklı’nın kayyım tarafından “makam odası”na yaptırılan “banyo” üzerinden yürütülen kirli manipülasyona çanak tuttu. 

Halka hizmet için gönderilen belediye bütçesinin Kandil’e aktığını örtmeye çalışan ittifak ortakları, banyo görüntülerini ekranlarda döndürerek güya kayyımların yönettiği belediyelerde “israf” yapıldığına dair “algı” oluşturmaya çalıştı.

O dönem HDP’li Mızraklı’nın paylaştığı “banyo” görüntüleri üzerinden çok kirli bir siyaset yürüten CHP’liler, bu iftiraların işe yaradığını düşünmüş olmalı ki 5 yıl sonra benzer bir yalanı Sancaktepe Belediyesi üzerinden devreye soktular…

Seçimden önce “para kuleleri” ve 50 milyon dolarlık 3 adet ultra lüks villası ile gündeme gelen Ekrem İmamoğlu'nun rezaletlerini görmezden gelen İBB Başkanının kampanya direktörü Necati Özkan, eski Sancaktepe Belediye Başkanı Şeyma Döğücü'ye alçak bir iftira atarak, makam katına 'jakuzi'  taktırdığını söyledi.

Özkan’ın kirli iftirasını ifşa eden Sancaktepe Belediyesinin yeni CHP'li Başkanı Alper Yeğin, başkanlık binasında jakuzi olmadığını itiraf etse de…

İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nca resen soruşturma başlatılsa da atılan çamur çoktan iz bırakmış oldu.

Yıllardır Sezer ile Baykal’ın on binlerce dolarlık lüks ‘jakuzisine’ ve ‘iç odası’na tek kelime etmeyen ihanet medyası ve paralı troller, bundan sonra olmayan jakuzi üzerinden AK Partililere itibar suikasti yapmaya devam edecektir.

*

Peki, her fırsatta “yalan söylemeyi beceremediğini” söyleyen Ekrem İmamoğlu’nun seçim kampanyalarını yürüten…

"Bir anneye, bir kadına” alçakça iftira atmakta sakınca görmeyen bu yalancı ve müfteri Necati Özkan kim, hiç merak ettiniz mi?

Kendisi “topçu subay” olarak TSK’da görev yaparken, Marksist-Leninist görüşlerinden dolayı re'sen emekli edildi.

Ordudan atıldıktan sonra “Öykü Reklam Ajansı”nı kurdu.

 “Gezi Parkı olaylarını” organize edenler arasında gösterilen ve “onları gönülden destekledim” itirafında bulunan sözde anti-emperyalist Necati Özkan, 2006 yılında zenginlerin kalesi olarak bilinen Akmerkez'de 2 milyon 650 bin dolara, 1050 metrekarelik bir kat satın aldı.

Sonrasında “duayen” reklamcı diye pazarlanan Necati Özkan’ın, aslında bir “fikir hırsızı” olduğu ve çektiği reklamlarda araklama sahneler kullandığı tescillendi.

Özkan’ın, Ekrem İmamoğlu’nun siyasi hayatını anlattığı “Kahraman'ın Yolculuğu” adlı kitabı da Amerikalı yazar Joseph Campbell'in "Kahraman'ın Sonsuz Yolculuğu" adlı kitabından birebir aşırdığı ortaya çıktı.

Hayatını yalandan ve fikir hırsızlığından kazanan Necati Özkan, bunun karşılığında CHP’li belediyelerden verilen milyonlarca liralık ihalelerle ihya edildi.

Yalanın CHP’de ne kadar itibar gördüğünün farkında olan Özkan da muhtemelen son seçimde AK Parti’nin kaybettiği belediyelerden nemalanmak için böyle bir yola başvurdu.

CHP’nin “Goebbels”i olarak bilinen Sedef Kabaş ne diyordu?

“Yalan ne kadar büyük olursa inananlar o kadar çok olur.”

Hasılı!

Siz yalancıların canını yakmaz iseniz, onlar sizin canınızı yakmaya devam eder efendiler…

Bilmem anlatabildim mi?

Zekeriya Say / Haber7

YORUMLAR 22 TÜMÜ
  • Erkan Harp 7 ay önce Şikayet Et
    Belgesiz, delilsiz yalanın yarattığı zarar, itibar kaybının telafisi yok. Bu nedenle cezası da büyük olmalı. Öyle para cezası falan hafif kalır. Ağır cezada yargılanmalıdır. Yoksa sel gibi önüne geleni silip süpürür.
    Cevapla
  • Arif Karahan 7 ay önce Şikayet Et
    Rabbim yalancı ve iftiracı taifeyi kahretsin İnşallah. Bunları sokağa çıkamayacak hâle getirmek lazım... Amma çamur at izi kalsın yöntemi bu zamanda maalesef tutuyor gibi. Yazı güzel olmuş herkesin okuması lazım teşekkürler hocam.
    Cevapla
  • Rest 7 ay önce Şikayet Et
    Siz ancak tesbit yaparsınız yalancıya bir şamar atmak dahi yok
    Cevapla
  • A Yıldız 7 ay önce Şikayet Et
    Karanlıkları aydınlatacak böyle ışıklara çok ihtiyacımız var. Teşekkürler...
    Cevapla
  • Murat YILDIRIM 7 ay önce Şikayet Et
    Son cümle müthiş.
    Cevapla