Ergenekon İddianamesi ek delil klasörlerinde dikkat çekici bir belge var.

6 Temmuz 2007 tarihli bu belge, aynı gün saat 15 sıralarında Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Kalemi’nin 419 56 00 numaralı telefonunu arayan Kamil Demir isimli bir şahsın anlatımları üzerine düzenlenmiş bir “İhbar Tutanağı”.

Tutanakta, ihbara dair telefon görüşmesinin akabinde, konunun, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek ile Ankara Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık Şube Müdürü Cihangir Çelik’e telefonla “arz edildiği” belirtiliyor.

Konu ne mi dersiniz?

“1 Numara”

Evet yanlış okumadınız…

İhbarın konusu, “1997’li yıllardaki 1 Numara”.

İhbarın içeriğinin tutanağa yansıması aynen şöyle:

“Kamuoyunun gündeminde olan; Ankara Emniyet Müdürlüğü KOM Şube Müdürlüğü’nün Girdap Kod adlı operasyonu kapsamında Vatansever Kuvvetler Güçbirliği Derneğine yapılan operasyon neticesinde aranan ‘1 numara’ lakaplı şahsın; Bursa’da ikamet eden; lakabı ‘Atabey’, ‘Atapaşa’ olan, çevresinde insanlara kendisini İstihbarat Paşası olarak tanıtan, GSM numarası 0535 276 .. .. (numaranın tamamı bizde ve delil klasörlerinde mevcut) olan Mustafa Kemal Yaşamak olduğunu ihbar etmiştir”.

Buraya kadar herşey bir ihbar ve sonrasında gelişen rutin bir süreç olarak görülebilir.

Ancak olayı rutin dışına çıkaran ve anlaşılmaz kılan bazı gelişmelere dikkat çekmek istiyorum.

Önce ihbarcının kimliğindeki düşündürücü benzerliğe dikkat çekeceğim.

Hatırlanacağı üzerine, 24 Nisan 2008 günü Ankara Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şubesi, şahsıma yönelik, Ankara Pursaklar’da misafir olduğum bir evde operasyon düzenlemişti.

Daha ilk dakikalarında farkına vardığım ve “4 gün süren bir sıcak takip ve hukuk dışı telefon dinleme sonrasında” gerçekleşen bu operasyonla eş zamanlı olarak, benle ilişkili olduğu varsayılan 2 ayrı adrese daha baskın yapılmıştı.
Bu operasyonun tarafımdan kaleme alınan “Kod Adı: DARBE” kitabının hemen ertesine denk gelmesi, sadece benim değil sağduyulu her kesimin, “Kitapta yer alan belge ve bilgilerin intikamı mı?” sorusunu yöneltmesine neden olmuştu.

Peki bana yönelik bu “tezgah operasyon”un dayandığı gerekçe neydi dersiniz?

Bunu, defalarca, yazılı ve görüntülü basın yayın organlarındaki söyleşi ve demeçlerimde anlattım.

Ülkede, millet iradesini, yarattıkları kaotik ortamla askeri vesayet altına almak isteyen, demokrasiyi askıya alan darbe girişimlerine zemin hazırlamakla görevli olan derin yapıların deşifre sürecinin ilk fitilini ateşleyen ben, İstanbul Emniyet’ine yapılan bir ihbarda, “Kendisini derin devletin adamı olarak tanıtıp elinde devlete ait çok sayıda gizli belge olduğunu söylemekle” itham edilmiştim bir ihbarda.

Şahsıma yapılan operasyon ve gözaltı da, bu gerekçeye dayandırılmıştı.

Peki bu ihbarın kaynağı kimdi dersiniz?