Polonya ve Almanya’daki Nazi kıyımlardan kaçarak Filistinlilerin başına bela olan Siyonistler, İsrail’in kuruluşunu ilan ettikleri 1948’den beri Müslüman kanı döküyor.

Avrupa’da uğradıkları katliamın çok daha dehşetlisini tüm dünyanın gözleri önünde Filistinlileri boğazlayarak sergilemelerine rağmen, Batı, İsrail’in bölgedeki katliamlarını hep es geçiyor.

Emperyalist ülkelerin kukla liderleri de sık sık “vaat edilmiş toprakların İsraillilerin hakkı olduğunu” vurgulayarak, yaşanan vahşeti destekliyor.

Bu sapkın fikri dünyaya kabul ettirmek isteyen Siyonistler ise medyadan sinemaya kadar ellerindeki bütün propaganda araçlarını kullanıyor.

Hitler döneminde katledilen yüzbinlerce Roman’ı görmezden gelen Hollywood…

“Piyanist”ten “Hayat Güzeldir”e, “Sophie’nin Seçimi”nden, “Schinder Listesi”ne, “Münih”ten “Şeytanın Aritmetiği”ne kadar Yahudi soykırımını anlatan bir sürü filmi gösterime sokarak, “mağdur Yahudi” fikrini izleyiciye aşılamak ve İsrail’in “devlet terörü”ne “meşruiyet” kazandırmak için yıllarca elinden geleni yaptı.

Bu yüzden günümüzde “2. Dünya Savaşı” denilince akıllara sadece “Yahudi soykırımı” geliyor.

Sistematik bir şekilde Filistin topraklarını işgal eden, İslam’ın ebedi parçası Kudüs’ü başkent ilan ederek Müslümanların ilk kıblesi Mescidi Aksa’ya baskınlar düzenleyen ve Gazze’yi adeta ceset tarlasına çeviren haydut devlet İsrail’in “mazlum” imajı…

7 Ekim 2023’te düzenlenen “Aksa Tufanı” operasyonuyla birlikte yerle bir oldu.

Hamas’ın haklı operasyonunu bahane eden İsrailliler, sivil asker gözetmeksizin adeta kana susamış vampirler gibi davrandılar ve tam bir yıldır kundaklardaki bebeklerden tutun da sokakta oynayan çocuklara, engellilerden kadınlara kadar on binlerce masum sivili vahşice katlederek, tarihin en alçak soykırımına imza attılar.

Bu vahşi cinayetlere de kendi elleriyle tahrif ettikleri Tevrat’a ekledikleri uyduruk hezeyanlarla kutsallık atfettiler.

Bizzat Gazze’deki katliamın başındaki isim olan İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, eli kanlı Siyonist askerlere yazdığı mektupta;

“Bu savaş ışığın oğulları ile karanlığın oğulları arasında bir savaştır” diyerek, uyduruk dinlerini asrın katliamına dayanak gösterdi.

Fakat!

Gazze’deki onurlu Müslümanlar, Siyonist soykırıma karşı yiğitçe direnerek, İslâm Ümmetine binlerce şehit hediye ederek bu algıyı yıktı.

Artık İsrail’in varoluş amacının insanları yok etmek, onları yurtlarından çıkarmak olduğunu herkes görüyor.

Bugün Batı Şeria'daki işgalini ve Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarını sürdüren İsrail, 27 bin kilometrekarelik tarihi Filistin topraklarının yüzde 85'ine el koysa, kalan yüzde 15’ini işgal etmek için masum Filistinlilere yönelik her türlü alçaklığı uygulasa da…

7 Ekim'den beri dünyada çok şey değişti…

Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları’nın, 1200 İsraillinin öldüğü, 5 binden fazlasını yaralandığı kapsamlı saldırısıyla önce İsrail’in “dokunulmaz” algısı yıkıldı.

“Aksa Tufanı”nı bahane ederek bir yılda 42 bin Filistinliyi katleden ve 100 binden fazlasını yaralayan İsrail’in ise gerçekte nasıl bir “alçak katil” olduğunu tüm dünya gördü...

Bu açıdan…

7 Ekim, Filistin’de 76 yıldır yaşanan soykırımın dünya tarafından fark edildiği günün tarihidir.

Filistin’deki vahşet ilk defa 7 Ekim’den sonra insanlığın dikkatini bu denli çekebilmiştir.

Nazi zulmü bahanesiyle, özellikle beyaz perdenin gücü kullanılarak oluşturulan “mağdur Yahudi” perdesi de bu günde yırtılmıştır…

İnsanlığın başına bela olan, Peygamber kanı döken, kundaktaki bebekten, plajda oynayan çocuğa, tekerlekli sandalyedeki engelliden hamile kadına kadar herkesi katleden Siyonist alçakların, dünyanın en alçak kavmi olduğu meydana çıkmıştır.

Yıllardır Filistin’de soykırım yapan Siyonistler, sınırsız Batı desteğine rağmen ilk kez ellerindeki kanı temizleyemedi.

Ümmete binlerce şehit hediye eden Filistin ise 7 Ekim’le birlikte bütün vicdanlı yüreklerde yeniden dirildi.

Bugün dünyanın her ülkesinde, her ırk ve inançtan insan Filistin’in yanında, İsrail’in karşısında yer alıyorsa, 7 Ekim’de atılan maya tuttuğu içindir.

Bu arada!

Biz inanıyor ve biliyoruz ki;

“Hiçbir zulüm sonsuza kadar sürmez!”

İnşallah 7 Ekim, sahip olduğu silahlardan, Amerika'nın desteğinden ve Arap uluslarının zayıflığından cesaret almasına rağmen dünyada gözden düşen ve katilliği tescillenen İsrail’in de yıkıldığı gün olur.