Aç insandan korkulur!
Türkiye’de “toplumsal cinnet” halinin en yoğun olduğu dönemlerden biri, 1980 öncesiydi.
İnsanlar gözünü kırpmadan ölüyor, öldürüyordu.
Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine göre 1978 yılında Türkiye’de 824 intihar vakası yaşanmıştı.
Bunların 35 tanesi “aşk, düşük not” ve “aile içi meseleler” yüzünden gerçekleşirken…
Geriye kalan 789 intiharın nedeni ise ekonomik sorunlarından kaynaklanıyordu.
Canlarına kıyanların tamamı düşük gelirli iken, bunların 139’u ailesini doyuramadığı için çıkan geçimsizlikten, 39’u borçlarını ödeyememenin verdiği utançtan, 294’ü kendisini ve yakınlarını tedavi ettirecek parası olmadığından, 317’si ise aile bireylerinin açlıktan kıvranmalarına dayanamadığından intihar etmişti.
Kendi canına kıyamayanlar ise “rüşvet, hırsızlık, gasp, cinayet” ve “fuhuş” gibi adi suçları patlatmıştı.
Aynı yıl hırsızlık ve gasp olaylarının önemli bir artış kaydettiğini belirten dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Hayri Kozakçıoğlu, 10 Aralık 1979 tarihli gazetelerdeki demecinde şu düşündürücü tespiti yapmıştı:
“Dikkati çeken husus, son zamanlarda memur, tezgâhtar, sekreter, işçi gibi gelir düzeyi az olan ancak belirli bir işi bulunan kimselerin de bu tür suçlara yönelmeleridir. Bu durum gelirleri ile geçinemeyen bu kişilerin gelir sağlamak için suç işlemeyi göze aldıklarını ortaya koymaktadır.”
Yine!
İstanbul polisinin o dönemki açıklamalarına göre, cezası 15 ile 20 yıl arasında hapis olduğu hale “kolay para” kazanmak için en hızlı yöntem olan gasp olaylarında ciddi bir artış yaşanmıştı. Kuşkusuz bu gasp eylemlerini gerçekleştirenler arasında devletin verdiği silahları kullanan resmi üniformalı memurlar da vardı.
O dönem toplumda artan şiddet olaylarının altında ekonomik gerekçelerin yattığı, aydınların açıklamalarına da yansıyordu.
O süreçte iktidar Bülent Ecevit ile Süleyman Demirel arasında el değiştirirken…
Kendisi de bir politikacı olan Prof. Dr. Feridun Ergin, “Politikacıların ektikleri enflasyondur, biçtikleri ise anarşi ve bunalımdır” diyerek, ekonomik kaygılar nedeniyle geleceğe umutla bakamayan insanların silahların kabzasını kavradığına dikkat çekiyordu.
*
1990’lı yılların sonunda da Türkiye’de aynı manzara vardı.
Koalisyon hükümetlerinin zaafları yüzünden ülke adeta “mafya cenneti” olmuştu.
Siyasetçilerin burnu “kumar masalarında” kırılıyordu.
Bankaların içi boşaltılarak, vatandaşların birikimleri iç ediliyordu.
Yaşanan ekonomik krizler nedeniyle esnaflar, dönemin muktedirlerinin suratına yazar kasa fırlatırken…
Sokaklarda insanlar para için birbirlerini boğazlıyordu.
Yurdun her köşesinde ise “kapkaç terörü” yaşanıyordu.
Açlıktan, yoksulluktan dolayı canına kıyan vatandaşlar şöyle dursun…
Dönemin Hazineden Sorumlu Devlet Bakanı Hikmet Uluğbay bile “Borsa’daki vurgun” ve “para dilendiği IMF yetkilileri ile gerçekleşen stresli görüşmelerin” ardından bunalıma girerek, evinin çalışma odasında çenesine dayadığı Smith-Wesson marka tabancasıyla intihar teşebbüsünde bulunmuştu…
“Bekçimden bile korkuyorum. Gelir dağılımındaki adaletsizlik bu boyuttayken kimse rahat edemez. Aç insandan korkulur” diyerek, ülkedeki ekonomik kaosa dikkat çeken işadamı Üzeyir Garih ise bu sözlerinden sadece bir yıl, sonra uğradığı bıçaklı bir saldırıda hayatını kaybetmişti.
