Boğaziçi’ndeki “yeşil”i Erdoğan’a borçluyuz!
Boğaziçi’ni, özellikle “Vaniköy”ü, koyu bir CHP’li olan, hatta bir dönem milletvekili adayı yapılan Peyami Safa'nın kitaplarından tanıdım.
Safa’nın romanlarında, sorunlar karşısında kendilerini çaresiz hisseden insanlar İstanbul’un doğasını sığınır; Vaniköy’den denizi seyreder, ağaçların arasında dolaşarak nefes alırdı.
Sularının maviliği, ağaçlarının yeşilliğiyle dillere destan olan ve Erguvan çiçekleriyle insanı kendine hayran bırakan Boğaziçi, 1985 yılından sonra vahşi bir talana maruz kaldı.
“Birinci derecede SİT” alanı olan Boğaziçi’ni ranta açan 3.5.1985 tarihli “İmar yasası” ile “villa ruhsatı rekoru” kırıldı.
Dönemin İBB Başkanı Bedrettin Dalan yönetiminde gerçekleşen bu “hızlı ruhsat verme” işlemi sırasında 4 ayda 390 villa için ruhsat verildi.
Anayasa Mahkemesi’nin 11.12.1986 tarihli iptal kararının “4 aylık” gecikmeyle 18.04.1987'de Resmi Gazete'de yayımlanması üzerine arada geçen süre zarfında tam 1071 villaya daha “topluca inşaat ruhsatı” verildi.
Böylece kaşla göz arasında Boğaziçi'nde yaklaşık 1500 yeni villa dikilmiş oldu.
İBB yönetiminin CHP’nin yavrusu DSP’nin eline geçmesinin ardından da Boğaziçi öngörünümündeki kaçak yapılaşma devam etti.
Böylece Boğaziçi’ndeki talan 1994 yılına kadar kadar sürdü.
Tayyip Erdoğan’ın “İBB Başkanı” seçilmesiyle kaçak yapılaşmaya karşı ciddi bir mücadele başladı.
Koltuğa oturur oturmaz “kaçak yapılaşmanın engellenmesi” için seferberlik başlatan Erdoğan;
“Boğaz öngörünümü başta olmak üzere bütün İstanbul’da gecekondu ve kaçak yapılaşmaya neden olan kişiler, eğer gerçekten engellenmek isteniyorsa, buyurun gelin bir kanun çıkartalım. Bu öyle bir kanun olmalı ki kaçak yapılaşmaya sebep olanları hapse atalım. Bu kişileri her türlü seçme ve seçilme hakkından mahrum edelim. Kamu hizmetlerinden faydalanmasını yasak edelim ki, caydırıcılık olsun.” teklifini ortaya attı.
Ancak bu teklife diğer partiler sıcak bakmadı.
Buna rağmen İBB ekipleri hayatları pahasına, fırsatçılara göz açtırmadı.
Her gün hırsız kovalar gibi bölgede “demir, çimento, keresteleri nereden nereye gidiyor” diye takip ederek, el koydu.
Dalan ve Sözen zamanında yapılan kaçak inşaatın binde birine bile müsaade edilmedi.
Tabii bu mücadeleye rağmen İBB’yi aşan durumlar yaşandı.
Kanunlara uyması gereken devletin en üst düzeyindeki insanlar, bulundukları makamların gücünü kullanarak Boğaz’da kanunlara aykırı şekilde yapılaşmaya gitti.
Örneğin Süleyman Demirel, sözde “Cumhurbaşkanlığı yaz dönemi çalışmaları” için Huber Koruluğu'nda yaptırdığı kaçak binalar sırasında büyük bir şark kurnazlığına imza attı. Demirel, Boğaziçi’ndeki imar yasağını delmek için “usulsüz” konutlara “askeri savunma tesisi’’ süsü verdi.
Aynı günlerde eski Devlet Bakanlarından Cavit Çağlar da mevcut bir binada ruhsatlı olarak başlattığı tadilat çalışmalarının sınırlarını oldukça genişletmişti.
Bunlardan biri de günümüzde adeta “hukuksuzluk anıtı” gibi Boğaziçi’nin kalbinde saplı duran “Gökkafes” adlı bina…
Cennetmekân Sultan II. Abdülhamid'in “inşaat yapılamaz” şerhine ve çok sayıda davaya rağmen tarihi Dolmabahçe Sarayı ile Taşkışla binası dikilen “Gökkafes” uğruna ilçe sınırları değiştiren devlet yöneticileri, Beyoğlu’na ait alanı Şişli Belediyesi’ne verilmişti.
O dönem Büyükşehir Belediye Başkanı olan Tayyip Erdoğan ise “Gökkafes’le ilgili hukuk mücadelesinde maalesef başarı sağlayamadık” diyerek, dönemin iktidarlarının hukuksuzluklarına tepki göstermişti.
Tabii muktedirlerin “keyfiliği” bununla sınırlı değildi.
Dönemin İstanbul Valisi Erol Çakır, Boğaz’a nazır SİT alanlarında yükselen kaçak yapıların yıkım, tahliye ve pompa sökümleri gibi çalışmalarını sabote etmek için, 09.11.1998 tarihli yazı ile İBB’ye “kolluk kuvveti tahsis edilmesini” yasakladı.
Bununla yetinmeyen Vali Çakır, bir ay sonra 11. 12. 1998 tarihinde yayınladığı genelge ile bu kez Boğaz’daki kaçak inşaat talanıyla amansız bir mücadele yürüten Boğaziçi İmar Müdürlüğü’nün yetkilerini kısıtlayarak, sadece “ihbarcılık” görevini uygun gördü.
