Bari katiller aramızda dolaşmasın!
Fransa, I. Dünya Savaşı sonrasında tekrar işgal edilmeyi önlemek amacıyla Almanya sınırına Majino Hattı'nı kurmuştu.
Toplamda 240 km'den oluşan, kalelerle ve yeraltı tünelleriyle son derece iyi tahkim edilen bu hattı geçmek isteyen bir ordu “yok olmayı” göze almalıydı.
Bununla yetinmeyen radikal sosyalist Fransız hükümeti, Almanca konuşan ve Fransa'nın Almanya sınırında yaşayan kendi vatandaşları “Alsazlılar”ı da olası bir savaş durumunda Almanya’nın safına geçmemeleri için Majino Hattı'nın doğusundan alarak, 1939’da hem de kışın ortasında, Fransa'nın güneybatısındaki Dordogne'a nakletmişti.
Benzer bir durum, Amerika’da da yaşanmıştı.
Amerikan yönetimi, Japonya'nın 7 Aralık 1941’de gerçekleştirdiği “Pearl Harbour Baskını”ndan sonra ülkede yaşayan “Japon” asılı vatandaşlarına “Yabancı düşmanın yerli temsilcisi” muamelesi yapmıştı.
Genç, yaşlı yaklaşık 12O bin Japon kökenli ABD'liyi enterne ederek Arizona çölü ile Missisippi vadisindeki “konsantrasyon” kamplarına göndermişti.
Enterne uygulamasının yürütülmesi için hazırlanan raporda ise;
“Mensup oldukları ırk nedeniyle Japon asıllılara güvenilemeyeceği, esas itibariyle, zaman darlığı nedeniyle ABD’ye sadakatle bağlı ABD vatandaşı Japon asıllılar ile bağlı olmayanlar arasında bir seçim yapılamayacağı, alınacak önlemlerin tüm Japon kökenlileri kapsayacağı” şeklindeki toptancı yaklaşımla, tüm Japonlara “potansiyel hain” muamelesi yapılmıştı.
Üçte ikisi ABD doğumlu olan ve en ufak bir “bozgunculuğa” katılmadıkları halde sırf Japon kökenli oldukları için evlerinden ve işyerlerinden kopartılan bu insanlar, İkinci Dünya Savaşı sonuna kadar “çadır” ve “kontrplaktan” oluşan barakalarda tutuldular.
Savaş sonrasında serbest bırakıldılar ama artık ortada ne ev kalmıştı, ne de iş yeri…
Aradan 50 yıl geçtikten ve kamplarda tutulan Japonların çoğu öldükten sonra ABD’nin aklına “özür” dilemek geldi.
“Baba Bush” olarak bilinen ABD Başkanı George H. W. Bush, saldırının 50. yıldönümü olan 7 Aralık 1991 tarihinde, hayatta kalan Japonlara birer “özür mektubu” ve “10'ar bin dolarlık çek” vererek, günah çıkardı.
Örneklerden de anlaşılacağı üzere…
Batılı ülkeler, sırf ait oldukları ırk nedeniyle kendi vatandaşlarını “güvenilmez” ilan ederek, onları gözaltına alıp toplama kamplarına sürmekte sakınca görmüyor.
Bu durumun bir benzerini 11 Eylül 2001’deki “İkiz Kuleler”e yönelik saldırılar sonrası gördük.
ABD, ülkedeki Müslümanlara topyekûn “terörist” muamelesi yaptı…
İnançlarından dolayı binlerce masum sivili tutuklayarak, insanlık dışı muameleye tabi tuttu.
“Irak, İran, Libya, Sudan, Suriye, Afganistan, Cezayir, Bahreyn, Eritre, Lübnan, Fas, Umman, Katar, Somali, Tunus ve Yemen”i, “ABD için riskli ülke” ilan etti.
Müslüman milletlere yönelik asırlar sonra yeniden “Haçlı Seferleri” başlattıklarını söylemekte sakınca görmedi.
Evet!