*
Türkiye, yıllar sonra tüm dünyayı derinden sarsan ekonomik krizler sebebiyle yine bir enflasyonist ortamdan geçiyor.
Okumayanın, okuyandan daha çok para kazandığı…
Sepet şeytanları yüzünden gıda fiyatlarının astronomik oranda yükseldiği…
Eve tamirci çağırmanın bile lüks olduğu acayip bir dönem yaşanıyor.
Hükümetin aldığı tedbirler sonucu enflasyonda gözle görülür bir düşüş yaşansa da maalesef şiddet olaylarında tıpkı eskiden olduğu gibi ciddi bir tırmanış söz konusu…
Fakat bu defa durum çok farklı...
Eskiden insanlar karınlarını doyuramadığı, çocuklarını tedavi ettiremediği için şiddet olaylarına meylederken…
Kimileri “cezasızlık algısı” diyerek, verilen cezaların yetersizliğinden yakınsa da…
Bana göre günümüzde şiddeti ve vahşi cinayetleri “manevi açlık” tetikliyor.
Mesela!
2002 ile 2019 yılları arasında gerçekleşen 53 bin 425 intihar vakasında “geçim sıkıntısı”nın payı sadece yüzde 8 iken…
Canına kıyan yüzde 42,3’lük dilimin, niye kendini öldürdüğü bile bilinmiyor.
İntihar edenlerin yüzde 22’si de ise psikolojik rahatsızlık nedeniyle bu yola başvuruyor.
Evet!
Aile sevgisinden ve şefkatinden uzak geçirilen çocukluklar…
Seküler azınlığın dayatmaları yüzünden yeterince verilemeyen manevi eğitim…
Ve…
Dijitalleşme ile birlikte gençleri esir alan popüler kültür, maalesef gözünü kırpmadan cana kıyabilen psikopat katillerin yetişmesine sebep oluyor.
Sırf iki kızı parçalamak için kasaplık eğitimi alan Semih Çelik adlı psikopat ile…
Dün Bursa’da dedesi ile iki kişiyi baltayla ve bıçakla parçalayan 16 yaşındaki katilin işlediği cinayetlerin altında işte bu manevi açlık yatıyor.
Dolayısıyla…
İnsanların sadece karnını değil, gönüllerini de doyurmak gerekiyor!
Bunun için “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” diyen Peygamber efendimizin öğretilerinin, genç kuşaklara çok iyi aktarılması gerekiyor.
Bunu yapmaya çalışırken azgın azınlığın tazyikine maruz kalan Milli Eğitim Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı’na sahip çıkmak ise ayrı bir önem arz ediyor!
Zekeriya Say / Haber7
-
Mustafa 1 ay önce Şikayet EtFiller tepişirken çimenler eziliyor, Onlarca nesil dinsiz, Aidiyetsiz,yaşıyor, Diziler de ahlaksızlık , sahte siyasetçiler, toplumu yanlış yönlendiriyor. Yamalı bohça dikiş tumuyor, Laik,düşünüyor, Fransız giyiniyor, İngiliz yiyor, Türk yaşıyoruz, Neremizi nasıl düzeltelim?Beğen Toplam 1 beğeni
-
Doğrucu Davud 1 ay önce Şikayet EtÇocuklarımıza gençlerimize laikçilerden çekinip İslami eğitimi ALLAH CC korkudunu helal hsram ayıp günah öğretmezseniz sonuç böyle felaket olur, beterinden ALLAH CC korusun amin.Beğen Toplam 2 beğeni
-
Abdullah Sever 1 ay önce Şikayet EtÇok basit avam bir yazı basit bir kişilik.Beğen
-
Osman Denizli 1 ay önce Şikayet EtEline kalemine sağlık Zekeriya beyBeğen Toplam 4 beğeni
-
Muhammet A. Aydın 1 ay önce Şikayet EtTeşekkürler çok güzel izahat ....Beğen Toplam 3 beğeni