Düpedüz yargı diktatörlüğü bu!
Yüksek yargının ideolojik refleksle aldığı bu kararın arka planında “derin devlet” soruşturmasına örtülü müdahale amacı yatıyor.
Ergenekon soruşturmasının hem yüksek yargı hem de üst düzey askeri bürokrasiye uzanacağı ‘hissedilerek’ alınan bir tedbir ve soruşturmada görevli savcılara verilen bir gözdağından başka açıklaması yok bu kararın.
Hatırlayacak olursak İtalya’da, Yunanistan’da ve Belçika’da, “derin devlet” soruşturmalarına en büyük direnci yüksek yargı göstermişti.
İtalya’da Gladyo, Yunanistan’da 17 Kasım ve Belçika’da Glaive örgütlerinin yargıdaki uzantıları, Anayasa ve yasaları ayaklar altına alarak soruşturma savcılarına ve mahkemelere müdahalelerde bulunmuştu.
Türkiye’nin kimyasını bozan HSYK kararı ve Yargıtay açıklamasını da benzer pencereden okumak gerekir.
Bu hukuk dışı fiiller, açık ve net bir biçimde, yürksek yargıda hakim olan köhne ve cuntacı zihniyetin, demokratikleşme ve yargının bağımsızlaştırılması sürecine müdahalesidir.
Türkiye’yi yıllardır neredeyse terör ülkesi konumuna sürükleyen toplumsal kalkışmalar, faili meçhul cinayetler ve darbe süreçlerinin faillerinin, nereden ve kimler tarafından korunduğunun da açığa çıktığı bu karar ve açıklamalarla, maalesef demokratik hukuk devleti ilkesi yerlebir edilmiştir.
Milletten aldığı yetkiyle yasama görevini yürüten TBMM’nin 411 oyla yaptığı anayasa değişikliğini yok sayan Anayasa Mahkemesi Kararı, yetkisi dahilinde olmamasına rağmen YÖK’ün katsayı uygulamasına dair kararına iki kez müdahale ederek iptal yönünde irade sergileyen Danıştay Kararı ve son olarak devlet içerisindeki çeteleşmeleri soruşturan ve bu yönde bir başsavcının da tutuklanmasına neden olan özel yetkili savcıların yetkilerini elinden alan HSYK kararı, ülkedeki adalet mekanizmasının, Türk Milleti adına değil; millete yönelik saldırıların faili odaklar adına karar verdiğini ortaya koymuştur.
YAZININ DEVAMINA BU LİNKTEN ULAŞABİLİRSİNİZ
Zihni ÇAKIR / Cafesiyaset