Sözde “özgürlüğün” ve “adaletin” beşiği olarak lanse edilen Batılı ülkeler, kendilerine ve dindaşlarına yönelik en ufak tehdit ihtimalinde bile anında demokrasiyi rafa kaldırıp, her türlü barbarlığı sergilemekte sakınca görmüyorlar.
Müslüman ülkeler ise kendi din kardeşlerine yönelik saldırıları sadece izlemekle ve telin etmekle yetiniyorlar.
Müslüman milletlerin üzerine adeta “ölü toprağı” serpildiği bu dönemde HÜDA PAR’dan önemli bir adım geldi.
HÜDA PAR yönetimi, Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartı sahibi oldukları halde İsrail saflarında savaşan ve Filistinli mazlumların kanını döken “Siyonist katillerin çifte vatandaşlıktan çıkarılması” için Meclis’e kanun teklifi verdi.
Yetmedi…
“Filistin hepimizin ortak yarası, davasıdır. O halde gelin bu teklifimize destek verin” diyerek, Meclis’te bulunan milletvekillerini samimiyet testine davet etti.
HÜDA PAR’ın teklifi sonrası birileri adeta “dut yemiş bülbüle” döndü.
Seçim öncesi İsrail gümrüklerinden Filistinlilere gönderilen sebze- meyveyi diline dolayan ve Başkan Erdoğan liderliğindeki AK Parti hükümetini “Siyonist katillerle ticaret yapmakla” itham eden muhalefet ve fonlu medyası…
Çoluk- çocuk, kadın- ihtiyar demeden binlerce masım Filistinliyi soykırıma tabi tutan ve Gazze'yi yerle bir eden “TC kimlik kartı” sahibi barbar Siyonistlerin vatandaşlıktan çıkarılması teklifi karşısında tek kelime etmedi...
Hani “İnsanlığa karşı işlenen suçlar evrenseldi…”
Tamam…
“Çifte vatandaşlık hakkına sahip tüm Yahudileri vatandaşlıktan çıkaralım, onların mal varlıklarına el koyalım, hatta tıpkı ABD ve Fransa’nın yaptığı gibi ırklarından dolayı Musevileri kamplara dolduralım” demiyorum…
Fakat!
Hem Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup hem de Gazze’ye giderek İsrail namına cinayet işleyen Siyonist katillerin, ellerini kollarını sallaya sallaya ülkemize geri dönmelerine izin vermeyelim…
Gazze’de akan kanı durduramıyoruz, bari katillerin aramızda dolaşmasına izin vermeyelim!
Zekeriya Say / Haber7
-
Kaan 4 ay önce Şikayet EtEllerinize sağlık çok önemli tespitler yineBeğen Toplam 1 beğeni
-
SİBGATULLAH 4 ay önce Şikayet EtVATAN ve MİLLETİNİ her şeyin üzerinde seven,VATAN ve MİLLETİNİN HAS ve HACCAK evladı sayın Zekeriya SAY ağabeyim mükemmel,çok HACCAK makale kaleme almışsınız Yüce YARATAN sizden sizde Yüce Yaratandan hoşnut olarak ona dönünüz,hoşnut olduğu kulları arasına katılıp FİRDEVİS CENNETİNE GİRİNİZ. DURMAK DURDURULMAK YOK UÇARAK TA DEĞİL IŞIK HIZI YOLA DEVAM.SELAM VE DUALARIMLA ALLAH A EMANET OLUNUZ.Beğen Toplam 4 beğeni
-
Eda 4 ay önce Şikayet EtÇagriniz bakalım üst kademe tarafından duyulacak mi. Duyulmaz ise tekrar yazmanıza gerek yokkkBeğen Toplam 3 beğeni
-
Hamas 4 ay önce Şikayet EtZaman kaybetmeye gerek yok…Devlet bu isimleri aciklasin.. millet gerekeni yapar..Beğen Toplam 7 beğeni
-
Abdullah Yetim 4 ay önce Şikayet EtBekliyoruz. Bakacağız göreceğiz.Beğen Toplam 7 beğeni