Buna rağmen Tayyip Erdoğan ve arkadaşları geri adım atmadı.
Boğaziçi sırtlarındaki binlerce ruhsatsız villa için yıkım emri verdi.
Pabucun pahalıya patlayacağını gören villa sahipleri, “yıkım kararı bulunan” 1200 malikâneyi kurtarmak için iş adamı Üzeyir Garih’in koordinesinde “İmar Affı Yasa Taslağı” hazırlatarak dönemin Bayındırlık Bakanı Koray Aydın’a teslim ettiler. Kaçak villa sahipleri ayrıca “Toplu Konut Yapımcıları Derneği”ni kurarak baskıyı arttırdılar.
Şimdilerde “rüşvet karşılığı haber yapmak” suçundan mahkemelik olan ve CHP’nin basın bülteni gibi avranan Cumhuriyet gazetesi “22 Şubat 2001” tarihli haberinde “Villalar 'ruhsatlı' ama 'yasaları' yok!” diyerek Boğaziçi’ndeki kaçak villaların affını istedi.
Sonrası malum…
AK Parti’nin gelişiyle İstanbul Boğazı derin bir nefes aldı.
Recep Tayyip Erdoğan, “Başbakan” sıfatıyla yaptı açıklamada; “Ağır konuşuyorum; kaymak takımı bile kusura bakmasınlar. O gecekonduyu yapan mantık, zihniyet ne ise, onların zihniyeti de aynıdır" diyerek, “Boğazkondu”ların masum olmadığını söyledi.
AK Partili İstanbul Büyükşehir Belediyesi ise Boğazı'ndaki yapılaşmayı uydu fotoğraflarıyla mercek altına aldı.
Boğaz’daki kaçak yapıları “imar barışına” bile dâhil etmedi.
Başta “Reina” adlı eğlence merkezi ile “Galatasaray Adası” olmak üzere çok sayıda yapıda bulunan imara aykırı bölümler yerle bir edildi.
Adnan Oktar ve grubuna yönelik başlatılan operasyonun ardından harekete geçen İstanbul Büyükşehir Belediyesi ekipleri, örgütün ikamet ettiği Vaniköy’deki villada yaptığı inceleme sonrası 25 Temmuz 2018 tarihinde yıkım kararı çıkarttı.
Üç dönümlük alanda tespit edilen 25 binadan 2’si yasal kabul edilirken, kaçak olduğu belirlenen 23 birim yıkılarak, binanın sahibi Mustafa Cüre’nin varislerine 176 bin TL para cezası verildi.
Dün söz konusu arazi bir kez daha tüm Türkiye’nin gündemini meşgul etti.
Meğer Ekrem İmamoğlu’na bağlı İBB yönetimi, Adnan Oktar’ın geçmişte kiracısı olduğu İstanbul Vaniköy’deki araziyi 26 milyon dolar gibi astronomik bir rakama satın alan Rus Oligark Boris Borisenko hakkında “basit tadilat ruhsatı” düzenleyerek, kaçak villa dikilmesine göz yummuş.
İletişim Başkanı Farettin Altun’un kapısının önüne koyduğu basit bir “çardağı” bile anında yerle bir eden İBB ekipleri, sıra Rus Oligark Boris Borisenko’ya gelince Boğaz’ı betona gömmesine ses çıkarmamış..
İBB skandal sonrası yaptığı açıklamasında “Biz bu kadarına izin vermemiştik aslında” sözleriyle kıvırdı.
Fakat biz biliyoruz ki, eğer CHP’lilerin elinde gerçek manada yetki olsa, 6 yılda Boğaziçi’nde bırakın boş bir metrekarelik arsayı, tek bir ağaç bile kalmazdı.
O yüzden Boğaz’daki yeşile baktıkça, Başkan Erdoğan’a dua edelim…
-
Av.Veli Taşdemir 2 ay önce Şikayet EtZekeriya bey CHP nin yavrusu DSP tanımlamanız yanlış, zira 1989 mahalli idareler seçiminde İstanbul BBB. kazanan N. Sözen SHP li idi.Beğen Toplam 2 beğeni
-
Cumhur 2 ay önce Şikayet EtEğer Boğazda ki arsa üretimine ve bina yapılması uygun olan bir metre bile olsa villa yaparlar.Eko yu dizginleyebilecek ne devlet ne millet mevcut.ABD ve AB arkasında.Pkk ve fetö arkasında İsrail arkasında.Turkiye onun için aracdır.Dünya tek devlet olsa onu yönetecek kabiliyet de bir adam(!)Beğen Toplam 1 beğeni
-
Rutruso 2 ay önce Şikayet EtSiz borçlusunuz biz değilBeğen
-
S Kalfa 3 ay önce Şikayet EtBUNLAR SOSYALİST YA ...YEMİŞLER sizin gibi sosyalistleri .. gezi eylemlerinde 3-5 TANE AĞACI BAHANE EDİP ORTALIĞI YANGIN YERİNE ÇEVİREN ... İPLERİ EMPERYALİSTLERİN ELİNDE OLAN BU MAŞALAR ...ZENGİNLER İÇİN PARA İÇİN HER ŞEYİ YAPARLAR .. BUNLARDA UTANMA YOK ..Beğen Toplam 10 beğeni
-
fethiyeli 3 ay önce Şikayet EtKöy yerinde vatandaş oğlunu evlendirecek köyün içindeev yapacak ona izin vermiyorlar ama çakal sürüsü veriyor rüşveti isrediği yerde villayı konduruyor.Reis karşıtları işte Marmariste yangın olan yerlere Erdoğanın adamları villa kondurdu giye algıda sınır tanımıyorlar.Beğen Toplam 9 beğeni