Hayata dair -14
Roman kahramanlarını hep şişeden çıkmayı bekleyen cinler gibi düşünmüşümdür. Oradadırlar, sizi beklemektedirler, şişeyi okşadığınızda çıkıp geleceklerdir. Çağırmadığınız zaman ise yokturlar, şişe alelade bir şişe olarak durur. Kitaplar da öyle değil mi?
Okumayanlar için kitaplar ölü birer selüloz katmanından başka nedir ki?
Ama bir kez elinize alıp okumaya görün: O cansız sayfalardan süzülen ruhlar ete kemiğe bürünür, capcanlı görünürler size. Onlarla dertlenir, onlarla sevinir, onlarla kıskanırsınız.
Selüloz katmanlarının arasından fışkıran yakıcı hayatlar sizi de birlikte sürükler.
Lafcadio olursunuz, Raskolnikov, Bovary, Meryemce, Anna Karenina, Lacombe Lucien, Goriot, Jean Valjean gibi duyumsarsınız kendinizi.
Yaşamı imbikten süzerek size yeniden sevdiren büyüdür bu.
Belki de tanımakta olduğunuz kişileri, her gün önünden geçtiğiniz dükkânları gizemli bir dünyada yeniden var eder ve siz bundan büyük bir tat alırsınız.
Benim başucu kitaplarımdan birisi Erasmus’un “Deliliğe Övgü” adlı muhteşem eseridir. Ne zaman canım sıkılsa, ne zaman insanların açgözlülüklerinden, hırslarından, tatmin edilmemiş egolarından ve aptallıklarından sıkılsam, hemen Erasmus’a sarılır, birkaç paragraf okurum.
Böylece 1469’da doğup 1536’da ölen ünlü Rönesans hümanistinin eleştiri oklarını yönelttiği ve alay ettiği insan soyunun, aradan geçen bunca yüzyıla rağmen pek fazla değişmemiş olduğunu görür, kendi dertlerimi unuturum.
Gerçekten de barış yerine savaşı, zevk yerine ezayı, cefayı, dostluk yerine binbir dikenli düşmanlığı seçen ve şu dünyadaki kısacık misafirliği birbirine zehir etmek için uğraşan bir canlı türüne delilikten başka hangi sıfat yakıştırılabilir?
Erasmus yaklaşık beş asır önce bu eseri yayımlayınca akıllı uslu çevrelerden yemediği hakaret kalmıyor tabii. Bir dostu ona akıllı olmasını, ortama uymasını ve şimşekleri fazla üstüne çekmemesini öğütlüyor.
Bakın ona verdiği cevaba:
“Delilik yerine akıllı durumunu överek yeni bir eser oluşturmamı şiddetle tavsiye ediyor hatta bunun için bana yalvarıyorsun. Sevgili Dorp, ben kendisi dışında kimseyi küçük görmeyen ve dünyayla barışık olmak dışında hiçbir şey istemeyen biriyim. Sonucunu önceden tahmin edemeyeceğim bir işe girişmekten de her zaman çekinmişimdir. Bir avuç önyargılı ve cahil insandan gelecek düşmanlık ve iftiraların giderilemeyeceğini, hatta daha çok alevleneceğini biliyorum. Sanırım uyuyan köpeklere dokunmamak çok daha iyi bir sonuç verecektir. Bir hatam olmadığı sürece kötülüklerin zaman içinde yok olmasını beklemek daha akıllıca bir hareket olabilir.”
Beş asır önce Erasmus, kötülükleri yazıp çizmek yerine uyuyan köpekleri uyandırmadan işi zamana bırakmanın daha uygun olduğunu düşünse bile, kalemi durmuyor o cahil ve kurnaz kesimi iğnelemekten kendini alamıyor.
Zülfü Livaneli - Vatan